Translation of "Yanlış" in Polish

0.020 sec.

Examples of using "Yanlış" in a sentence and their polish translations:

Yalnızca yanlış zamanda yanlış yerdeydin.

Po prostu byłeś w złym miejscu w złym czasie.

Cevabınız yanlış.

Twoja odpowiedź jest zła.

Saat yanlış.

Ten zegar źle chodzi.

Bu yanlış.

To jest niepoprawne.

- Yanlış.
- Hatalı.

Źle.

Yanlış anlaşıldım.

Źle mnie zrozumiano.

Beni yanlış anlamayın.

Nie zrozumcie mnie źle.

Saati yanlış biliyorlarmış.

Za wcześnie opublikowali.

Söylenti yanlış çıktı.

- Plotka okazała się być fałszywa.
- Plotka okazała się nieprawdą.

Rapor tamamen yanlış.

Raport jest całkowicie nieprawdziwy.

Cevap yanlış işaretlendi.

Odpowiedź została oznaczona jako błędna.

Ne yanlış gitti?

Co poszło nie tak?

Beni yanlış anlıyorsun!

- Ty mnie źle rozumiesz!
- Źle mnie rozumiesz!

Siz yanlış trendesiniz.

Jesteś w złym pociągu.

Yanlış istasyonda indim.

Wysiadłem na złej stacji.

Sen yanlış bilgilendirilmişsin.

Jesteś źle poinformowany.

Sen yanlış anlaşılansın.

Źle cię zrozumiałem.

Tom yanlış anladı.

Tom źle zrozumiał.

Yanlış kutuyu açtın.

Otworzyłeś złe pudełko.

Yanlış anlamış olmalısın.

Musiałaś mnie źle zrozumieć.

- Yanlış.
- Düzmece.
- Sahte.

Nieprawda.

Bu yanlış cevaptı.

To była zła odpowiedź.

Bunu yaptığın tarz yanlış.

- Źle to robisz.
- Nie robisz tego prawidłowo.

- Sorun nedir?
- Ne yanlış?

Co jest źle?

Bir yanlış anlama var.

To nieporozumienie.

Seni yanlış yönlendirdiysem üzgünüm.

Przepraszam, jeśli cię wprowadziłem w błąd.

Burada bir şey yanlış.

Coś tu jest nie tak.

Yanlış bir şey var.

Coś jest nie tak.

Bu cümle yanlış değil.

To zdanie nie jest błędne.

Bir şey yanlış gitti.

Coś poszło nie tak.

Sana yanlış tornavida getirdim.

Dałem ci zły śrubokręt.

Aramızda yanlış anlama oldu.

Mieliśmy nieporozumienie.

Ben onu yanlış anladım.

Źle go oceniłem.

Ben seni yanlış anladım.

- Źle Cię osądziłem.
- Źle Cię osądziłam.

Bu bir yanlış değildir.

To nie jest błąd.

- Sen hatalısın.
- Yanlış düşünüyorsun.

Mylisz się.

Lütfen beni yanlış anlamayın.

Proszę mnie źle nie zrozumieć.

İnsanları yemek yanlış mıdır?

Czy jedzenie ludzi jest złem?

Her şeyi yanlış anlamışım.

Zupełnie się myliłem.

- Ben senin teorinin yanlış olduğunu düşünüyorum.
- Bence senin teorin yanlış.

Myślę, że twoja teoria jest błędna.

Beyinde daha nelerin yanlış giderek

Odkryliśmy też, co takiego dzieje się w mózgu,

O sizi yanlış anlamış olabilir.

On mógł cię źle zrozumieć.

Zarfın üzerine yanlış adres yazdım.

Pomyliłem się w adresie na kopercie.

"Teori" kelimesi genellikle yanlış kullanılır.

Słowo "teoria" jest często błędnie wykorzystywane.

Yanlış numara çevirdim gibi görünüyor.

Chyba mam zły numer.

Yanlış olan bir şey var.

Coś jest nie tak.

Tom intiharın yanlış olduğuna inanıyor.

Tom wierzy, że samobójstwo jest błędem.

Biz neyin yanlış gittiğini bilmiyoruz.

Nie wiemy co poszło nie tak.

Sanırım belki yanlış numara çevirdim.

Myślę, że może mam zły numer.

Neyin yanlış olduğunu merak ediyorum.

Zastanawiam się co jest nie tak.

Ben yanlış bir otobüse bindim.

Wsiadłem do złego autobusu.

Tom yaptığının yanlış olduğunu bilmiyordu.

- Tom nie wiedział, że to co robi, było błędem.
- Tom nie widział, że to co robi było złe.

Korkarım yanlış bir numara çevirdiniz.

Obawiam się, że połączył się pan z niewłaściwym numerem.

Tom yanlış bir şey yapmıyor.

Tom nie robi nic złego.

Onlar yanlış bir şey yapmıyor.

Nie robią nic złego.

Onlar yanlış bir şey yapmadı.

- Nie zrobili nic złego.
- Nie zrobili nic źle.

Herhangi bir şey yanlış mı?

Coś jest źle?

Bir şey her zaman yanlış.

Zawsze jest coś źle.

Tom adımı yanlış telaffuz ediyor.

Tom błędnie wymawia moje imię.

Bana neyi yanlış yaptığımı söyle.

- Powiedz mi, co zrobiłem źle.
- Powiedz mi, co zrobiłam źle.

Neyi yanlış yaptığımı bulmam gerek.

Muszę zrozumieć co robię źle.

Zarfın üstüne yanlış adres yazdım.

Napisałem błędny adres na kopercie.

Et yeme ahlaken yanlış mıdır?

Czy jedzenie mięsa jest niemoralne?

Çoğu kişi cinayeti yanlış düşünüyor.

Większość ludzi uważa morderstwo za zło.

İşler son derece yanlış gitti.

Sprawy potoczyły się bardzo źle.

Tom her şeyi yanlış yaptı.

Tom zrobił wszystko źle.

Bir şey mi yanlış, canım?

Czy jest coś nie tak, kochanie?

Tek yanlış harekette sırtlanlara yem olur.

Jeden zły ruch i hieny je porwą.

Neyin yanlış gittiğini tam olarak öğrenmeliyim.

Muszę się dowiedzieć, co dokładnie poszło źle.

Et yemek ahlaki olarak yanlış mıdır?

Czy jedzenie mięsa jest niemoralne?

Doğru ile yanlış arasındaki farkı biliyorum.

Wiem, jaka jest różnica między dobrem i złem.

Tom, Mary'ye kasten yanlış kitap verdi.

Tom celowo dał Mary niewłaściwą książkę.

Bu gerçekten sadece bir yanlış anlaşılmaydı.

To naprawdę było tylko nieporozumienie.

Her şey onun için yanlış gitti.

Wszystko poszło dla niego nie tak.

Tom'un iddiasının tamamen yanlış olmadığını hissediyorum.

Wydaje mi się, że twierdzenia Toma też niekoniecznie mijają się z prawdą.

Yolun yanlış tarafından sürmemeye dikkat et.

Uważaj, żebyś nie jechał po złej stronie drogi.

Ancak bilinçli bir yanlış bilgilendirme olduğunu ispatladık.

To celowa dezinformacja.

- Yüzündeki kızgınlık yanlış anlaşılamazdı.
- Yüzündeki kızgınlık belirgindi.

Gniewu na jej twarzy nie dało się pomylić z żadnym innym uczuciem.

Günümüzde kariyer tavsiyeleri yanlış şey üzerinde yoğunlaşıyor.

że popularne porady w tym temacie są oparte na złym założeniu.

Ben sende yanlış bir şey olduğunu düşünüyorum.

- Chyba coś z tobą nie tak.
- Zdaje mi się, że coś z tobą nie w porządku.

Onun yanlış bir şey yaptığı olası değil.

- Mało prawdopodobne, by zrobił coś złego.
- Raczej nie zrobił nic złego.

Kendime “ne yaptım ben? Nerede yanlış yaptım?” diyordum.

Pytałem siebie samego: "Co ja robię? Co robię nie tak?".

İnsanlar yanlış bir şey yapmadıklarına kendilerini ikna ederken

To zaprzeczanie pozwoliło na 50 lat prawnego rasizmu

Çok fazla yanlış ufuk görüyorum ve yaklaştığımızı sanıyorum.

Widzę tylko fałszywe horyzonty, kiedy myślisz, że się zbliżasz.

- Motorda sorun var.
- Motorda yanlış bir şey var.

Coś się dzieje z silnikiem.

Onun yanlış olduğunu düşünen tek kişi Tom değil.

Tom nie jest jedynym, który uważa, że to błąd.

Matem tutmak için doğru ya da yanlış yol yoktur.

Nie ma dobrego ani złego sposobu aby kogoś opłakiwać.

Aşağılık kompleksleri hakkında kötü şey onlara yanlış insanların sahip olması.

Najgorsze w kompleksie niższości jest to, że mają go nie ci ludzie, którzy powinni.

O bana hırsızlığın ne kadar yanlış bir şey olduğunu anlattı.

Powiedziała, że kradzież to zło.

Haberin doğru ya da yanlış olup olmadığı küçük bir fark yaratır.

Mało ważne, czy wiadomość jest prawdziwa, czy nie.

Liderin çıkabileceğini düşünebilir ancak yanlış düşünüyorsunuz çünkü İsviçre serbest piyasa ekonomisine

w takim systemie demokratycznym. Ale w żaden sposób nie pomyłka, Szwajcaria ma wolny rynek

- Bu bir hata değil.
- Bu bir yanlış değildir.
- O bir hata değil.

- To nie jest pomyłka.
- To nie jest błąd.