Translation of "Aynı" in Korean

0.030 sec.

Examples of using "Aynı" in a sentence and their korean translations:

Aynı zamanda yoğunlaşıyor.

더 밀집될 것이고

Aynı zamanda dinleyin.

귀기울여 들어보세요.

Aynı tonda buluşuyorlar.

두 모기의 상호작용을 보았더니 두 모기는 같은 주파수로 수렴했습니다.

Aynı zamanda kaygan.

‎미끄럽습니다

Kanepeleri aynı türden,

의자도 비슷하고

Genellikle aynı özellikleri paylaştılar,

동일한 특징을 공유했는데

İkimiz de aynı taraftayız.

우리는 같은 편이에요.

Kelimelerin sırasını aynı bırakıp

만약 어순은 그대로 똑같이 남겨두고

Aynı zamanda yengeçlerle dolu.

그리고 게가 가득해요

Aynı bunun gibi, bakın.

그리고 이것도요

Aynı olayın yaşandığını gördüm.

저는 동일한 현상을 목격했습니다.

Aynı zamanda hoşgörülü toplumları,

관용적인 사회도 탄생시켰잖아요.

Aynı derecede alakasız olurdu.

마찬가지로 설득력은 없을 겁니다.

Aynı şey olduklarını söylemiyorum,

그것들이 전부 동일한 것이라고 말하는 것은 아닙니다.

Aynı zamanda sürdürülebilir gelişime

그리고 미래 응용 기술을 개발하여

Aynı ayakkabılar, Jordan, ABD.

요르단이나 미국이나 같은 신발을 신죠.

Aynı makalelere dönüp dururdum,

그때 똑같은 기사를 반복해서

Heyecanlı ama aynı zamanda gerginsiniz

신나기도 하지만, 긴장도 될 거예요.

Müzikle aynı şekilde maruz kalmıyor.

음악을 접하는 방식과 같지 않아서겠죠.

Daha sonra, aynı gün içinde

그리고 난 다음날

Aynı yatağı ve evi paylaşacaktık,

한 집에 살면서 같은 침대에서 자고

Ve aynı zamanda insanların dolaşımını,

그로 인해 이주가 불가피한 사람들이

Hepsi aynı kaynaklar için savaşıyordu.

모두 같은 자원을 얻기위해 경쟁하는 것이죠.

Aynı zamanda burada, New York'ta,

이곳 뉴욕에도

Ve bunların hepsi aynı değil.

이들이 늘 똑같지는 않습니다.

Gördüklerimden sonra aynı kişi değildim.

하지만 그 광경을 본 저는 더는 그런 방법에 기댈 수 없었어요.

Iş yerinde aynı şeyleri istiyorlar,

직장에서 같은 것을 원하며,

Aynı yolun izlenmesi gerektiğine inanıyorum.

이것과 똑같이 접근해야 한다고 생각합니다.

Aynı zamanda bunları okulda öğretmenin

학교에서 이런 것들을 가르친다는 것이

Siz de aynı şeyi yapabilirsiniz.

똑같은 방법을 쓸 수 있습니다.

Bu fotoğraflar aynı noktaya ait.

같은 장소의 사진인데요.

Sinir bozucu şeyler aynı kaldı.

그 당시에 느끼던 실망감은 그대로였습니다.

Aynı zamanda "iyi" anlamına gelir.

"좋은"이라는 의미도 있습니다.

Büyükannenizle aynı fırçayı kullanmak istemezdiniz.

할머니와 칫솔을 같이 쓰지 않아서 다행입니다.

Sen herkese aynı şekilde davranıyorsun."

모두를 똑같이 대해요."

Tüm insanlar aynı şeyleri istiyor,

인간은 모두 같은 것을 원해요.

Ve aynı zamanda yavaşça uzaklaşıyor.

‎그렇게 기우뚱대며 ‎서서히 이동하죠

Merkatör haritasında aynı büyüklükte görünüyorlar.

메르카토르에서는 비슷하게 보입니다.

Iş hakkın aynı ön yargılara sahipler ve onlara karşı aynı ön yargılar var.

동일한 편견을 갖고 있다고 봅니다.

Ve hepsi hemen hemen aynı görünüyor.

그들은 꽤 비슷해 보입니다.

Ben de aynı nedenlerden dolayı yazıyorum.

저도 같은 이유로 책을 씁니다.

Pek çok çalışma aynı şeyi gösteriyor.

그 많은 연구들이 같은 것을 나타내고

Benimle aynı fikre sahip destekçiler buldum

그리고 저와 동시에 같은 생각을 떠올린 협력자들을 발견했죠.

öğrencileri matematikte aynı hızla hareket ettiriyoruz.

모든 학생들이 똑같이 수학 진도를 나갑니다.

Burada da aynı şey işe yarayacak.

여기서도 똑같은 원리죠

Aynı zamanda, diğer insanlar da tarafsız,

동시에, 다른 사람들도 서로 융화하지 못하고

Ama aynı zamanda sevgiyi tecrübe ettim.

하지만 동시에 저는 사랑을

Aynı zamanda şaşırtıcı derecede iyi yüzücüler.

또 나무늘보는 놀랄 만큼 수영을 잘해요.

Öğrenciler aynı zamanda geçerliliği oldukça kanıtlanmış

그들의 감정 또한

Dünya ve Ay, aynı izotopa sahipler.

지구와 달의 동위원소는 동일합니다.

Ama bu zehirse aynı zamanda panzehir.

하지만 그만큼의 독성이 있다면 반대로 해독제 역할도 할 수 있을 것입니다.

Politikacılar aynı bilimsel olmayan söylemleri tekrarlayarak

정치인들은 더욱 센 목소리로 우려를 억누르려고 하고요.

Aynı parçalardan oluşan bir set gibi.

부품 세트 같죠.

HS: Onları aynı duyu menziline koyunca

HS: 두 모기를 같은 범위에 놓으니까

İnsan etiyle aynı optik özelliklere sahip.

이건 사람의 살과 같은 광학적 성질을 갖고있습니다.

Uzay aynı zamanda eğitim araştırma, astronomi

우주는 무한한 영감의 원천이기도 합니다.

Plastiği desteklememe karbona karşı olmakla aynı

플라스틱 중립은 탄소 중립과 같은 맥락에 있죠.

Ve su kaynatma şekilleri tamamen aynı.

물도 똑같은 방법으로 끓이네요.

Yine de gördüğümüz şey tamamen aynı.

보시는 모습은 굉장히 똑같다는 거예요.

Çeşitlilik ve kapsayıcılık aynı şeyler değil.

다양성과 포용성은 같은 게 아닙니다.

Fakat aynı zamanda Lauran'ı da tanıyorum.

하지만 전 로란을 잘 알거든요.

Başta her şey aynı gibi görünüyor.

‎처음에는 별다른 특징을 ‎찾아보기 힘들었죠

Güney Koreli LG aynı teknolojiyi ve aynı sorunu elde etti. Peki ne yaptılar? OLED

한국의 LG도 똑같은 기술적 문제를 가지고 있었어. 그래서 어떻게 했는지 알아?

Goril araştırmasındaki topla aynı amaca hizmet ediyorlar.

이건 고릴라 연구에서의 농구공 같은 거예요.

Ve mutsuzluğumuzu da aynı şekilde dış kaynaklardan

불행을 사람들과 상황에,

Ama aynı zamanda harikalar ve kurtarışlar da.

놀랍고 경이로운 것들도 있을 거예요.

Ama bilim aynı zamanda adil bir ortamda

또한 과학은 우리가 공평한 환경에서

Aynı sizler gibi gündelik hayattaki toplantılara katılır,

여러분처럼 일상적인 모임에 참석합니다.

Hep aynı soruyu sordu, ''Onu hissediyor musun?''

그는 계속해서 같은 걸 물었다. '너도 느껴져?'

Bu kişilerin çoğu aynı tuhaf şeyden bahsetmiş.

그리고 많은 이들이 똑같이 이상한 것을 목격했어요.

Aynı benim gibi olan insanların dünyasına giriyordum;

저는 저와 같은 사람들의 세계에 들어가고 있었고

Kendilerinden 10 yaş daha olgun biriyle aynı.

동일한 테스토스테론 수치를 갖고 있다고 합니다.

Aynı şekilde, dilimizi ısırıp gururumuzu yutmayı öğrendik.

혀를 깨물면서 자신감을 감추도록 교육받았습니다.

Aynı zamanda daha az miktarda salınım demek.

온실가스의 감소를 의미하죠.

Aynı gazeteyi okuyan diğer insanlarla da tanışırlar,

다른 사람들을 만나고 같은 신문을 읽었습니다.

Fark etmez, kural ne olursa olsun aynı.

그와 상관없이 요점은 같습니다.

Onlar için ama aynı zamanda onlarla birlikte

우리는 그들에게 희망과 기회라는 유산을

Aynı zamanda benim sanatımı mümkün kılan şey.

제 예술을 가능하게 해줍니다.

Ve aynı düzen her gün devam ediyor.

똑같은 행동 패턴이 날마다 반복되었으니까요.

Fakat aynı zamanda, destek ve güç vermek

그러나 그는 또한

Ve aynı zamanda suyum da azalmaya başladı.

제가 가진 물도 다 떨어져 가네요

Ama ticarileşme aynı zamanda, artık gelişim yükünü

상업화는 또한 마주하는 것을 말하지요.

Aynı zamanda, deniz bilimcileri habitatların "mikroplastik" denilen...

그러는 동안 해양 과학자들은 해양 서식지가 "미세 플라스틱"이라고 불리는

Aynı zamanda tüm zamanların en iyi oyuncusu

제일가는 선수로 발전해 나갔습니다.

Aynı zamanda, işinin ehli insanlardan ilham alırlar.

잘하는 사람들에게서 영감을 받기도 하죠.

Ben bir paleontolog, aynı zamanda bir karşılaştırmalı anatomistim

저는 고생물학자이면서 비교 해부학자이며,

Bu da aynı beynin sadece 8 yıl sonra,

단지 8년 후, 같은 여성의 뇌입니다.

Aynı zamanda ödül kazanan bir araştırma makalesinin konusuyduk.

저희 사례를 연구한 논문은 수상을 하기도 했습니다.

Aynı zamanda takip edilecek bir şey de sunuyor.

강을 따라갈 수도 있죠

Aynı zamanda takip edilecek bir şey de sunuyor.

강을 따라갈 수도 있죠

İş dünyasında da aynı fikre ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.

비즈니스에도 이런 개념이 있어야 해요.

Aynı zamanda böylesi dikkatsiz bir şekilde risk alabilirler?

어떻게 동시에 이처럼 위험을 감수할 수 있죠?

Üstelik dünyadaki tüm ergenler aynı düzeyde risk almazlar.

또, 모든 십대들이 같은 수준의 위험을 감수하는 것도 아닙니다.

Aynı zamanda daha az korku ve suçluluk hissedeceklerinden

제 생각에는 두려움과 죄책감이 덜 해지는

Kadınların yarısından fazlası aynı tür cinsel problemi yaşıyorsa

절반이 넘는 여성들이 성적 문제로 고민한다면

Aynı zamanda, bu konuşmaları kasıtlı göz ardı etme

또한 이러한 대화를 의도적으로 피한다면

Aynı yıl, başka bir arkadaşım o formu doldurdu

같은 해, 또 다른 제 친구는 신청서를 작성했고

Aynı zamanda küresel ısınmaya dikkat çekmeyi de başarırız.

지구 온난화의 해결에도 한 발 더 나아갈 수 있다는 겁니다.

Veri aynı zamanda muhalif teorilerle de uyumlu olabilir.

그 자료는 경쟁 이론에서도 유효할 수 있다는 것입니다.

Ve aynı kararla yarın da karşı karşıya kalacaksınız.

내일도 같은 결정을 해야하는 상황을 정확하게 마주치게 될 것입니다.