Translation of "Bulur" in Spanish

0.009 sec.

Examples of using "Bulur" in a sentence and their spanish translations:

- Arayan bulur.
- Kim ararsa, bulur.

- Quien busca, encuentra.
- El que busca halla.

Arayan bulur.

El que busca halla.

Yemeği de burnuyla bulur.

Y usa la nariz para buscar comida.

Seni fırsat bulur bulmaz arayacağım.

Te llamaré tan pronto como pueda.

Biri madenlerde değerli mineraller bulur.

En las minas se encuentran minerales valiosos.

Bütün sapmalar doğal bir son bulur

Todas las aberraciones llegan a un fin natural

Besleyici yumurtalarla dolu dişileri koklayarak bulur.

Y huele que las hembras están repletas de huevos nutritivos.

Fırsat bulur bulmaz, bir ziyarete geleceğim.

Tan pronto tenga la oportunidad, vendré a hacer una visita.

Zaman bulur bulmaz denemeni gözden geçireceğim.

Revisaré tu ensayo apenas encuentre tiempo.

Bunu bir alıcı bulur bulmaz satacağım.

Lo venderé en cuanto encuentre a un comprador.

Neredeyse her zaman hikâye burada son bulur.

Demasiado a menudo la historia termina aquí,

Bir şey bulur bulmaz seninle irtibat kuracağız.

Te contactaremos tan pronto averigüemos cualquier cosa.

Fırsatını bulur bulmaz sana biraz para gönderirim.

Tan pronto tenga la oportunidad, te enviaré algo de dinero.

Onu bulur bulmaz, onu senin evine getireceğim.

Tan pronto lo encuentre, lo traeré a tu hogar.

Japonlar, ateş böceği mürekkep balığını çok lezzetli bulur.

Los japoneses consideran al calamar luciérnaga una exquisitez.

Biz bir şey bulur bulmaz onunla irtibat kuracağız.

Lo contactaremos, tan pronto descubramos algo.

- Daima başkalarında kusur buluyor.
- Daima başkalarında kusur bulur.

Siempre encuentra fallos en la gente.

Fırsatını bulur bulmaz, annenin çiti boyamasına yardım edeceğim.

Tan pronto tenga la oportunidad, le ayudaré a tu madre a pintar la cerca.

Parlak yıldızlar ile takımyıldızlarının. Böylece nokta atışıyla yerini bulur.

de las estrellas brillantes y de las constelaciones para encontrar su camino con precisión.

Gözlerini pek kullanmaz. Onun yerine karanlıkta yolunu koklayarak bulur.

Apenas usa los ojos, pero huele su camino en la oscuridad.

İyi bir ağaca yaklaşan kendini iyi bir gölgede bulur.

- El que se acerque a un buen árbol se encontrará en una buena sombra.
- Al que a buen árbol se arrima, buena sombra le cobija.

Tom Mary'yi yalnız bulur bulmaz, ona kötü haberi söyledi.

Tan pronto como Tom estuvo con Mary a solas, le dijo las malas noticias.

Jack her zaman diğerlerinin hatalarını bulur. Herkesin ondan kaçınmasının nedeni budur.

Jack siempre le encuentra defectos a los demás. Es por eso que todos lo evitan.