Translation of "Konuşan" in Portuguese

0.006 sec.

Examples of using "Konuşan" in a sentence and their portuguese translations:

Seninle konuşan kimdi?

Quem era que estava falando com você?

O az konuşan biri.

Ele é um homem de poucas palavras.

Bilen konuşmaz, konuşan bilmez.

Quem sabe não fala. Quem fala não sabe.

İnsan, konuşan tek hayvandır.

O homem é o único animal que fala.

John'la konuşan kız Susan'dır.

- A rapariga que está a falar com John é Susan.
- A menina que está falando com John é Susan.

Fransızca konuşan birini tanımıyorum.

Não conheço ninguém que saiba falar francês.

İngilizler az konuşan insanlardır.

Os ingleses são um povo taciturno.

Portekizce konuşan birini arıyorum.

Procuro alguém que fale português.

Çok konuşan az düşünür.

Quem muito fala, pouco pensa.

Japonca konuşan biriyle konuşabilir miyim?

Posso conversar com alguém que fala japonês?

Esperanto konuşan birçok arkadaşım var.

- Tenho muitos amigos que falam esperanto.
- Tenho muitas amigas que falam esperanto.

İngilizce konuşan biri var mı?

Há alguém que fale inglês?

Fransızcayı iyi konuşan birini tanıyorum.

Conheço alguém que fala francês bem.

Fransızca konuşan birini tanıyor musun?

Você conhece alguém que fale francês?

Fransızca konuşan bir adam tanıyorum.

Eu conheço um homem que fala francês.

Fransızca konuşan bir kız tanıyorum.

- Eu conheço uma garota que fala Francês.
- Eu conheço uma moça que fala Francês.

Tom Mary ile konuşan adam.

O Tom é o cara que está falando com a Mary.

John ile konuşan öğrenci Kanadalıdır.

O estudante que está conversando com o John é do Canadá.

Japonca konuşan biri var mı?

Tem alguém que fale japonês?

Tom az konuşan bir insan.

Tom é um homem de poucas palavras.

Latince konuşan bir adam tanıyorum.

Conheço um homem que fala latim.

Tom'la Fransızca konuşan kız Mary'dir.

- A menina falando francês com Tom é Mary.
- A menina que está falando francês com Tom é Mary.

- Burada Urduca konuşan birini tanıyor musun?
- Burada Urduca konuşan birini biliyor musun?

Vocês conhecem por aqui alguém que fale Urdu?

- Beni Fransızca konuşan biriyle tanıştırır mısın?
- Beni Fransızca konuşan biriyle tanıştırabilir misiniz?

Você pode me apresentar a alguém que fale francês?

Konuşan sözlük artık bir fantezi değil.

- Um dicionário que fala já não é uma fantasia.
- Um dicionário falante já não é uma fantasia.

Çok iyi Rusça konuşan birini tanıyorum.

- Conheço alguém que fala russo bem.
- Eu conheço alguém que fala russo bem.

Burada Japonca konuşan biri var mı?

Alguém aqui fala japonês?

Korece konuşan bir yardımcıya ihtiyacım var.

Preciso de uma assistente que saiba falar coreano.

O biçimde konuşan insanlardan nefret ederim.

- Odeio pessoas que falam assim.
- Detesto pessoas que falam desse jeito.

Hiç Esperanto konuşan birini duydun mu?

Você já ouviu alguém falando esperanto?

John ile konuşan bu kız Susan'dır.

Aquela garota que está conversando com o John é a Susan.

Oğlanlar çok fazla konuşan kızları sevmezler.

Os meninos não gostam de garotas que falam muito.

İngilizce konuşan biri var mı burada?

Alguém aqui fala inglês?

İngilizce konuşan, ruhsatlı bir kılavuz istiyorum.

Eu quero um guia licenciado que fale inglês.

Hiç Fransızca konuşan birini duydun mu?

Você já ouviu alguém falando francês?

Fransızcayı çok iyi konuşan birini tanıyorum.

- Eu conheço alguém que fala francês muito bem.
- Conheço alguém que fala francês muito bem.

Fransızca konuşan birini işe almak istiyorum.

Eu gostaria de contratar alguém que fale francês.

Hiç Fransızca konuşan personeliniz var mı?

Você tem algum empregado que fala francês?

Burada İngilizce konuşan biri var mı?

Alguém aqui fala inglês?

Polonya büyük elçisi ile konuşan bendim.

Fui eu quem falou com o embaixador polonês.

Fransızca konuşan bir yardımcıya ihtiyacım var.

- Eu preciso de um assistente que fale francês.
- Eu preciso de uma assistente que fale francês.
- Preciso de um assistente que fale francês.
- Preciso de uma assistente que fale francês.

Beceriksiz insanlar en çok konuşan kişilerdir.

Os incompetentes são os que mais falam.

Burada Fransızca konuşan biri var mı?

Há alguém aqui que saiba falar francês?

Tom Mary ile konuşan çocuğu bilmiyor.

- Tom não conhece o rapaz que está falando com Mary.
- Tom não conhece o rapaz que está a falar com Mary.

Tom Fransızca konuşan bir adam tanıyor.

Tom conhece um homem que fala francês.

Hiç Fransızca konuşan bir ülkeye gitmedim.

Eu nunca fui a um país francófono.

Benim ülkemde Almanca konuşan çok insan yok.

Não há muitas pessoas que falam alemão no meu país.

İngilizce konuşan o çocuk benden daha uzun.

Aquele garoto falando inglês é mais alto que eu.

Tom Fransızca konuşan birini işe almayı planlıyor.

O Tom pretende contratar alguém que fale francês.

Çok iyi Fransızca konuşan bir arkadaşım var.

Tenho um amigo que sabe falar francês muito bem.

Burada İngilizce konuşan bir doktor var mı?

Há algum médico aqui que fale inglês?

Portekizce konuşan birine ihtiyacım var. Konuşuyor musun?

Preciso de alguém que fale português, você o fala?

Japonca konuşan herhangi bir doktor tanıyor musun?

Você conhece algum médico que fale japonês?

Burada Fransızca konuşan tek kişi ben miyim?

- Sou o único daqui que fala francês?
- Eu sou o único daqui que fala francês?

Fransızca konuşan rahip gelecek hafta burada olacak.

O padre que fala francês estará aqui na semana que vem.

Burada Fransızca konuşan tek kişi olduğumu sanmıyorum.

- Eu não acho que sou o único aqui que fala francês.
- Eu acho que não sou o único que fala Francês aqui.

Tom ailemizde en iyi Fransızca konuşan kişidir.

- Tom é o melhor falante de francês da nossa família.
- Tom é o melhor falante de francês na nossa família.
- O Tom é o melhor falante de francês da nossa família.

- Dünyada Baskça konuşan 800,000'i aşkın kişi vardır.
- Dünyada 800,000'i aşkın Baskça konuşan kişi vardır.

Há mais de 800.000 falantes de basco no mundo.

Japoncayı çok iyi konuşan bir Amerikalı kız tanıyorum.

Eu conheço uma garota americana que fala japonês muito bem.

Ben Japonca konuşan bir rehberi işe alabilir miyim?

- Eu posso alugar um guia que fale japonês?
- Posso contratar um guia que fala japonês?

John ile konuşan genç adam, Kanadalı bir öğrenci.

O jovem que está falando com John é um estudante do Canadá.

Sen hiç Esperanto dilini konuşan birini duydun mu?

Vocês já ouviram alguém falando em esperanto?

Kendileri hakkında konuşan insanlar beni her zaman sıkar.

As pessoas que sempre falam de si mesmas me aborrecem.

- Biri Japonca konuşuyor mu?
- Japonca konuşan biri var mı?

Alguém fala japonês?

Bir kütüphanede yüksek sesle konuşan insanları dinlemek sinir bozucu.

É irritante ouvir pessoas falando alto em uma biblioteca.

Charlie Chaplin'in tanıtım filminde telefonla konuşan kadın yine kafaları karıştırıyor

A mulher que fala ao telefone no filme promocional de Charlie Chaplin ainda está confusa

Ve yine burada telefonla konuşan bir kadın yine kafaları karıştırıyor

E aqui novamente uma mulher falando ao telefone está confusa novamente

Ben anadil olarak konuşan birinin bunu o şekilde söyleyeceğinden şüpheliyim.

Duvido que um falante nativo iria dizê-lo desse jeito.

Fransızca öğrenmenin en iyi yolu Fransızca konuşan bir ülkede yaşamaktır.

A melhor maneira de aprender Francês é residir num país de língua francesa.

O az konuşan bir adam ama o her zaman sözünü tutar.

Ele é um homem de poucas palavras, mas sempre cumpre suas promessas.

Tek ortak dilleri olduğu için birbirleriyle İngilizce konuşan Japon ve Çinli arkadaşlarım var.

Eu tenho um amigo japonês e um chinês que falam um com o outro em inglês, já que esta é a única língua que eles têm em comum.

Bazı Almanca kelimelerin telaffuz edilmesi İngilizce konuşan biri için son derece zordur. Örnek olarak: "Streichholzschächtelchen".

Algumas palavras em alemão são extremamente difíceis de pronunciar para um falante da língua inglesa, como por exemplo "Streichholzschächtelchen".

Brezilya'daki üniversitede çok hoş polonyalı hanımlarla karşılaştım ve burada çok sempatik ve polonyaca konuşan insanlarla da karşılaştım.

Encontrei lindas jovens polonesas na universidade no Brasil e também pessoas muito simpáticas que falavam polonês.

- Bu konuşma dili yakında yeryüzünden silinme tehlikesiyle karşı karşıya olan bir dildir.
- Dünyada yakın bir zaman içerisinde bu dili konuşan hiç kimse kalmayabilir.

- Essa é uma língua ameaçada de extinção.
- Essa é uma língua em risco de extinção.