Translation of "Yaratır" in English

0.006 sec.

Examples of using "Yaratır" in a sentence and their english translations:

İstiridye inciler yaratır, arı balı yaratır ve insanlar problem yaratır.

The oyster creates pearls, the bee creates honey, and humans create problems.

Tutku acı yaratır.

Passion creates suffering.

O fark yaratır.

- It does make a difference.
- That makes all the difference.

Makyaj fark yaratır.

Makeup makes a difference.

Bu mucizeler yaratır.

It works wonders.

Fonksiyon organ yaratır.

The function creates the organ.

Dil farkındalık yaratır.

Language creates awareness.

Besteciler müzik yaratır.

Composers create music.

Bazen çeviriler belirsizlik yaratır.

Sometimes translations do create ambiguity.

Bu bütün farkı yaratır.

That would make all the difference.

O bir fark yaratır.

That makes a difference.

Zihninizin her yönünü beyniniz yaratır.

Your brain creates all facets of your mind.

Basınç değişimleri yüzey rüzgârı yaratır,

And pressure gradients create surface wind,

Çünkü bu değişimler maceralar yaratır.

because those changes create adventure.

O, küçük bir fark yaratır.

It makes little difference.

Bu, dünyadaki bütün farkı yaratır.

That would make all the difference in the world.

O bir fark yaratır mı?

Would that make a difference?

Onunla çıkmam sorun yaratır mı?

Is it OK if I go out with him?

Cehalet her zaman korku yaratır.

Ignorance always creates fear.

İçeri girmezsem sorun yaratır mı?

Is it OK if I don't come in?

Bunu yememek sorun yaratır mı?

- Is it OK if I don't eat this?
- Is it OK not to eat this?

Her arz kendi talebini yaratır.

Supply creates its own demand.

Artık... şüphe kalmadı. Karanlık, fırsat yaratır.

Now... there's no question. Darkness brings opportunity.

TV'yi kapatırsam bir sorun yaratır mı?

Is it OK if I turn the TV down?

Şimdi eve gidersem sorun yaratır mı?

- May I go home now?
- Is it OK if I go home now?
- Is it all right if I go home now?

Önce seninle konuşmak sorun yaratır mı?

Is it OK to talk to you first?

Önce onlarla konuşmak sorun yaratır mı?

Is it OK to talk to them first?

Önce onunla konuşmak sorun yaratır mı?

Is it OK to talk to him first?

Tom'a ondan bahsedersem sorun yaratır mı?

Is it OK if I tell Tom about it?

- Dil vicdan oluşturur.
- Dil bilinç yaratır.

Language creates conscience.

Burada şarkı söylemek sorun yaratır mı?

Is it OK to sing here?

Eğer onu yapmazsam sorun yaratır mı?

Is it OK if I don't do that?

Bunu inkar edemeyiz -- kültürde varlık imkân yaratır.

We cannot deny it -- presence creates possibility.

Pozitif eylemler pozitif beyin işlevi yaratır mı?

Does positive action build positive brain functioning?

Bu ülkemde benzeri görülmemiş su baskınları yaratır.

That would create unprecedented flash floods in my country.

Maceralar yaratır. Mimarinin kendisi de bir maceradır.

They create adventure, and architecture is adventure.

Sadece biraz beklemeniz bir sorun yaratır mı?

Is it ok if you wait just a little while?

Karanlığı boşa çıkaran ışık da gölgeler yaratır.

The light that casts away the darkness also creates shadows.

Senin üniversite kampüsünde bira içmek sorun yaratır mı?

Is it OK to drink beer on your university campus?

Odadaki bir ayna duvar bir ferahlık yanılsaması yaratır.

A mirror wall in the room creates an illusion of spaciousness.

- Bu yeni bir soluk getirir.
- Bu fark yaratır.

It makes all the difference.

Gizem merak yaratır ve merak, insanın anlama isteğinin temelidir.

Mystery creates wonder and wonder is the basis of man's desire to understand.

Yarın yağmur yağıp yağmayacağı bizim için bir farklılık yaratır.

It makes a difference to us whether it rains tomorrow.

Çarpık kentleşme ve kaos pek çok planlama sorunları yaratır.

Urban sprawl and chaos create many planning problems.

Sıcaklık artışları soğuk algınlığına yakalanmak için ideal koşulları yaratır.

Rises in temperature create the ideal conditions for catching colds.

Bir ulus kendi müziğini yaratır - besteci yalnızca onu düzenler.

A nation creates music — the composer only arranges it.

Evren hakkında düşünmek bende her zaman varoluşsal bir kriz yaratır.

Thinking about the universe always gives me an existential crisis.

Beyler, biliyorsunuz ki tek bir şey bile büyük bir fark yaratır.

You know, one single thing would make a huge difference, guys.

Haberin doğru ya da yanlış olup olmadığı küçük bir fark yaratır.

Whether the news is true or false makes little difference.

Ve bu, topa daha az sürüklenen daha küçük bir uyanıklık yaratır.

And that creates a smaller wake, that has less drag on the ball.

- Bunu burada yapmamın bir sakıncası var mı?
- Bunu burada yapmam bir sorun yaratır mı?

Is it OK to do that here?

Şaşırtıcı ama gece ortaya çıkan bu görüntülere sıkça rastlanır. Tüm deniz hayvanlarının üçte biri biyolüminans yaratır.

These nocturnal displays are surprisingly common. Three quarters of all marine animals create bioluminescence,

- Şimdi içeri gelmem sorun yaratır mı?
- Şimdi içeri gelmemin bir sakıncası var mı?
- Şimdi içeri gelmem için uygun mu?

Is it OK for me to come in now?

Zor zamanlar güçlü insanları, güçlü insanlar huzurlu zamanları, huzurlu zamanlar zayıf insanları ve zayıf insanlar da zor zamanları yaratır.

Hard times create strong men, strong men create good times, good times create weak men, and weak men create hard times.