Translation of "Doğrudan" in Japanese

0.015 sec.

Examples of using "Doğrudan" in a sentence and their japanese translations:

Doğrudan arayabilir miyim?

ダイヤル直通ですか。

Doğrudan ona sordum.

- 僕は彼に単刀直入に尋ねたよ。
- 僕は単刀直入に尋ねたよ。

Doğrudan gözlerime baktı.

彼は私の目をまともに見つめた。

Doğrudan eve geleceğini düşündüm.

あなたはまっすぐ家に帰るつもりなのだと思っていたんだけど。

Doğrudan gözlerinin içine baktı.

彼は彼女の目を直視した。

Bilgiyi doğrudan ondan aldım.

- 私は彼から直接にその情報を得た。
- 私は彼から直接その情報を入手した。

O, doğrudan bana bildirecek.

私が直属の上司になります。

Jane doğrudan A alacaktır.

ジェーンはオールAをとるだろう。

Neden doğrudan ona söylemiyorsun?

彼女に直接言ったらどうですか。

O doğrudan benim üstümdedir.

あの人が私の直属の上司です。

Sevdiklerinizi ya da doğrudan sizi...

あなたの大切な誰かにせよ あなた自身にせよ です

Güneş ışığını doğrudan iletebilmek için

人工照明の必要性を低減させるため このような光ファイバーを

Sosyal plastiği doğrudan üretimde kullanıyor.

ソーシャルプラスチックを 直接製造に用いている会社もあります

Doğrudan doğruya bana kovulduğumu söyledi.

お前は首だ、と彼は藪から棒に私に告げた。

Fiziksel değişiklikler doğrudan yaşlanmayla ilgilidir.

肉体的変化は直接、高齢化と関係がある。

O sizinle doğrudan temas kuracak.

彼はあなたに直接連絡すると思います。

Doğrudan ve dürüstçe cevap vermeye çalıştım.

出来る限り率直にそして正直に 彼女の質問に答えました

Tablolar, doğrudan güneş ışığına maruz bırakılmamalıdır.

絵画は直射日光にさらしてはならない。

Neden onun hakkında onunla doğrudan konuşmuyorsun?

なぜ、彼女に直接言わないの。

Bitkiyi doğrudan güneş ışığına maruz bırakmayın.

その植物は直射日光に当ててはいけない。

Bu cümleler doğrudan doğruya bağlantılı değildir.

この文は直接つながっていない。

Tokyo'dan Londra'ya doğrudan bir uçuş var.

東京からロンドンへの直行便があります。

Öğleden sonra güneşi doğrudan odama gelir.

僕の部屋は西日をまともにうける。

Bu, Showa tiyatrosundan bir doğrudan yayın.

これは昭和座から舞台中継です。

Vergiler doğrudan vergiler ve dolaylı olanlardan oluşmaktadır.

税は直接税と間接税からなっている。

Lafı dolandırmak yerine, Jones doğrudan konuya girdi.

遠回しに言うかわりに、ジョーンズはズバリ要点に迫った。

O, üniversiteyi terk ettikten sonra doğrudan evlendi.

彼は大学を出るとすぐに結婚した。

Kabul için başvurunuzu doğrudan okul idaresine gönderin.

入学願書は直接学校の事務室に送って下さい。

Toplantıdan sonra o doğrudan masasına doğru yöneldi.

会議が終わると彼女はまっすぐに机に戻った。

Kimyasal maddeyi doğrudan güneş ışığına maruz bırakma.

この薬品は日光に当てないようにしなさい。

Yani bizim kamera sistemimiz aslında bunu doğrudan görüyor.

カメラは直接それを 見る事はできません

Abonelik tutarını doğrudan çocuğun banka hesabına iade edelim.

子供の銀行口座にその料金を そのまま返金することにします

Bu devasa yaratık, zırhlı gövdesiyle doğrudan mücadeleye girer.

装甲車のような体で ぶつかってくるのです

Eğer bir şikayetiniz varsa neden doğrudan Tom'a söylemiyorsunuz?

文句があるならなんでトムに直接言わないの?

Sidney ve Boston arasında doğrudan uçuş var mı?

ボストン-シドニー間の直行便はありますか?

Amacın zaten çok belirli olduğu düşünülüp doğrudan formata geçiliyor.

目的が明らかだと決めつけて あまりにも早く形を決めてしまいます

Tüm aramalar doğrudan bana geliyordu. Aramalara ben yanıt veriyordum.

誰かが電話や手紙をくれたら 私が個人的に対応しました

Birlikleri doğrudan harekete geçerek güçlü bir Koalisyon saldırısını durdurdu…

彼の軍隊はすぐに行動に移し、強力な連合軍の攻撃を 阻止しました …

Doğrudan pazarlama insanların evden alışveriş yapmasını sağlayan bir yoldur.

ダイレクト・マーケティングは人々が家に居ながらにして買い物が出来る方法である。

Küresel ısınmanın karbondioksit emisyonu ile doğrudan ilgili olduğu söyleniyor.

地球温暖化は二酸化炭素の排出と直接関係があると言われている。

Narita Ekspresi yaklaşık 90 dakikada seni doğrudan Tokyo İstasyonuna götürecek.

成田エクスプレスは約90分で東京駅に到着します。

New York ve Tokyo arasında doğrudan uçuşlar son zamanlarda başlamıştır.

ニューヨーク・東京間の直行便が最近開始された。

Çin'de doğrudan yabancı yatırımlar geçen yıl 3 milyar dolar tutarındaydı.

中国への海外からの直接投資は昨年30億ドルに達した。

Doğrudan havadan oksijen çekebilmek için kendini dışarı atıyor. Nihayet. Güneş yüzünü gösteriyor.

‎ついには水から出て ‎空気から酸素を取り込む ‎やっと太陽が顔を出した

Doğrudan eve gelme yerine uzun bir yol yürüdüm ve postanenin yanında durdum.

私はまっすぐに家に帰らないで回り道をして郵便局に寄ってきた。

- Lütfen doğrudan güneş ışığından uzakta, serin ve kuru bir yerde saklayın.
- Lütfen direkt güneş ışığından uzakta, serin ve kuru bir yerde saklayınız.

直射日光・高温多湿を避けて保存してください。