Translation of "Benzeri" in Japanese

0.005 sec.

Examples of using "Benzeri" in a sentence and their japanese translations:

Klinik ve hastane benzeri

いろいろなコミュニティーサービスが

Kültürel törenler ve benzeri şeyler.

文化的な儀式なども 目にします

Tom'un grip benzeri semptomları vardı.

トムはインフルエンザのような症状があった。

Bunun benzeri sistemlerde çalışan insanlar var

この様なシステムを 使っている人もいますが

Dünyanın başka yerinde bir benzeri yok.

世界中どこを見ても そんなものは見当たりません

Sandviçler, kekler ve benzeri şeyler yedik.

私たちはサンドイッチやケーキなどを食べた。

Bu ülkemde benzeri görülmemiş su baskınları yaratır.

そうなれば 我が国では 前例のない鉄砲水が発生し

Bundan çıkan süt benzeri şeyi görüyor musunuz?

乳白色の樹液が出てるだろ

Gemi kömür, kereste, ve benzeri şeylerle yüklüydü.

その船には石炭や材木などが積まれていた。

Dergileri, broşürleri ve benzeri şeyleri kaldırmanı istiyorum.

雑誌とかパンフレットとかいろんなもの、君、片付けてほしい。

Tokyo borsası benzeri görülmemiş bir düşüş gösterdi.

- 東京市場は空前の損失を記録しました。
- 東京株式市場は、かつてないほどの株価の下落を見せた。

Bu üçayak benzeri pençeler deriye tutunur ve yapışır,

この三つ又の部分が 肌に食いつき―

Yayın sektörüne olan bu erişimin eşi benzeri görülmemişti.

放送される娯楽の利便性は かつてないものでした

O bana yaşımı, adımı, adresimi ve benzeri şeyleri sordu.

彼は私に年齢、名前、住所などを尋ねた。

Bizim ortak çok şeyimiz var: hobiler, öğretim durumu, ve benzeri.

私たちは趣味・教育的背景など、いろいろと共通したものを持っている。

Bu daha çok köpekgil benzeri, daha yumuşak. Tilki daha kalın olurdu.

犬の臭いだし柔らかい キツネの毛は硬い

Yemek yapmak, örgü örmek, bahçıvanlık, pul toplamak ve benzeri birçok hobileri vardır.

彼女は沢山の趣味を持っています。料理、編み物、園芸、切手収集など。

Son iki hafta içinde grip benzeri belirtiler gösteren birileriyle yakın temasta bulunmuş muydunuz?

この2週間以内に、インフルエンザのような症状を持った方との濃厚接触はありましたか?

Lisa o kadar yeteneklidir ki kendisi için vida ve benzeri küçük nesneleri bile yapabilir.

ライザは大変器用なので、自分でネジや同じような小物を作ることさえできる。

- Süt, yumurta, tereyağı ve benzeri şeyleri satın almalısınız.
- Süt, yumurta, tereyağı ve daha nicesini alman gerekiyor.

牛乳、バター卵などを買わなければならない。

Bir zamanlar çocukların sevdiği küçük bir hayalet vardı. O genellikle ormanda şarkılarını söylerdi ve flütünü çalardı ve kuşlar ve benzeri hayvanlarla oyalanırdı. Bazen insanların yaşadığı köye gelirdi ve sevdiği çocuklarla oynardı.

子供のすきな小さい神さまがありました。いつもは森の中で、歌をうたったり笛を吹いたりして、小鳥やけものと遊んでいましたが、ときどき人のすんでいる村へ出てきて、すきな子供たちと遊ぶのでした。