Translation of "Yapan" in Portuguese

0.010 sec.

Examples of using "Yapan" in a sentence and their portuguese translations:

Onu yapan benim.

Sou eu quem fez isso.

Testi yapan kim?

Quem conduz os testes?

Ödemeyi yapan benim.

- Sou eu quem paga.
- Sou eu que pago.

Bunu yapan bendim.

- Fui eu quem fez isso.
- Foi eu que fiz isso.

- Bunu yapan aslında benim.
- Bunu yapan kişi aslında bendim.

Na verdade sou eu quem fez aquilo.

Uçak yolculuğu yapan insanlar

Pessoas viajando de avião

Onu yapan biz değiliz.

Não fomos nós que fizemos isso.

Gürültü yapan çocuklara katlanamıyorum.

Não suporto crianças barulhentas.

Onu yapan kişi Tom.

Foi Tom quem fez isso.

Bunu yapan kişiyi bulacağım.

Encontrarei a pessoa que fez isto.

Bizi özel yapan ne?

O que nos faz especiais?

Kek yapan kızı tanıyorum.

- Conheço a garota que está fazendo bolos.
- Conheço a menina que está fazendo bolos.

Bunu yapan Tom olabilir.

Pode ter sido Tom que fez isso.

Amerika'yı Amerika yapan nedir?

O que torna a América "América"?

Onları özel yapan odur.

Isso é o que os torna especiais.

Tom bunu yapan kişidir.

Tom é a pessoa que fez isso.

Bunu yapan kişi benim.

Sou eu quem faz isso.

Tom bunu yapan kişi.

É o Tom quem está fazendo isso.

Bunu yapan ben değilim.

- Não fui eu quem fez isso.
- Não fui eu que fiz isso.
- Não fui eu que fiz aquilo.
- Não fui eu quem fez aquilo.

Düşük ışıkta çekim yapan kameralarsa...

Mas uma câmara especial...

Doğum yapan bir kadın çizilmiş

desenhou uma mulher dando à luz

Göbeklitepeyi yapan insanlar 2000 yıl

2000 anos de pessoas fazendo cordão umbilical

Her şeye bağış yapan halkımız

Nosso pessoal que doa para tudo

Bu yapıyı yapan termit karınca

formiga cupim tornando esta estrutura

Seni çok özel yapan ne?

O que te faz tão especial?

Bunların hepsini yapan kişi Tom'dur.

Foi o Tom quem fez tudo isso.

Tom muhtemelen bunu yapan kişidir.

Tom provavelmente é a pessoa que fez isto.

Bu resmi yapan kişi Tom'du.

Foi o Tom quem pintou esta foto.

Onu yapan bir arkadaşım var.

- Eu tenho um amigo que faz isso.
- Eu tenho uma amiga que faz isso.

Bunu yapan kişi ben değilim.

Não fui eu quem fez isso.

Bunu yapan kişi ben değildim.

Não fui eu quem fez isso.

Onu yapan bir amcam var.

Eu tenho um tio que faz isso.

Onu yapan kişi siz misiniz?

Foi você quem fez isso?

O işi yapan kişi Tom'du.

Tom foi quem fez o trabalho.

Tom imkansızı mümkün yapan insandır.

O Tom é um homem que faz do impossível possível.

Bunu yapan tek kişi benim.

Sou o único que fez aquilo.

Ben dün onu yapan kişiyim.

Fui eu quem fez isso ontem.

Bu çeviriyi yapan ben değildim.

- Não fui eu quem traduziu isso.
- Não fui eu que traduzi isso.

Tom bunu yapan ilk kişiydi.

- Tom foi o primeiro quem fez isso.
- Tom foi o primeiro a fazer isso.

- Ben sadece hatalar yapan bir çocuğum.
- Ben sadece hata yapan bir çocuğum.

Sou apenas um garoto que erra.

Varsa ki kaçak kazı yapan insanlar

se existem pessoas que cavam ilícitos

Sınır bölgesinde öğretmenlik yapan bir öğretmen

um professor ensinando na área de fronteira

Erkek düşmanlığı yapan kısımda var üstelik

há também uma parte do inimigo dos homens

O bunu çok zor yapan şey.

Isso é o que torna a coisa tão difícil.

Benim oğlum tablolar yapan bir ressam.

O meu filho é um artista que pinta quadros.

- Kim panik yaptı?
- Panik yapan kimdi?

Quem entrou em pânico?

Bu hatayı yapan ilk kişi değilsin.

Você não é o primeiro em cometer este erro.

Ben sadece hata yapan bir çocuğum.

Sou apenas um jovem que comete seus erros.

Tom dedikodu yapan insan türü değildir.

Tom não é do tipo de gente que fofoca.

Ben onu Tom için yapan kişiyim.

Sou eu quem faz isso para o Tom.

Bunu yapan tek kişi ben değilim.

Não sou a única (pessoa) a ter feito isso.

- Bunu yapan sadece benim.
- Bunu yapan bir tek ben varım.
- Bunu yalnızca ben yaptım.

- Eu fui o único que fez isso.
- Fui o único que fez isso.

Bunu esas yapan bir şey mi var?

Será que há algo fundamental nela?

Burayı önemli yapan şeylerden bir tanesi de

uma das coisas que torna este lugar importante

Göbeklitepeyi asıl önemli yapan şey ise şu

O que realmente importa no umbigo é esse

Hukuk öğrenimi yapan her öğrenci avukat olamaz.

Nem todo estudante estudando Direito pode ser um advogado.

Bir öğretmen hata yapan bir öğrenciye gülmemeli.

Um professor não deve rir de um aluno que cometeu um erro.

Onun mutfağı emek tasarrufu yapan cihazlarla donatıldı.

Sua cozinha é equipada com dispositivos de trabalho econômico.

O tür şey yapan insanlardan nefret ediyorum.

Odeio as pessoas que fazem esse tipo de coisa.

Bunu yapan kişinin Tom olduğunu nasıl bildin?

Como você soube que foi o Tom quem fez aquilo?

Tom bunu yapan tek kişi olduğunu söyledi.

O Tom disse que ele foi o único a fazer isso.

- Onu yapan kişinin Tom olduğunu ne zaman anladın?
- Sen ne zaman onu yapan kişinin Tom olduğunu öğrendin?

Quando você descobriu que foi Tom quem fez isso?

Yüzyıllar boyu taç giyme törenlerine ev sahipliği yapan

hospedando cerimônias de coroação por séculos

Kutsal meslek yapan öğretmen ek iş yapmak zorunda

professor sagrado tem que fazer um trabalho adicional

Doğum yapan kadın resmi ise oyma olarak çizilmiş

a foto da mulher dando à luz está gravada

Ameliyatı yapan doktor şimdi Tom'un ailesi ile konuşuyor.

O médico que fez a cirurgia está falando com a família de Tom agora.

- Bu sesi ne çıkarıyor?
- Bu gürültüyü yapan ne?

O que está fazendo esse barulho?

Ama termal görüntüleme yapan bir kamera sıcak vücutları görebilir.

Mas uma câmara de imagens térmicas deteta o calor corporal.

Termal görüntüleme yapan bir kamera gece karanlığını delmemizi sağlıyor.

Uma câmara de imagens térmicas permite-nos contornar a falta de luz.

- Bunu kimse yapmaz.
- Bunu yapan yok.
- Kimse böyle yapmıyor.

Ninguém fez isso.

Papa Francis, iyilik yapan Ateistler de cennete gidecek dedi.

O Papa Francisco disse que ateus que fazem o bem também irão para o céu.

Bir öğretmen hata yapan bir öğrencisiyle asla dalga geçmemeli.

- O professor nunca deve fazer troça de um aluno que comete um erro.
- O professor nunca deve ridicularizar um aluno que comete um erro.

Sen hiç daha önce onu yapan birini gördün mü?

Você já viu alguém fazer isso?

Her zaman sınıf arkadaşlarına gösteriş yapan türde bir çocuktu.

- Ele foi o tipo de criança que sempre se mostrava para os colegas de classe dele.
- Ele foi o tipo de criança que sempre ficava se exibindo para os colegas de classe dele.

Bu güzel katilleri daha da tehlikeli yapan kendilerini gizleme güçleri.

O que torna estes belos assassinos ainda mais perigosos é o seu poder de se esconder.

Ay'sız bir gecede termal görüntüleme yapan bir kamera karanlıkta görebilir.

Numa noite sem luar, uma câmara de imagem térmica pode ver na escuridão.

Arkadaşın olmak istediğim konusunda seni bu kadar emin yapan ne?

O que te dá tanta certeza de que eu quero ser seu amigo?

Avengers: Endgame, bütün zamanların en yüksek hasılatını yapan film oldu.

Vingadores: Ultimato, oficialmente o filme de maior bilheteria de todos os tempos

Okulun önünde kaykay yapan çocuklar hakkında bir sürü şikayet oldu.

Tem havido muitas queixas sobre as crianças andarem de skate na frente da escola.

- Bunu yapan son kişi olacağım.
- Bunu yapacak son kişi olurum.

Serei o último a fazer isso.

- Bütün bu gürültüyü yapan kim?
- Bütün bu gürültüyü kim çıkarıyor?

- Quem está fazendo todo esse barulho?
- Quem está fazendo todo aquele barulho?

Doktora yapan iki öğrencinin kurduğu bu şirket artık bir dünya devi.

Fundada por dois estudantes de doutorado, esta empresa é agora uma gigante mundial.

Tom'un geri gelmeyi isteyeceği konusunda seni bu kadar emin yapan nedir?

O que te dá tanta certeza de que o Tom vai querer voltar?

- Tom çok gürültü yapan bir çocuktu.
- Tom çok gürültücü bir çocuktu.

Tom era um garoto muito barulhento.

Ama sonra araştırmaları derinlemesine incelemeye başladıkça Covid-19'u dışarıda koşu yapan

E quando eu comecei a pesquisar, eu percebi que o risco de contrair

- Bunu bu kadar güzel yapan ne?
- Bunun nesi bu kadar güzel ya?

O que tem de tão bom nisso?

VisualPolitik'te her zaman dediğimiz gibi bir ülkeyi zengin yapan doğal kaynakları ya da şans

Como acontece sempre em VisualPolitik, o que faz um país rico não são os seus recursos naturais

Bakın, şu çıkıntı yapan kayalığın altına sığınabiliriz. İhtiyacınız olan bu, sadece güneşten kaçıp gölgeye girmek.

Podemos abrigar-nos sob esta pequena saliência rochosa. Basta um pouco de espaço à sombra, longe do sol.

Ya demek ki bu adamlar bir şeyi yanlış yapmış. Doğru yapan ülkelere bir bakalım. Çin'e Güney Kore'ye...

Isso significa que esses caras fizeram algo errado. Vamos dar uma olhada nos países que fazem certo. Para a China, para a Coréia do Sul ...