Translation of "Koymak" in German

0.011 sec.

Examples of using "Koymak" in a sentence and their german translations:

Karşı koymak imkansız

unmöglich zu widerstehen

Onun yoluna taş koymak istemedik.

Wir wollten ihm nicht ins Gehege kommen.

Hesaba biraz para koymak istiyorum.

Ich möchte gern Geld auf mein Konto einzahlen.

- Tom'un yerine koymak için hiç kimseyi bulamıyoruz.
- Tom'un yerine koymak için herhangi birisini bulamıyoruz.
- Tom'un yerine koymak için birisini bulamıyoruz.

Wir haben keinen Ersatz für Tom finden können.

Bagajını koymak için bir yer bulalım.

Wir suchen jetzt nach einem Platz, wo Sie Ihr Gepäck abstellen können.

Zarfın üzerine bir pul koymak zorundayım.

Ich muss eine Briefmarke auf den Umschlag kleben.

Otel kasasına bir şeyler koymak istiyorum.

Ich möchte etwas im Hotelsafe verstauen.

Birinin aklına cep telefonlarına kamera koymak gelmiş.

Und zwar kam jemand darauf, eine Kamera in ein Handy zu stecken.

Masaya koymak için birkaç güzel çiçek istiyorum.

Ich möchte ein paar schöne Blumen zum Auf-den-Tisch-Stellen.

Tom'un eşyalarını koymak için bir yeri yoktu.

Tom hatte keinen Platz, um seine Sachen zu verstauen.

Sen sobaya daha fazla kömür koymak zorundasın.

Du musst mehr Kohle in den Ofen tun.

Bu kasabadaki kadınlar evlerine çiçek koymak isterler.

Die Frauen in dieser Stadt werden Blumen für ihre Häuser haben wollen.

Tom'un boynunu sıkma dürtüsüne karşı koymak zordu.

- Es war schwer, dem Drang zu widerstehen, Tom den Hals umzudrehen.
- Dem Drang war schwer zu widerstehen, Tom den Kragen umzudrehen.

Bu kutu arabanın bagajına koymak için çok büyük.

Die Kiste ist zu groß: die passt nicht in den Kofferraum des Wagens.

Bu yerine koymak için bulmak istediğim bir kelime.

Es ist ein Wort, für das ich gerne einen Ersatz finden würde.

O kutu bunun hepsini koymak için çok küçük.

Diese Box ist zu klein, um all das hineinzubekommen.

- Planı uygulamak mümkün değil.
- Planı uygulamaya koymak mümkün değildir.

- Es ist unmöglich, den Plan zu verwirklichen.
- Es ist unmöglich, den Plan in die Realität umzusetzen.

Tom'un şeyleri yanlış yere koymak gibi bir eğilimi var.

Tom verlegt gerne mal was.

Uygun olan bir çelik kasaya değerli eşyalarımı koymak istiyorum.

Ich würde gerne meine Wertsachen in ein Schließfach legen, wenn eines erhältlich ist.

Mesela güneş ışığından faydalanmak için bir yıldızın çevresine bir obje koymak,

Mini-Welten um einen Stern stellen, um freies Sonnenlicht einzufangen,

Yeni klimayı kaldırmak ve onu çatıya koymak için bir vinç kiraladık.

Wir liehen uns einen Kran, um die neue Klimaanlage hochzuziehen und auf dem Dach abzulegen.

Bu oda çok küçük, bu yüzden fazla mobilya koymak mümkün değil.

Da dieses Zimmer sehr klein ist, ist es unmöglich, noch mehr Möbel hineinzustellen.

İyi bir video kamera alır almaz, online koymak için videolar yapmaya başlayacağım.

Sowie ich an eine vernünftige Videokamera komme, fange ich an, Videos aufzunehmen, die ich ins Netz stellen kann.

Sonra onlar da bu reklamları izlemeyi sevdiğiniz şeylerin önüne koymak için ödeme yaparlar.

Dann bezahlen sie, um diese Werbung vor Dinge zu schalten, die du gerne schaust.

Tom ödünç aldığı ve kaybettiği kameranın yerine koymak için Mary'ye yeni bir kamera satın aldı.

- Tom kaufte Maria eine neue Kamera als Ersatz für die, die er sich ausgeliehen und verloren hatte.
- Tom kaufte Maria einen neuen Fotoapparat, um ihr den zu ersetzen, den er sich ausgeliehen und verloren hatte.

Tom her zaman iyi bir fincan kahveyi mahvetmenin en iyi yolunun içine krema ve şeker koymak olduğunu söylüyor.

Tom behauptet immer, die beste Methode, eine gute Tasse Kaffee zu verderben sei es, Zucker und Sahne hineinzukippen.