Translation of "Olmadığı" in Japanese

0.007 sec.

Examples of using "Olmadığı" in a sentence and their japanese translations:

Iyi hisselerimizin olmadığı anlar.

あるものだからです

Mars'ta hayat olmadığı söyleniyor.

火星には生物がいないといわれている。

Yeteneğin olmadığı için vazgeçmemelisin.

- 才能がなくても諦めてはいけない。
- 才能がないからといって諦めるべきじゃない。

Burada da iyi olmadığı konular.

では 出会い系が不得意なのは?

Işık olmadığı zamanlar sessiz kalacaktı.

光がないときには 沈黙だけです

Sürücünün yeterince dikkatli olmadığı belliydi.

運転者が十分に注意していなかったことは明らかだった。

Hazır olmadığı için onsuz gittik.

彼の準備が間に合わないので私たちは彼を置いて出かけた。

Parası olmadığı için geziye gidemedi.

彼は金がないため旅行に行けなかった。

Örümceklerin böcek olmadığı iyi bilinir.

クモが昆虫でないというのはよく知られた事実だ。

Çok sıcak olmadığı sürece yürürdüm.

歩いてもいいんだが、暑すぎる。

Suya ihtiyaç olmadığı zamanlarda seller olurken,

水が必要でない時に 洪水が起こり

Ancal mantıksal tartışma olmadığı için kötü.

しかし考え深い議論のためには あまり良くありません

Resim derinliği olmadığı için tuhaf görünüyor.

遠近法がとられてないので、その絵は変にみえる。

Otobüs olmadığı için, yürümek zorunda kaldım.

バスがないので、私は歩かなければなれなかった。

Önermenin geçerli olup olmadığı üzerinde düşünmelisin.

その前提が妥当かどうかよく考えるべきだ。

O, arabası olmadığı için evde kaldı.

彼女は車がなかったので、家にいました。

Taksi olmadığı için, yürümek zorunda kaldım.

- タクシーがなかったので、私は歩いていかなければならなかった。
- タクシーがいなかったから、歩かなきゃいけなかったんだ。

Taksi olmadığı için yürümek zorunda kaldım.

- タクシーがなかったので、私は歩いていかなければならなかった。
- タクシーがいなかったから、歩かなきゃいけなかったんだ。

Bir işim olmadığı için, para biriktiremiyorum.

仕事なければ、お金をためられません。

Başkan pratik olmadığı için fikirden vazgeçti.

社長はその考えを実際的ではないという理由であきらめた。

Müşteri olmadığı için dükkanı erken kapattık.

客がいなかったので店を早仕舞いにした。

Söyleyecek çok şeyimin olmadığı bir gündü.

どうということのない1日だった。

İrlanda'da hiç yılan olmadığı doğru mu?

アイルランドにはヘビが全然いないって、本当なの?

Doğru olmadığı veya eksik olduğu ortaya çıkıyor.

間違いか 不完全であることが 判明しています

Yapacak bir şey olmadığı için, televizyon izledim.

何もすることがないので、私はテレビを見た。

Trenin gecikmeli olup olmadığı hiç önemli değil.

電車が遅れようと遅れまいと問題ではない。

Mizah duygum olmadığı için, o beni küçümsüyor.

彼女は私をユーモアのセンスがないという理由で軽蔑してる。

Taksi olmadığı için eve yürümek zorunda kaldım.

タクシーがなかったので、私は歩いて帰らなければならなかった。

Hiçbir şeyin zamandan daha değerli olmadığı söylenir.

時間ほど大切なものはないといわれる。

Evcil hayvanın olmadığı bir hayatı düşünmek zor.

ペットのいない生活なんて考えにくい。

Hiç müşteri olmadığı için dükkânı erken kapattık.

お客さんが一人もいなかったので、私たちは早く閉店しました。

Öğretmenin bana kızgın olup olmadığı umurumda değil.

先生に怒られたってへっちゃらだい。

Ayıracak çok zamanı olmadığı için, taksiye bindi.

時間の余裕がなかったので、彼女はタクシーに乗った。

Müzik kulağım olmadığı için, şarkı söylemek istemiyorum.

私は音痴だから歌いたくない。

Ben, para olmadığı için onu satın alamam.

お金がないのでそれが買えない。

Biz para olmadığı için yolculuğumuza devam edemedik.

お金がないので、我々は旅を続けられなかった。

Biz bir arabamız olmadığı için oraya gidemedik.

車がなかったので、私たちはそこへ行くことができませんでした。

Artık ekonomik olmadığı için feribot servisini kapattılar.

彼らは採算がとれなくなったのでフェリー運航を廃止した。

Bu kuralın geçerli olmadığı bazı durumlar vardır.

このルールは適用されない場合がある。

Umarım artık savaşın olmadığı zaman yakında gelecektir.

戦争がなくなる日がすぐに来ることを望みます。

Ve tırmanmanın mümkün olmadığı dik kayalıklar da var.

がけは登るには かなり不安定だ

O da bu ilişkinin sadece bana bağlı olmadığı.

繋がりは私だけが 作るものではないということです

Bu iki kanat güç konusunda eşit olmadığı sürece,

この両翼が等しく強くなければ

Benim fizik ödevimden daha farklı olmadığı ortaya çıktı.

私の物理学の宿題とそれほど大きな 違いはないということでした

Bu, aslında... Yoksulluğun önemli olmadığı anlamına mı geliyor?

それでは結局 貧困は 重要な要素ではないのでしょうか?

O bitirmek için zamanımızın olmadığı zor bir sınavdı.

それはとても難しいテストだったので、私たちは最後まで終える時間がなかった。

Aksine kanıt olmadığı için herkes onun hikayesine inanıyor.

それと反対の証拠がないので、みんなは彼の話を信じている。

Yağmurlu sezon olmadığı için bir şemsiyeye gerek yok.

梅雨時でもないんだから、傘は要らないんじゃない。

O, bir bebek bakıcısı olmadığı için partiye gidemez.

彼女はベビーシッターがいないのでパーティーには行けません。

Paramız olmadığı için bir tatil düşünmenin faydası yok.

お金が無いのだから、休日のことを考えても無駄だよ。

Bob sporlarda iyi olmadığı için erkek kardeşini küçümsüyor.

弟がスポーツを得意としていないので、ボブは彼を軽蔑している。

Tren olmadığı için, tüm yolu yürümek zorunda kaldık.

列車がなかったので、私たちはずっと歩かなければならなかった。

Onun zengin olup olmadığı benim için fark etmez.

彼女が金持ちであるかどうかは私には関係ない。

Hiç yiyecek olmadığı için bir sürü vahşi hayvan öldü.

食物が無くて多くの動物が死んだ。

Ateş yakma imkanı olmadığı için, balığı çiğ çiğ yedi.

火が起こせなかったので彼は魚を生で食べた。

Hiç itiraz olmadığı için onlar plan ile devam etti.

異議がなかったので、彼らはその計画を進めた。

Etkili bir katalizör olmadığı zaman cihazı geliştirmek zor olurdu.

有効な触媒がないので、その装置を改良することは困難であろう。

Neden biri, gün iyi olmadığı zaman "İyi günler" der?

なぜ、早くないのに、「お早う」というのでしょう?

Ayda hiç hava olmadığı için, hiç ses de yok.

- 月には空気がないから音がまったくない。
- 月には空気がないので、音もまったくしない。

Bu yolda hiç otobüs olmadığı için yürümek zorunda kalacağız.

この道路はバスが走っていないのだから、私たちは歩かなければならないだろう。

Chris'in açıkça parayı getirmeye niyeti olmadığı için Brian çıldırdı.

クリスには明らかにお金を返すつもりが無いので、ブライアンは怒っています。

Tom patronu civarda olmadığı zaman bir patron gibi davrandı

上司がいないときには、いつもトムが代わりを務めた。

Bana ihtiyacın olmadığı zaman ilişkimizi bir daha gözden geçiririz" dedim.

私がもう必要でなくなった時 その時点で私たちの関係を考え直しましょう」

Otobüste boş koltuk olmadığı için bütün yol boyunca ayakta durdum.

バスの中に空席がなかったので、私は立ちっぱなしだった。

Toplantı her iki tarafta anlaşma umudu olmadığı için iptal edildi.

その会議はどちらの側にも同意の見込みがなかったので中止された。

Çocuklarım olmadığı için ebeveynlerin harcayabildiğinden daha fazla gönüllü zaman harcayabilirim.

私には子どもがいないので、両親がしていた時よりもっと多くの時間をボランティア活動に費やすことができます。

Bir balina, bir at olmadığı gibi bir balık da değildir.

鯨が魚でないのは、馬が魚でないのと同じである。

Bu, onların diğer insanlarla ortak bir şeyi olmadığı anlamına gelmez.

このことは彼等が他の諸国民と何も共通点がないことを意味するものではない。

Kimsenin daha fazla söyleyecek bir şeyi olmadığı için toplantı kapatıldı.

誰もそれ以上言わなかったので、閉会した。

Henüz acının var olmadığı bir yere ayak basmadım ama aynı zamanda

痛みが存在しない場所に 訪れたことは いまだに無く

- At ölür, itlere bayram olur.
- Kedinin olmadığı yerde fareler cirit atar.

- 猫がいなくなるとネズミたちが遊びだす。
- 鬼の留守に洗濯。
- 鬼の居ぬ間に洗濯。

Haberin doğru ya da yanlış olup olmadığı küçük bir fark yaratır.

その知らせが本当か嘘かはほとんど問題ではない。

Diğer bir deyişle, doğal bir sıcaklık olmadığı sürece, güvenilirlik mümkün değildir.

言いかえると、生来の温かさがない限り信頼性は不可能だ。

Jack'in müzikte iyi olmadığı doğru değil, aksine, o piyanoyu iyi çalar.

ジャックが音楽が苦手なんてとんでもない、それどころか、ピアノを弾くのがうまい。

O almak zorunda olduğu başka bir şey olmadığı için mağazadan ayrıldı.

買うべきものが他になかったので、彼女は店を出た。

Otobüs servisi olmadığı için, biz, istasyona giden bütün yolu yürümek zorunda kaldık.

バスの便がなかったので、私たちは駅までずっと歩かなければならなかった。

Onların kendi çocukları olmadığı için küçük bir kızı evlat edinmeye karar verdiler.

彼らには子供がいなかったので、少女を養女にすることにした。

Böylesine büyük bir silahlanma için paramızın olup olmadığı sorusunu göz önüne almalıyız.

軍備のためにこのような巨額の支出が可能かどうかという問題を考えてみる必要がある。

- Bu kuralın geçerli olmadığı bazı durumlar vardır.
- Bu kuralın uygulanmadığı senaryolar da mevcut.

このルールは適用されない場合がある。

Onun hakkında konuşmak için birinci olmak isteyen kimse olmadığı ortaya çıktı.Şimdi ne yaparız?

結局、それについて初めに話してくれる人は誰も来なかったということか。さて、どうしよう。

Kötü hissediyordum, bu yüzden hastaneye kabul edildim. Fakat bende gerçekten sağlıksız bir şey olmadığı anlaşıldı.

気分が悪くて入院したが結果的にはたいしたことはなかった。

Bu kuruluşta onların hepsi patron olduğu ve Hintli olmadığı için, herhangi bir karar alınması bir mucize.

この組織は幹部ばかりが名を連ね、果たして決断を下せるのか怪しいものだ。

Tom'la birkaç dakika konuştuktan sonra onun Fransızcasının çok iyi olmadığı belli oldu, bu yüzden Mary İngilizceye geçti.

数分話してみたところ、トムはあまりフランス語が得意ではないと分かったので、メアリーは英語に切り替えた。