Translation of "Utangaç" in Japanese

0.009 sec.

Examples of using "Utangaç" in a sentence and their japanese translations:

O biraz utangaç.

- こいつ、ちょっと引っ込み思案なんだ。
- あいつはちょっとシャイなんだ。

- Utanma.
- Utangaç olma.

恥ずかしがらないで。

Tom utangaç değil.

トムは恥ずかしがり屋ではない。

- Ben utangaç bir çocuğum.
- Ben utangaç bir oğlanım.

俺はシャイな男なんだ。

Utangaç öğrenci cevabını mırıldandı.

その内気な生徒は、自分の答えをつぶやいた。

Utangaç ve çok konuşmaz.

彼女は恥ずかしがりで無口だ。

Onun huzurunda utangaç hissettim.

彼の面前で彼女は恥ずかしがった。

Gerçek kedimin utangaç olmasıdır.

実はわたしの猫は恥ずかしがり屋なのです。

O, ilk bakışta utangaç.

最初は彼は恥ずかしそうにしていた。

O çocuk biraz utangaç.

あの子ちょっとシャイなの。

Tom son derece utangaç.

トムは人見知りが激しい。

O, çok utangaç bir kızdı.

- 昔はとても内気な女の子だったからね。
- 彼女は以前、とても恥ずかしがり屋の女の子だった。

Utangaç erkek çocuğu adını mırıldandı.

その内気な少年はぼそぼそと自分の名前をつぶやいた。

O, eskisi gibi utangaç değil.

彼女は前ほど恥ずかしがりではない。

Şu kız utangaç olmaktan uzak.

あの女の子は内気どころではない。

Oldukça utangaç ve bilime ilgiliydim

シャイで科学が 好きだったので

O varken çok utangaç davranıyor.

- 彼は彼女のいる前ではとても照れくさそうにする。
- 彼は彼女のいる前ではとても恥ずかしそうにする。

Amerikanlar utangaç insanları utangaç olmayanlara göre daha az kapasiteye sahip olduklarını ilişkilendirebilir.

アメリカ人は恥ずかしがり屋の人々を恥ずかしがりやではない人々よりも能力が低いと見なすかもしれない。

Evet. O çok utangaç bir kızdı.

ああ。昔はとても内気な女の子だったからね。

Baba, anneye utangaç bir şekilde baktı.

父はまぶしそうに母を見た。

O artık eski utangaç çocuk değil.

彼はもう以前の恥ずかしがり屋の少年ではない。

O bana utangaç bir gülümseme verdi.

彼女は私に向かって、恥ずかしそうにほほえんだ。

Özellikle inekleri severdik çünkü utangaç fakat meraklılardı,

特に牛は臆病なのに 好奇心が強く

Utangaç erkek çocuğu onun varlığında tamamen sıkıldı.

その内気な少年は、彼女の前ですっかりどぎまぎしていた。

Kız kardeşin için, o utangaç bir tip.

姉に対して、妹は静かなタイプです。

O çok utangaç. Sizi görmek istediğini söylüyor.

はにかみ屋なのだ。君に会いたいと言っている。

Shota onu görme hakkında utangaç olduğunu söyledi.

翔太は彼女に会うのが恥ずかしいと言いました。

Sanırım güzel kız utangaç genç adama veda edecek.

その美しい少女はその内気な青年にさよならを言うと思う。

O utangaç ve her zaman arka planda kalır.

彼女は内気で、いつも後ろの方にいる。

- Yolculuk ederken utangaç olma.
- Seyahat ederken içine kapanık olmayın.

旅の恥はかきすて。

İlk başta onunla konuşmak için kendimi biraz fazla utangaç hissettim.

初めのうち、私は少し恥ずかしくて彼女に話し掛けられなかった。

Benim çocuk yabancılarla etrafında utangaç ve her zaman benim arkamda saklanır.

うちの子、人見知りが激しくて、いつも私の後ろに隠れてしまうの。

Ben, utangaç genç adama güzel kıza aşkını ilan etmesini tavsiye ettim.

私はその内気な青年にその美しい少女への愛を告白するように勧めた。

Utangaç genç adam "Teşekkür ederim, bir parça daha kek yemek istiyorum" dedi.

「ありがとう。もう一つケーキをいただきます」と内気な青年は言った。

Onunla konuşmaya çalıştığımda, ben her zaman kekelemekten ya da aptalca bir şey yapmaktan daha fazlasını yapamayacak kadar kendimi çok utangaç buldum.

彼女に話しかけようとするとき、私はいつでもとても恥ずかしくて、口ごもるとか、何かばかげたことを言う以上のことはできなかった。