Translation of "Yağmurda" in Japanese

0.004 sec.

Examples of using "Yağmurda" in a sentence and their japanese translations:

Yağmurda durmayın.

雨に濡れないようにしなさい。

Oğlum yağmurda oynuyor.

息子は雨にぬれて遊んでいる。

Yağmurda yürümek istiyorum.

雨の中を歩いてみたいな。

Onlar yağmurda öpüştüler.

彼らは雨の中で口づけを交わした。

Biz yağmurda ilerliyorduk.

私たちは雨の中を進んで行った。

Durmaksızın yağmurda yürüdü.

彼は雨の中を歩き続けた。

Yağmurda yürümeyi umursamıyorum.

私は雨の中を歩くのは気にならない。

Yapraklar yağmurda taze görünüyor.

雨で木の葉が生き生きして見える。

Yağmurda çocuklarını dışarıya göndermedi.

彼女は子供たちが雨の中を出て行くのを許さなかった。

O durmadan yağmurda yürüdü.

彼女は雨の中どんどん歩き続けた。

O yağmurda dışarı gitti.

彼は雨の中を出ていった。

Yağmurda karanlık olmaz mı?

- 雨に暗くはないだろうでなけれ?
- これは雨に濃いではないのだろうか?

Yağmurda bisikleti dışarı bırakma.

自転車を雨の中に出しっぱなしにするな。

Yağmurda yakalanmadığın için şanslıydın.

お前、雨に降られなくてラッキーだったな。

Yağmurda karanlık değil mi?

雨に濃いではないか?

Onlar yağmurda tamamen ıslandılar.

彼らは雨でびしょぬれになった。

Çocukken yağmurda yürümeyi severdim.

私は子供のころ、雨の中を歩くのが好きだった。

- Yağmurda dışarıya şemsiyesiz çıkmaman gerektiğini bilmeliydin.
- Yağmurda dışarıya şemsiyesiz çıkılmayacağını bilmeliydin.

あなたは傘も持たないで雨の中を出かけるほどばかではなかったはずだ。

Canım yağmurda şarkı söylemek istiyor.

雨の中で歌いたい気分だ。

Yağmurda yürümek beni rahatsız etmez.

私は雨の中を歩くのは気にならない。

O, böyle bir yağmurda gelmeyecektir.

- この降りでは彼は来ない。
- こんな雨の中、彼は来ないだろう。
- この降り方じゃあ、あいつは来ないよ。

Yağmurda dışarıya çıktığı için soğuk aldı.

- 雨の中を出かけたので、彼は風邪をひいた。
- 雨の中外出したため、彼は寒気がした。

Eğer yağmurda bırakırsan, bir bisiklet paslanır.

雨の中に放置しておくと自転車はさびるでしょう。

O, yağmurda şemsiyesiz yürümeye devam etti.

彼は雨の中を傘もささずに歩きつづけた。

Müşteriler birkaç saat dışarıda yağmurda bekletildi.

お客たちは外の雨の中で、数時間待たされた。

Bu yağmurda dışarı çıkmak söz konusu değil.

- この雨の中を外出などできるものじゃない。
- この雨の中を外出することはとてもできないことです。

On dakika kadar uzun süre yağmurda bekletildim.

私は雨の中を10分も待たされた。

Yağmurda dışarı çıkmaktansa evde kalmayı tercih ederim.

雨の中を出かけるよりむしろ家にいたい。

Bu yağmurda tüm yolu geldiğiniz için teşekkür ederim.

この雨の中、わざわざ来てもらってありがとう。

Emily şiddetli yağmurda üzerinde mont olmadan beklemeye devam etti.

エミリーはコートを着ずにひどい雨の中で待ち続けた。

Otobüs geç kaldığı için uzun süre yağmurda beklemek zorunda kaldık.

- バスが遅れたので、我々は雨の中をながいこと待たねばならなかった。
- バスが遅れていたため、私たちは雨の中を長い間待たなければいけなかった。

Jim kızgın çünkü sinema randevusu gerçekleşmedi ve yağmurda onu bekleyerek bir saat geçirdi.

ジムは映画に行く約束をしたガールフレンドに待ちぼうけをくわされ、雨の中を一時間も待たされて頭にきている。