Translation of "Bilen" in Portuguese

0.007 sec.

Examples of using "Bilen" in a sentence and their portuguese translations:

İstanbul depremini bilen profesör

Professor que conhece o terremoto de Istambul

Bilen konuşmaz, konuşan bilmez.

Quem sabe não fala. Quem fala não sabe.

Fransızca bilen birini hatırlıyorum.

Eu procuro alguém que saiba francês.

Japonca bilen biri var mı?

Alguém sabe japonês?

Tom'u bilen birileri olmadığı görülüyor.

Parece que ninguém conhece o Tom.

Tom bunu bilen tek kişiydi.

Tom era o único que sabia a respeito disso.

Sadece hedefini bilen, yolunu bulur.

Só quem sabe qual é o seu objetivo encontra o caminho.

Mary kesinlikle bilen tek kişidir.

Maria é a única que sabe com certeza.

Cevabı bilen kadın o mu?

É aquela a mulher que sabe a resposta?

Tom cevabı bilen tek kişiydi.

O Tom era o único que sabia a resposta.

Ne olduğunu bilen var mı?

Alguém sabe o que aconteceu?

Florence'nın kim olduğunu bilen var mı?

Alguém sabe quem é Florença?

Bu kasabayı bilen birini bulabilir miyiz?

Será que vamos encontrar alguém que conheça esta cidade?

Burada Fransızca bilen tek kişi biziz.

Nós somos os únicos aqui que sabem Francês.

Personelinde Fransızca bilen birisi var mı?

Você tem alguém na sua equipe que sabe francês?

Fransızcayı nasıl konuşacağını bilen birini tanımıyorum.

Eu não conheço ninguém que saiba falar em francês.

Burada Fransızca bilen tek kişi Tom'dur.

O Tom é o único aqui que sabe francês.

Beni bilen bilir, bilmeyen nasıpse öğrenirler.

Quem me conhece, me conhece; quem não conhece, pode me conhecer.

- Tom bunun nasıl yapılacağını bilen tek kişidir.
- Onu nasıl yapacağını bilen tek kişi Tom'dur.

- Tom é o único que sabe fazer isso.
- O Tom é o único que sabe fazer isso.

Bunu İngilizceyi iyi bilen biri yazmış olmalı.

Alguém que fala inglês bem deve ter escrito isso.

Tom'un nerede olduğunu bilen biri var mı?

Alguém sabe onde Tom está?

Bunu nasıl yapacağını bilen tek kişi benim.

- Eu sou o único que sabe como fazer isto.
- Eu sou a única que sabe como fazer isto.

Tom'un nereye gittiğini bilen biri var mı?

Alguém sabe onde Tom foi?

Bu kadının kim olduğunu bilen var mı?

Alguém sabe quem é essa mulher?

Tom'un neden burada olmadığını bilen biri var mı?

Alguém sabe porque o Tom não está aqui?

Bir tane bulabileceğim yeri bilen biri var mı?

- Alguém sabe onde poderia encontrar um?
- Alguém sabe onde poderia encontrar uma?

Burada Tom'un telefon numarasını bilen biri var mı?

Alguém aqui sabe o número de telefone de Tom?

- Bilenler söylemez, söyleyenler bilmez.
- Bilen söylemez, söyleyen bilmez.

Aquele que sabe não diz, aquele que diz não sabe.

Bilen ne kadar az olursa, o kadar iyi.

- Quanto menos pessoas souberem, melhor.
- Quanto menos souberem, melhor.

- Avustralyalı tarihi hakkında Tom'un bildiği kadar çok bilen biriyle asla tanışmadım.
- Avustralya tarihini Tom kadar bilen birine hiç rastlamadım.

Eu nunca conheci ninguém que saiba tanto sobre a história da Austrália quanto Tom.

Mary'nin neden bizimle gitmek istemediğini bilen tek kişi Tom'dur.

O Tom é o único que sabe por que a Mary não quer ir conosco.

Tom'un niçin burada olmadığını bilen kimse yok gibi görünüyor.

Parece que ninguém sabe por que Tom não está aqui.

Bunu nasıl yapacağını bilen tek kişinin ben olmadığıma eminim.

Aposto que não sou o único que sabe fazer isso.

Kriz zamanında nasıl para kazanıldığını bilen biri var mı?

Alguém sabe como ganhar dinheiro em tempos de crise?

Bilen ne kadar az kişi olursa, o kadar iyi.

- Quanto menos pessoas souberem, melhor.
- Quanto menos souberem, melhor.

- O, kocasından boşandı.
- Ol öz yan yoldaşy bilen nikasyny bozdy.

Ela se divorciou de seu marido.

Ne yapmak zorunda olduğumuzu bilen tek kişi sensin, değil mi?

Você é o único que sabe o que devemos fazer, não é?

- Bunu Tom dışında kimse bilmiyordu.
- Bunu Tom'dan başka bilen yoktu.

Ninguém sabia disso a não ser o Tom.

Doğuştan Japonca bilen biri, İngilizcenin öğrenmek için zor olduğunu düşünür mü?

Será que um falante nativo de Japonês acha que o Inglês é difícil de aprender?

- O, sizin poliglot olmanızı gerektirmez.
- Çok dil bilen biri olmanızı gerektirmiyor.

- Não é necessário ser um poliglota.
- Você não precisa ser um poliglota.

Toplantı numarasını bilen bir kişi derse katılıp pornografik içerik veya virüs yazabiliyormuş

Uma pessoa que conhece o número da reunião pode participar da lição e escrever conteúdo pornográfico ou vírus

Onun hakkında bilen ne kadar az kişi olursa, o kadar iyi olur.

- Quanto menos pessoas souberem, melhor.
- Quanto menos souberem, melhor.

Benim bildiğimden çok daha fazla bilen matematikçiler kendilerini açıkça ifade edemedikleri zaman bundan hoşlanmam.

Eu não gosto quando matemáticos que sabem muito mais do que eu não conseguem se expressar explicitamente.

Bir uzman sahasında yapılabilecek en kötü hatalardan bazılarını ve onlardan nasıl sakınacağını bilen biridir.

Um esperto é alguém que conhece alguns dos piores erros que podem ser cometidos em seu campo, e sabe como evitá-los.