Translation of "Yaşlı" in Portuguese

0.009 sec.

Examples of using "Yaşlı" in a sentence and their portuguese translations:

Onlar yaşlı.

Eles são velhos.

O yaşlı.

- Ela é velha.
- É velha.

Tom yaşlı.

- O Tom está velho.
- O Tom é velho.

Yaşlı değilsin

Você não é velha.

Yaşlı değiliz.

Nós não somos velhos.

Yaşlı değilim.

Eu não sou velho.

- Tom yaşlı.
- Tom yaşlı bir adam.

- Tom é um velho.
- Tom é um homem idoso.

- Tom çok yaşlı.
- Tom çok fazla yaşlı.

- Tom está velho demais.
- Tom é velho demais.

Yaşlı adam oturdu.

O idoso se sentou.

O çok yaşlı.

Ele é muito velho.

Kendimi yaşlı hissediyorum.

- Sinto-me velho.
- Sinto-me velha.

En yaşlı benim.

- Sou o mais velho.
- Eu sou o mais velho.

Yaşlı köpek havladı.

O velho cachorro latiu.

Tom yaşlı görünmüyor.

Tom não parece velho.

Tom oldukça yaşlı.

Tom é bem velho.

Tom en yaşlı.

Tom é o mais velho.

Yaşlı ama kuvvetli.

Apesar de ser muito velho, ele é forte.

Tom çok yaşlı.

Tom é muito velho.

- Yaşlı adam tek başına yaşıyor.
- Yaşlı adam yalnız yaşıyor.
- Yaşlı adam kendi başına yaşamaktadır.

O velho mora sozinho.

- Yaşlı ama kuvvetli.
- Çok yaşlı olmasına rağmen, güçlü birisi.

Apesar de ser muito velho, ele é forte.

Eski ve yaşlı orman.

Temos a floresta antiga.

Yaşlı bir adam çıkageldi.

- Um velho apareceu.
- Um homem idoso apareceu.

Yaşlı adam üzgün görünüyor.

O velho parece triste.

Yaşlı adam akıllı görünüyordu.

O idoso parecia sábio.

Onlardan hiçbiri yaşlı görünmüyordu.

Nenhum dos dois parecia velho.

Yaşlı bir kadının sesi.

É a voz de uma mulher idosa.

Tom Mary'den epeyce yaşlı.

- Tom é um pouco mais velho que a Mary.
- Tom é bem mais velho do que Mary.

Annem ve babam yaşlı.

Meus pais são idosos.

Tom yeterince yaşlı değil.

- O Tom não é velho suficiente.
- O Tom não está velho suficiente.

O yaşlı ve deli.

Ela está velha e gagá.

Arabam benden daha yaşlı.

O meu carro é mais velho que eu.

Yaşlı vatandaşlara saygı göstermelisin.

Vocês devem respeitar os mais velhos.

Ben daha yaşlı görünüyorum.

- Eu pareço mais velho.
- Eu pareço mais velha.

Tom çok yaşlı değil.

Tom não é muito velho.

Tom babam kadar yaşlı.

Tom é tão velho quanto meu pai.

Tom eşinden daha yaşlı.

Tom é mais velho que sua esposa.

Tom çok yaşlı görünüyordu.

Tom parecia muito velho.

Yaşlı insanlar yavaş yürür.

Os idosos andam devagar.

Yaşlı adam açlıktan ölüyordu.

O idoso morreu de fome.

Ken Seiko'dan daha yaşlı.

Ken é mais velho que Seiko.

Yaşlı bayan otobüsten indi.

A velha senhora desceu do ônibus.

Onlar Tom'dan daha yaşlı.

- Elas são mais velhas que Tom.
- Eles são mais velhos que Tom.

Yerimi yaşlı bayana verdim.

Eu cedi meu lugar para a senhora sentar.

Yaşlı bir kadınla tanıştım.

Eu encontrei uma mulher velha.

Ben yaşlı bir adamım.

Eu sou um homem velho.

Tom, düşündüğünden daha yaşlı.

Tom é mais velho do que você pensa.

John benim kadar yaşlı.

John é tão velho quanto eu.

Yaşlı insanlar erken uyanıyor.

- Os idosos levantam cedo.
- Os idosos acordam cedo.

Bu yaşlı kadın kim?

Quem é esta idosa?

O düşündüğünden daha yaşlı.

Ele é mais velho do que você pensa.

Tom Mary'den daha yaşlı.

Tom é mais velho que Maria.

Tom düşündüğümden daha yaşlı.

Tom é mais velho do que eu pensava.

Onlar senden daha yaşlı.

Eles são mais velhos do que você.

Tom senden daha yaşlı.

Tom é mais velho do que você.

Yaşlı adam ölüme yakın.

O velho está à beira da morte.

Yaşlı adam yavaşça yürüdü.

O velho caminhava devagar.

Yaşlı bir adam arıyorum.

- Estou procurando um senhor.
- Estou procurando um homem velho.

Annem babamdan daha yaşlı.

A mamãe é maior que o papai.

Tom benden daha yaşlı.

Tom é mais velho do que eu.

Tom babandan daha yaşlı.

- Tom é mais velho do que seu pai.
- Tom é mais velho que seu pai.
- Tom é mais velho que o pai de vocês.
- Tom é mais velho que teu pai.
- O Tomás é mais velho que o teu pai.
- O Tomás é mais velho que o vosso pai.

O kadar yaşlı değilim.

Não sou tão velho assim.

Bu beni yaşlı hissettiriyor.

- Isso faz eu me sentir velho.
- Isso me faz sentir velho.
- Isso faz que eu me sinta velho.

O daha yaşlı görünüyor.

Ela parece mais velha.

Tom çok fazla yaşlı.

- Tom está velho demais.
- Tom é velho demais.

- Yaşlı adam tek başına yaşıyor.
- Yaşlı adam kendi başına yaşamaktadır.

- O velho mora sozinho.
- O idoso mora sozinho.

- O, Mary kadar yaşlı değil.
- O, Mary kadar yaşlı değildir.

- Ela não é tão velha quanto Mary.
- Ela é mais nova que Mary.

- O, yaşına göre yaşlı görünüyor.
- O yaşına göre yaşlı görünüyor.

Ele parece velho para sua idade.

- O senin için çok yaşlı.
- O sizin için çok yaşlı.

É velho demais para você.

- Yaşlı adam herkes tarafından seviliyordu.
- Yaşlı adam herkes tarafından sevilirdi.

O ancião era querido por todos.

Ben yaşlı olduğum ve her yaşlı gibi prostat sorunu yaşadığım için

Como sou velho e tenho problemas na próstata, como todos os velhos,

- Yaşlı insanlar tezgâhtar tarafından kandırıldı.
- Yaşlı insanlar mağaza görevlisi tarafından kandırıldı.

Os idosos eram enganados pelo funcionário da loja.

Yaşlı insan, ateşe doğru çömelir.

O ancião homo sapiens caminha com dificuldade na direção da fogueira.

Yaşlı adam benimle Fransızca konuştu.

O velho falou comigo em francês.

Yaşlı adam bir şey söyledi.

- O velho disse algo.
- O ancião disse algo.

Yaşlı adam herkes tarafından sevilirdi.

- O ancião era amado de todos.
- O ancião era amado por todos.

Yaşlı adam satıcı tarafından dolandırıldı.

Aquele idoso foi enganado pelo vendedor.

Yaşlı doktor işinde gurur duyuyor.

O velho médico se orgulha de seu trabalho.

Babam göründüğü kadar yaşlı değildir.

O meu pai não é tão velho quanto parece.

O, yaşlı insanlara karşı naziktir.

Ela é gentil com os idosos.

Onlar yaşlı insanlara karşı nazikler.

- Eles são gentis com pessoas idosas.
- Elas são gentis com pessoas idosas.

Yaşlı bir adam yanarak ölmüştü.

Uma senhora foi queimada até a morte.

Tom senin kadar yaşlı değildir.

Tom não é tão velho como você.

Yaşlı adam kollarını bağlamış oturuyordu.

O velho estava sentado de braços cruzados.

Yaşlı insanlar saygıyı hak ediyor.

Pessoas idosas merecem respeito.

Bu bayan yaşlı ve deli.

Esta senhora é velha e gagá.

Yaşlı adam parkta yürüyüş yapıyor.

O homem velho está dando uma caminhada no parque.

Gerçekten kendini yaşlı hissetmekten hoşlanmıyorsun.

Você realmente não gosta de se sentir velho.

Senden daha yaşlı olduğumu biliyorsun.

Você sabe que eu sou mais velho do que você.