Translation of "Içine" in Japanese

0.017 sec.

Examples of using "Içine" in a sentence and their japanese translations:

Diz içine girebiliriz.

膝の中に入れるはずです

Buzun içine düştüğünde.

彼らが氷を通り抜けた ときの川 。

Sizi resmen içine çekiyor!

吸い込まれるぞ

Tanrım, beni içine çekiyor.

吸い込まれてるよ

Sizi resmen içine emiyor.

吸い込まれるぞ

Tamam, içine girelim bakalım.

入ってみよう

Bu deliğin içine girdi.

この穴に入った

Peynirin içine bıçak saplamayın.

チーズの中へナイフを突き刺したりするな。

Öğrencileri odanın içine çağırdı.

彼女は生徒を呼んで部屋へ入らせた。

Doğrudan gözlerinin içine baktı.

彼は彼女の目を直視した。

Sanırım Tom içine kapanık.

トムは内向的だと思う。

Pekâlâ, buradan arazinin içine giriyoruz.

これから奥地へ進むよ

Gözlerimizle içine sızamadığımız bir dünyadır.

‎肉眼では何も見えない

Şu an eklem içine giriyoruz.

関節の中に 入っているところです

Oğullarım bu seçimin içine gömülmüştü.

私の息子たちは今回の選挙で 情報の洪水に見舞われました

Olduğum gibi yerin içine gireceğim

私はあるがまま 土に還され

Bunun içine bakmak ister misin?

- ちょっとのぞいてみないかい。
- 中を覗いてみたい?

O onu kutunun içine koydu.

その子はそれを箱の中に入れました。

Yanan evin içine girmen cesurcaydı.

燃える家の中へ入って行ったとは勇敢でしたね。

- Kutunun içine bakın.
- Kutuya bak.

箱の中をみてごらん。

Tom pantolonunu gömleğinin içine soktu.

トムはシャツをズボンの中に入れた。

Kutuyu açtım ve içine baktım.

私は箱を開けて中を見た。

Uzun çubuklar içine turp kesin.

2.大根は拍子木に切る。

Yumurtaları kaynar suyun içine koyun.

- 煮えたぎっている湯にその卵を入れなさい。
- 沸騰しているお湯に卵を入れます。

Bu sınıfın içine hiç girmedim.

私はまだこの教室に入ったことがない。

Bizi artırılmış gerçekliğin içine daldıran teknoloji

過去の世界を 拡張現実として蘇らせ

Yeni teknoloji sayesinde... ...karanlığın içine bakabiliyoruz.

‎最先端の技術が ‎暗闇の世界を映し出す

...sekiz gözüyle manzarayı iyice içine çeker.

‎8つの目に景色を焼き付ける

İri ve parlak gözlerinin içine baktım

輝きのある大きな瞳を見つめる

Lütfen doğru cevabı daire içine alın.

正解をまるで囲みなさい。

Kolumdan tuttu ve gözlerimin içine baktı.

彼は私の腕をつかんで私の目をじっと見た。

Tom kutuyu açtı ve içine baktı.

トムは箱を開け、中をのぞき込んだ。

Bazen onun içine biraz tuz koyarım.

- 私はときどきその中に少しの塩を入れる。
- たまにその中に塩をちょっと入れてるよ。

O demetlerin içine ince dallar bağladı.

彼は小枝を束にした。

Polis kasanın içine bakmaya karar verdi.

警察はその事件を詳しく調査することにした。

Onun içine çok fazla biber koydun.

コショウを入れすぎたね。

Uzaktan çalışmanın içine kapanık insanların rüyası sanabilirsiniz.

在宅勤務は内向型の人にとって 夢のようだと思うかもしれません

Bu başınıza gelirse ve buzun içine düşer,

氷の中に落ちてしまって―

Peki, ne yapacağız? Mağaranın içine mi girelim,

どうする? このほら穴を使う?

Biraz su alıp bunu deliğin içine dökebilirim.

水を持ってきて この穴に注いでもいい

İşe yararsa onu bunun içine sokmaya çalışacağız.

うまくいったらこれに あいつを入れる

Ve onu bu şeffaf şişenin içine koyabilirim.

この透明の ボトルの中に入れる

Yiyecek taşıdım, içine yiyecek koyup ağaçlara astım.

食料も運んだ 下着に食料を入れつるした

Birinin elini sıktığında, onun gözlerinin içine bakmalısın.

だれかと握手するときは、その人の目を見なければなりません。

Kaza, trafiği büyük bir karışıklık içine soktu.

その事故で交通は大混乱に陥った。

Yemeğini içine çekmeyi kes. Daha yavaş yemelisin.

そんなガツガツ食べないで、もうちょっとゆっくり食べようよ。

- Sami camiye girdi.
- Sami caminin içine girdi.

サミはモスクの中に入った。

Bir valizin içine konmuş ve evin altına gömülmüştü.

自宅の下に埋められていた スーツケースの中から発見されました

Onları içine alan ve destekleyen bir toplum yaratmaya

若者を受け入れない社会ではなく

Bunu kimyasallarla doldurup tüm kayaları bunun içine atarlardı

化学物質が入ってた そしてそこに石を付ける

Ya da o paslı hurda yığınının içine gireceğiz.

もしくはスクラップを調べる

Ve onu koyun derisi veya kağıdın içine sardılar,

糸や羊皮や紙を巻いたものが

Eğer onu kolundan yakalamasaydı, göletin içine düşmüş olacaktı.

もし彼が彼女の腕をつかまえていなかったら、彼女はいけにおちていただろう。

O hazır kahveyi karıştırdı ve sütün içine döktü.

彼女はインスタントコーヒーをかき回しミルクを注いだ。

Onun gözlerinin içine baktı ve aniden çekip gitti.

彼は彼女の目を覗き込むと、突然立ち去った。

Dışarısı soğuk, bu yüzden o, odanın içine geldi.

外は寒いから、彼は部屋に入って来た。

Camın içine sıcak su dökmeyin yoksa cam çatlar.

コップに熱いお湯を注ぐな。さもないとひびが入るよ。

Elbette, dişi yaban arısının yumurtalarını incir çiçeğinin içine bırakması,

当たり前じゃない イチジクができるのは

Ama artık, yeni teknoloji sayesinde bu karanlığın içine bakabiliyoruz.

‎しかし最先端の技術が ‎闇の中の撮影を可能にした

- O bir cin tarafından ele geçirilmiş.
- İçine şeytan girmiş.

彼女は悪魔に取り付かれている。

- Yolculuk ederken utangaç olma.
- Seyahat ederken içine kapanık olmayın.

旅の恥はかきすて。

Bu kitap benim, ben onun içine adımı kendim yazdım.

この本は私のです。私が自分でその本に名前を書いたのですから。

Mary'nin yeni erkek arkadaşını partiye getireceği Tom'un içine doğdu.

トムはメアリーが新しいボーイフレンドをパーティーに連れてくるだろうという予感がした。

Arabası bir gölün içine doğru yol alırken kıl payı kurtuldu.

車が横滑りして道路から湖に落ちたとき彼女は九死に一生を得た。

O, dosyayı güvenli bir yer olduğunu düşündüğü şeyin içine sakladı.

彼は、そのファイルを安全だとおもうところに隠した。

Küçük köpek bir çukur kazdı ve yiyeceğini onun içine gömdü.

子犬は穴を掘って、食べ物を中に埋めた。

- Sekreter mektubu bir zarfa yerleştirdi.
- Sekreter mektubu zarfın içine koydu.

秘書は手紙を封筒の中に差し込んだ。

Ama orası mağaranın içine göre en azından 20 derece daha sıcaktır.

でも ほら穴の中にいるより 6度くらい暑くなる

Eski bir havuz var. Kurbağa içine atlar ve sudan ses çıkar.

古池やかわずとびこむ水の音

Dondurma yemek beni her zaman mutlu bir ruh hali içine koyar.

私はアイスクリームを食べるといつも幸せな気分になる。

Ve onu bu şeffaf şişenin içine koyabilirim. Tüm böcekler ışığa doğru uçacaktır.

この透明の ボトルの中に入れる 虫たちが集まってくる

Edward, Kathy'nin gözlerinin içine baktı ve ona gerçekten dediğini kastedip kastetmediğini sordu.

エドワードはキャシーの目をじっと見て本気でそう言っているのか尋ねた。

- Yaşlı adam içine kapanmıştı.
- Yaşlı adam insanlardan uzaktı.
- Yaşlı adam insanlarla iç içe değildi.

その老人は人と交際しなかった。