Translation of "Parçası" in German

0.006 sec.

Examples of using "Parçası" in a sentence and their german translations:

Bu, işimin parçası.

Das ist Teil meiner Arbeit.

Adanın her parçası incelendi.

Jeder Teil der Insel ist erkundet worden.

O, hayatın bir parçası.

- Das gehört zum Leben dazu.
- Das ist Teil des Lebens.

O, işin bir parçası.

Das gehört zur Arbeit dazu.

O onun bir parçası.

Das gehört dazu.

Bu, sorunun bir parçası.

Das ist Teil des Problems.

Onun cazibesinin bir parçası.

Es ist Teil ihres Charmes.

Planın bir parçası değildi.

Das war so nicht vorgesehen.

Bu ilginç bir haber parçası.

Das ist eine interessante Information.

Piyanist iki istek parçası çaldı.

Der Pianist spielte zwei Zugaben.

Onların hepsi stratejilerinin bir parçası.

Das ist alles Teil ihrer Strategie.

Bu sadece bir kağıt parçası.

Das ist nur ein Stück Papier.

Tayvan, Çin'in bir parçası değildir.

Taiwan ist kein Teil von China.

Bu benim işimin bir parçası.

Das ist Teil meiner Arbeit.

Bu sadece problemin bir parçası.

Das ist nur ein Teil des Problems.

Artık hayatımın bir parçası değilsin.

Du bist nicht länger Teil meines Lebens.

Bu arazi parçası benim malımdır.

Dieses Grundstück ist mein Eigentum.

Hepsi benim planımın bir parçası.

Das gehört alles zu meinem Plan.

- Bu grubun parçası olmak hoşuma gidiyor.
- Bu grubun parçası olmaktan memnuniyet duyuyorum.

Ich gehöre gern zu dieser Gruppe.

%97'nin bir parçası da olabilirsiniz.

der letztendlich für diese drei Prozent arbeitet.

şimdi dünya üzerindeki kara parçası bütündü

Jetzt war das Landstück auf Erden ganz

Hediye ekonomisinin bir parçası olarak görüyor.

als Teil der Schenkökonomie.

Buranın bir parçası olduğumu hissetmeyi öğretti.

dass du zu diesem Ort gehörst, und kein Besucher bist.

O, yararlı bir bilgi parçası değil.

- Diese Information ist nutzlos.
- Das ist keine nützliche Information.

Depo, bir mobilya parçası dışında boştu.

Die Lagerhalle war leer abgesehen von einem Möbelstück.

Son kek parçası Tom tarafından yendi.

Das letzte Stück Kuchen wurde von Tom gegessen.

Tom kırık bir ayna parçası aldı.

Tom hob ein Stück des zerbrochenen Spiegels auf.

Bana beyaz bir kağıt parçası ver.

Gib mir ein Stück weißes Papier.

Tom'un komplonun bir parçası olduğunu düşünüyorum.

Ich glaube, dass Tom an der Verschwörung beteiligt ist.

Bu problemin sadece küçük bir parçası.

Das ist nur ein kleiner Teil des Problems.

Bir zamanlar bir tahta parçası vardı.

Es war einmal ein Stück Holz.

Bunun en iyi parçası olduğunu düşünüyorum.

Ich denke, dies ist der beste Teil.

Bunun planının bir parçası olmadığından eminim.

Ich bin sicher, das war nicht Teil seines Plans.

Bu ahşap mobilya parçası fazla iridir.

Dieses hölzerne Möbelstück ist zu sperrig.

Kaybetmeyi göze alabileceğim bir giysi parçası almalıyım.

Ich werde ein Kleidungstück wählen, dass nicht ganz so wesentlich ist.

Vücudumun yara almayan bir parçası bile kalmadı.

Es gibt nicht einen Teil meines Körpers - zumindest, auf der Vorderseite - der keine Wunde trägt.

Beni av stratejisinin bir parçası olarak kullandı.

Er benutze mich als Teil seiner Jagdstrategie.

Tom Hawaii'nin ABD'nin bir parçası olduğunu bilmiyordu.

Tom wusste nicht, dass Hawaii zu den Vereinigten Staaten gehört.

Bu tam olarak bir kek parçası değildi.

Das war nicht gerade ein Kinderspiel.

O, İngiliz toplumunun bir parçası olmak istiyor.

Er möchte Teil der englischen Gesellschaft sein.

Bu projenin bir parçası olmaktan gurur duyuyorum.

Ich bin stolz, an diesem Projekt teilzuhaben.

Bunun sorunun bir parçası olabileceğini düşünüyor musun?

Glaubst du, dass das an dem Problem beteiligt sein könnte?

Tom bir cam parçası ile parmağını kesti.

Tom hat sich den Finger an einem Glasstück geschnitten.

Bunları akılcı kararlarımızın bir parçası yapmak oldukça zor.

Es ist schwer, sie bei einer rationalen Entscheidung einzubinden.

Rusya, Avrupa'nın parçası olsun istiyor. Ta Vladivostok'a kadar.

...dass Russland zu einem Teil Europas wird. Bis Wladiwostok.

Avrupa'daki bazı ülkeler, Avrupa Birliği'nin bir parçası değildirler.

Einige europäische Länder gehören nicht zur Europäischen Union.

Daha geniş bir dizi koruyucu önlemlerin parçası olmasıdır.

zusammen mit Social Distancing und Händewaschen.

Tom bir kağıt parçası üzerine bir şeyler yazdı.

Tom schrieb etwas auf ein Stück Papier.

Bakın, bu halat soğuk zincir güzergâhının bir parçası olmalı.

Dieses Seil ist offensichtlich ein Teil der Kühlketten-Route.

İnsanlar sanki o kuşağın parçası gibi rol yapmaya başladılar

in der Menschen sich benehmen, als ob sie Teil jener Generation sind,

Kendi ulusal kimliğimizin parçası olarak gördüğümüz pek çok şey

Eine ganze Reihe wichtiger Merkmale unserer nationalen Identität

Bu müzik parçası benim çalmam için çok fazla zor.

Dieses Musikstück ist für mich viel zu schwer zu spielen.

Bu bir yılan değil. O sadece bir ip parçası.

Das ist keine Schlange, sondern nur ein Stück Seil.

Yazıcının içinde bir kağıt parçası sıkıştı ve artık çalışmıyor.

Ein Blatt Papier ist im Drucker steckengeblieben, und jetzt funktioniert er nicht mehr.

Bunu, yaptığımız bilimsel araştırmanın ayrılmaz bir parçası olarak görüyoruz.

Wir betrachten dies als integralen Bestandteil der wissenschaftlichen Studie, die wir durchführen.

Bu tacize son vermek de bu epik savaşın bir parçası.

Und diesen Missbrauch zu stoppen, ist nur ein Teil dieses Kampfes.

- O faydalı bir bilgi parçası.
- O faydalı bir bilgi parçasıdır.

Das ist eine nützliche Information.

Tom bana üzerinde adresi yazılı olan bir kağıt parçası uzattı.

Tom gab mir ein Stück Papier, auf dem seine Adresse stand.

Daha önce size anlattığım gibi, bu da işinizin bir parçası.

Auch das ist, wie gesagt, Teil deiner Arbeit.

Stuart bana üzerine bir adres yazılmış bir kağıt parçası uzattı.

Stuart gab mir ein Stück Papier mit einer Adresse darauf.

Bugün dost olarak kazandığın insan, yarın ailenin bir parçası olur.

Wen du heute als Freund gewinnst, der gehört morgen zu deiner Familie.

O bir kurşun kalemle bir kağıt parçası üzerine bir daire çizdi.

Sie zeichnete mit einem Bleistift einen Kreis auf ein Stück Papier.

Bir buzdağının su altındaki parçası su üstündeki parçasından çok daha büyüktür.

Der Teil des Eisberges, der im Wasser versteckt ist, ist bei weitem größer als der, der aus dem Wasser herausragt.

İstersen oraya kendin gidebilirsin ama ben bunun bir parçası olmak istemiyorum.

Geh selber hin, wenn du magst, aber ich will damit nichts zu tun haben.

Kraliçe mutlu bir biçimde gülümsüyor. İngiltere, İskoçya'nın bir parçası olarak kalabilir.

Die Königin lächelt beglückt. England darf ein Teil von Schottland bleiben.

Ya bu Karun hazinesinin en değerli parçası olan bir kanatlı denizatı broşü vardı

Entweder gab es eine geflügelte Seepferdchenbrosche, das wertvollste Stück dieses Karun-Schatzes

Sergei Pavloviç Korolyov o zaman Rusya'nın bir parçası olan Ukrayna'da, 1906 yılında doğdu.

Sergei Pawlowitsch Koroljow wurde 1906 in der Ukraine, damals ein Teil von Russland, geboren.

Lannes daha sonra General Augereau'nun bölüğünün bir parçası olarak İtalya'ya transfer edildi ve burada cesur,

Lannes wurde dann als Teil der Division von General Augereau nach Italien versetzt, wo seine kühne,

Tom aşırı derecede yorulmuş. Yağmur yağıyor, hava soğuk ve İskoçya Birleşik Krallığın bir parçası olarak kalacaktır.

Tom ist übermüdet. Es regnet, es ist kalt, und Schottland wird Teil des Vereinigten Königreichs bleiben.

On yıl sonra, Fransızların Kurtuluş Savaşı'nda sömürgecilere verdiği desteğin bir parçası olarak, General Rochambeau'ya Amerika'da eşlik etti

Zehn Jahre später begleitete er General Rochambeau nach Amerika, als Teil der französischen Unterstützung der

Acılık ve intikam benim karakterimin bir parçası değildir. Hayat çok kısa. Bir insanın acılık ve intikam üzerine zaman harcamaması gerekir.

Verbitterung und Rache liegen nicht in meinem Wesen. Das Leben ist zu kurz. Für Verbitterung und Rache sollte man keine Zeit verwenden.

Ben saydam bir göz küresi olurum; ben hiçbir şeyim; Ben her şeyi görürüm; Evrensel varlığın akımları beni dolaşır; Ben Allah'ın parçası ya da parçacığıyım.

Ich werde zum durchsichtigen Augapfel. Ich bin nichts, sehe alles. Die Ströme des Allumfassenden Wesens kursieren durch mich. Ich bin ein Teil oder ein Partikel von Gott.