Translation of "çocuklarını" in Japanese

0.004 sec.

Examples of using "çocuklarını" in a sentence and their japanese translations:

Çocuklarını başkalarıyla kıyaslama.

自分の子を他人の子と比較するな。

O, çocuklarını sever.

彼女は子供達を愛している。

Çocuklarını yetiştirmede otoriterdi.

彼は子供をしつけるのに厳格だった。

Çocuklarını odaya çağırdı.

彼女は子供たちに部屋に入るように言った。

Tom çocuklarını sever.

トムは自分の子供たちを愛している。

Çocuklarını dürüst yetiştirdi.

彼女は子供を正直であるように育てた。

Çocuklarını etrafında topladı.

彼女は子供たちをそばに呼び集めた。

Ebeveynler çocuklarını severler.

- 親は子を愛する。
- 親というものは子どもを愛するものだ。

- O çocuklarını terk etti.
- O, çocuklarını terk etti.

- 彼女は自分の子供たちを置きざりにした。
- 彼女は自分の子供たちを捨てた。

O çocuklarını boğulmaktan kurtardı.

彼女は自分の子供達が溺れるのを、救った。

Çocuklarını okula yolcu etti.

彼女は子供たちが学校へ行くのを見送った。

Yağmurda çocuklarını dışarıya göndermedi.

彼女は子供たちが雨の中を出て行くのを許さなかった。

O, çocuklarını arkada bıraktı.

彼女は自分の子供たちを置きざりにした。

O kendi çocuklarını sever.

彼は自分の子供を愛します。

Judy çocuklarını yatağa gönderdi.

ジュディーは子供たちを寝室へ行かせた。

Anneler çoğunlukla çocuklarını şımartırlar.

母親は往々にして子供をかわいがり過ぎる。

Anne çocuklarını yalnız bırakmakta isteksizdi.

その母親は子供たちだけにしておきたくなかった。

Anneler çocuklarını caddelerde oynamaktan korumalı.

母親たちは子どもに道路で遊ばせないようにするべきだ。

O, çocuklarını asla tekrar görmeyecekti.

彼女は2度と子供たちにあえない運命にあった。

O, çocuklarını kendi etrafına topladı.

- 彼は自分の周りに子供たちを集めた。
- 彼は子供達をそばに集めた。

Karısını ve çocuklarını terk etti.

彼は妻子を捨てた。

Çocuklarını yetiştirme tarzları oldukça farklı.

彼らの子供の育て方は普通ときわめて異なっている。

Çocuklarını iyi yiyeceklerle beslemen önemlidir.

良い食事で子どもたちを育てることが大切だ。

O, çocuklarını teyzesinin bakımında bıraktı.

彼女は子供を叔母に預けた。

Çocuklarını sık sık hayvanat bahçesine götürür.

彼はよく子供たちを動物園に連れて行く。

Genç ebeveynler sık sık çocuklarını şımartırlar.

若い親はしばしば子どもを甘やかす。

Anne babalar, yaramazlık yaptıkları için çocuklarını cezalandırıyorlar.

親は子供が悪さをするのをしかる。

Çocuklarını döven ebeveynler gerçekten beni çok kızdırıyor.

我が子をたたく親には本当に憤慨させられる。

Neden Amerikalı anne ve babalar çocuklarını övüyorlar?

なぜアメリカ人の両親は自分の子供を誉めるのか。

Anneler çocuklarını doyurmak için kendileri açlıktan öldü.

母親達は子供に食物を与えて餓死した。

O, çocuklarını eğitmek için saçını süpürge etti.

彼女は子供を教育するのに苦労した。

Mary çocuklarını başıboş bıraktığı için John'u suçladı.

メアリーは子供たちをほったらかしにしていることでジャックを非難した。

Kendi çocuklarını nasıl yetiştirdiklerinin ne önemi var?

彼らが自分の子をどう育てようとどうでもいいじゃないか。

O bütün zamanını erkek çocuklarını düşünerek geçirir.

- 彼女は四六時中男の子のことを考えている。
- 彼女はいつも男の子のことばかり考えている。

O öldü ve çok sevdiği çocuklarını geride bıraktı.

彼は愛する子供たちを残して死んだ。

Karısını ve çocuklarını asla bir daha görmesi gerekmedi.

彼は妻と子供たちに2度と会うことはなかった。

- Çocuklarını seninle birlikte getir.
- Senin çocukları yanında getir.

お子さんを連れて行きなさい。