Translation of "Kral" in Portuguese

0.006 sec.

Examples of using "Kral" in a sentence and their portuguese translations:

"Kral Arthur".

'Rei Arthur' dinamarquês .

- Kral gücünü kötüye kullandı.
- Kral otoritesini kötüye kullandı.
- Kral, iktidarını abuze etti.

O rei abusava de seu poder.

Kral düşmanlarını ezdi.

O rei acabou com seus inimigos.

Kral idam edildi.

O rei foi executado.

Kral ülkeyi yönetti.

O rei governava o país.

Kral terk etmeli.

O rei renunciou.

Kral ülkeyi yıllarca yönetti.

O rei governou o país durante anos.

Kral ve kraliçe geliyor.

O rei e a rainha estão vindo.

Kral Süleyman, bilgeliğiyle bilinirdi.

O rei Salomão era conhecido por sua sabedoria.

Kral adada hüküm sürdü.

O rei governava a ilha.

Guinevere, Kral Arthur'un karısıydı.

Guinevere era a esposa do Rei Arthur.

O kral akıllıca yönetti.

Aquele rei governou com sabedoria.

Kral büyük bir avcıydı.

O rei era um grande caçador.

Kral mahkumlara özgürlük verdi.

O rei cedeu liberdade aos prisioneiros.

Büyüyünce kral olmak istiyorum.

- Quando eu crescer eu quero ser rei.
- Quando eu crescer, vou querer ser um rei.

Bir kral gibi davranıyor.

Ele age como se fosse um rei.

Ragnar'ın şakası Kral Ella üzerineydi ve Vöggr'ün şakası Kral Hjorvard'daydı.

A piada de Ragnar foi sobre o rei Ella e a piada de Vöggr foi sobre o rei Hjorvard.

Uzun süre Kral Hrolf'un hikayesi daha çok Kral Arthur'un hikayesine benziyordu,

Por muito tempo, a história do Rei Hrolf foi considerada um pouco como a história do Rei Arthur,

Kral Hrolf, Danimarka Kralı Arthur'dur.

O Rei Hrolf é o Rei Arthur dinamarquês.

Büyük Kral Darius'un satraplarını yendim

Eu derrotei os sátrapas do Grande Darius

Kral, halka ağır vergiler koydu.

O rei submeteu o povo a pesados impostos.

Kral, krallığını adil biçimde yönetti.

O rei governou o seu reino com justiça.

Kral Süleyman bilgeliği ile tanınırdı.

O rei Suleiman era conhecido por sua sabedoria.

Büyüyünce bir kral olmak istiyorum.

- Quando eu crescer eu quero ser rei.
- Quando eu crescer eu quero ser um rei.
- Quando crescer, quero ser rei.

O bir kral gibi yaşar.

Ele vive como um rei.

Tom bir kral gibi yaşıyor.

Tom vive como um rei.

İsa, Kral Herod'un zamanında doğdu.

Jesus nasceu no tempo do rei Herodes.

Şimdi yeni kral Hjorvard'ın önüne çıkarıldı….

Agora ele foi levado até o novo rei, Hjorvard….

Kral her zaman bir taç giyer.

O rei sempre usa uma coroa.

Kral hariç kimse krala hayranlık duymuyor.

Ninguém admira o rei, exceto o próprio rei.

Kral ve ailesi kraliyet sarayında yaşar.

O rei e sua família vivem no palácio real.

Kral John gizemli bir hastalıktan öldü.

O Rei John morreu de uma doença misteriosa.

Kral kasabanın mümkün olduğunca sağlamlaştırılmasını emretti.

O rei ordenou que a cidade fosse fortificada o melhor possível.

Bir kale içinde bir kral yaşarmış.

Lá vivia um rei num velho castelo.

O, ona bir kral gibi davrandı.

Ela o tratou como um rei.

Kral sağlık sorunları için tacını bıraktı.

- O rei abdicou por motivos de saúde.
- O rei renunciou por motivos de saúde.

Kral ailesine sadece en kusursuz yemekler sunulur.

Só os pratos mais impecáveis são servidos à família real.

Bir zamanlar İngiltere'de kötü bir kral vardı.

Era uma vez em Inglaterra um rei malvado.

Kim öldü ve kim seni kral yaptı?

Quem morreu e te fez rei?

Bu saray zengin kral için inşa edilmiştir.

Este palácio foi construído para o rico rei.

- Bir zamanlar üç kızı olan bir kral yaşıyordu.
- Bir zamanlar üç kızı olan bir kral vardı.

Era uma vez um rei que tinha três filhas.

Her kral kendinden bi öncekinden daha büyüğünü yaptırıyor

todo rei fica maior do que antes

Ancak olasılıklar Kral Olaf ve adamlarına karşı yığılmıştı.

Mas as probabilidades estavam contra o rei Olaf e seus homens.

Bir zamanlar üç kızı olan bir kral varmış.

Era uma vez um rei que tinha três filhas.

Bir zamanlar üç kızı olan bir kral vardı.

Era uma vez um rei que tinha três filhas.

Kral Frederick avcılık, şarap, kadınlar ve ziyafetleri severdi.

O rei Frederick amava caçar, beber vinho, mulheres e festejos.

Yani anlayacağımız üzere kral burda kendine mezar yaptırıyor aslında

então, como podemos ver, o rei está se tornando uma tumba aqui

Anglia ve Northumbria'yı kasıp kavurdu ve Kral Ella'yı öldürdü.

Anglia e Northumbria, matando o Rei Ella.

Hıristiyan bir kral olmadan önce korkulan bir Viking olmuştu .

um temido viking antes de se tornar um rei cristão.

Savaş sabahı huzursuz kral erkenden kalktı ve şair Thormod'dan

Na manhã da batalha, o inquieto rei se levantou cedo e pediu a seu poeta Thormod que

Bir zamanlar güzel bir kızı olan bir kral vardı.

Era uma vez um rei que tinha uma linda filha.

Bir zamanlar sadece bir kızı olan bir kral vardı.

Era uma vez um rei que tinha uma filha única.

Kraliçe kral için bir erkek varis üretemekte başarısız oldu.

- A rainha não conseguir dar ao rei um filho homem.
- A rainha não conseguiu dar ao rei um filho varão.
- A rainha não conseguiu gerar ao rei um varão.

Kral Hrolf hakkındaki efsaneler, geleneksel olarak 'Karanlık Çağlar' olarak bilinen

As lendas sobre o Rei Hrolf vêm de um período tumultuado da história da Europa, tradicionalmente

Uzun zaman önce küçük bir adada yaşlı bir kral yaşarmış.

Muito, muito tempo atrás, era uma vez um velho rei em uma pequena ilha.

Ve şaka aslında Kral Ella hakkında, çünkü bu çiftlik sözlüğü, domuzcuklar

E a piada é na verdade sobre o Rei Ella, porque existe esse vocabulário de curral, porquinhos

Ancak son keşifler, Kral Hrolf'un hikayelerinin aslında bir temeli olduğunu gösteriyor.

Mas descobertas recentes sugerem que os contos do Rei Hrolf têm uma base real.

şu anda Danimarka'daki küçük Lejre köyü olan Kral Hrolf'un mahkemesinin geleneksel alanına bakmaya başladı .

local tradicional da corte do rei Hrolf, que agora é a pequena vila de Lejre, na Dinamarca.

Kral Olaf ön saflarda savaşırken öldürüldü ve bir dizi mızrak ve balta darbesiyle yere

O rei Olaf é morto lutando na linha de frente e é derrubado por uma série de golpes de lança

Ama Kral Harold Godwinson onunla buluşmak için kuzeye yürüdü, o kadar hızlı hareket etti ki

Mas o rei Harold Godwinson marchou para o norte para encontrá-lo, movendo-se tão rapidamente que pegou os