Translation of "Güneşin" in German

0.010 sec.

Examples of using "Güneşin" in a sentence and their german translations:

Ve güneşin batmasını bekleyebiliriz.

...und warten, bis die Sonne untergeht.

Güneşin batıdan doğması acaba

Ich frage mich, ob die Sonne von Westen aufgeht

Güneşin zararlı ışınlarından korunabilmek

vor den schädlichen Sonnenstrahlen geschützt werden

Kedi güneşin keyfini çıkarıyordu.

Die Katze aalte sich in der Sonne.

Dünya güneşin etrafında döner.

Die Erde dreht sich um die Sonne.

Gezegenler güneşin etrafında döner.

Die Planeten kreisen um die Sonne.

Tom güneşin keyfini çıkarıyor.

Tom sonnt sich.

Güneşin sıcaklığını teninde hissetti.

Sie spürte die Wärme der Sonne auf der Haut.

Gezegenler güneşin yörüngesinde dönerler.

Die Planeten umkreisen die Sonne.

Güneşin ışıltısı gözlerimi acıtıyor.

Der Glanz der Sonne tut mir in den Augen weh.

Sizi selamlıyorum güneşin arkadaşları.

Ich grüße euch, Freunde der Sonne.

Güneşin batışını seyretmeyi severim.

- Ich schaue mir gern Sonnenuntergänge an.
- Ich sehe mir gern den Sonnenuntergang an.

Fakat güneşin fazlası da öldürebilir.

Aber zu viel Sonne kann tödlich sein.

...güneşin sıcağının tadını çıkarma vakti.

bevor erneut die Nacht hereinbricht.

Güneşin etrafında 365 günde döner.

Sie umkreist die Sonne in 365 Tagen.

Onun güneşin oğlu olduğunu düşünüyorlardı.

Sie dachten, er sei der Sohn der Sonne.

Cildi üzerinde güneşin sıcaklığını hissetti.

Er spürte die Wärme der Sonne auf seiner Haut.

Güneşin kent üzerindeki doğuşunu izledim.

Ich sah der Sonne dabei zu, wie sie sich über die Stadt erhob.

Güneşin batmasıyla faaliyetlerine son verdikleri sanılırdı.

Man dachte, ihre Aktivität ende mit dem Sonnenuntergang.

Güneşin doğuşu ne kadar da güzeldir!

Wie schön ein Sonnenaufgang doch ist!

Adam ufkun altında güneşin batışını izledi.

Der Mann schaute sich den restlichen Sonnenuntergang an, nachdem die Sonne bereits unter dem Horizont war.

Güneşin dünyadan daha büyük olduğunu biliyoruz.

Wir wissen, dass die Sonne größer ist als die Erde.

Güneşin doğuşunu görmek için erken kalktım.

Wir standen früh auf, um den Sonnenaufgang zu sehen.

Biz ufkun üstünde güneşin doğuşunu gördük.

Wir sahen den Sonnenaufgang am Horizont.

Güneşin yüzey sıcaklığı 6000 ° C civarındadır.

Die Oberflächentemperatur der Sonne beträgt etwa 6000 °C.

Güneşin altında yeni bir şey yok.

Nichts Neues unter der Sonne.

Güneşin batmasıyla yoğun sıcaktan bir nefes alıyorlar.

Der Sonnenuntergang bringt Erholung von der Hitze.

Dünya'nın yağmur ormanlarında güneşin batmasıyla değişim tetiklenir.

In den Dschungeln der Welt bringt der Sonnenuntergang Veränderungen.

Kanyon yarığından çıktık. Şimdi yine güneşin sıcağındayız.

Wir haben die Schlucht wieder verlassen. Aber jetzt sind wir wieder in dieser Hitze

Bazı horozlar güneşin onlar için doğduğuna inanmaktadır.

Manche Hähne glauben, dass die Sonne ihretwegen aufgeht.

Biz dünyanın güneşin etrafında hareket ettiğine inanıyorduk.

Wir glaubten, die Erde drehe sich um die Sonne.

Dünya güneşin etrafında bir yörüngede hareket eder.

Die Erde bewegt sich in einem Orbit um die Sonne.

- Tom ve Mary, güneşin okyanus üzerinde yükselişini izledi.
- Tom ve Mary, güneşin okyanus üzerinde doğuşunu izledi.

Tom und Maria beobachteten, wie die Sonne sich über das Meer erhob.

Güneşin altında okumak için ne güzel bir Pazar.

Welch ein herrlicher Sonntag, um in der Sonne zu lesen.

Güneşin gökyüzünde parladığını gördüğünde, gündüzdür ve görmediğinde gecedir.

Wenn du die Sonne am Himmel scheinen siehst, dann ist es Tag, und wenn nicht, dann ist es wohl Nacht.

Tom ve Mary, güneşin okyanus üzerinde batışını izledi.

Tom und Maria sahen zu, wie die Sonne über dem Meere unterging.

Ve artık buraya sığınıp güneşin tam olarak batmasını bekleyebiliriz.

...und ich kann hierbleiben, bis die Sonne untergegangen ist.

Ayılar üç ay sonra ilk defa güneşin sıcaklığını hisseder.

Zum ersten Mal seit drei Monaten spüren die Bären wieder die warme Sonne.

Saat güneşin konumuna göre bizim süreleri bölebildiğimiz bir olgudur

Die Uhr ist ein Phänomen, bei dem wir die Zeiten nach dem Sonnenstand teilen können

Güneşin güçlenmesiyle... ...yeni yaşamlar başlar ve zorluklar yavaş yavaş unutulur.

Mit der erstarkten Sonne beginnt neues Leben, und die Entbehrungen sind bald vergessen.

Sağa gitmeye karar verirsek parlak güneşin altına çıkma riskine gireriz.

Entweder wir gehen nach rechts und riskieren, der Sonne ausgeliefert zu sein.

Copernicus dünya'nın ve diğer gezegenlerin güneşin etrafında hareket ettiğine inandı.

Kopernikus glaubte, dass sich die Erde und die anderen Planeten um die Sonne bewegten.

19.yüzyılın bilim adamları güneşin kimyasal reaksiyonlar tarafından desteklendiğine inanmaktadır.

Die Wissenschaftler des 19. Jahrhunderts glaubten, die Sonne beziehe ihre Energie aus chemischen Reaktionen.

Hepimiz aynı güneşin altında yaşıyoruz, ama aynı aydınlığa sahip değiliz.

Wir leben alle unter der gleichen Sonne, aber wir haben nicht den gleichen Horizont.

Güneşin etrafında dönüşü 30 milyon yılı bulan kuyruklu yıldızlar bile var

Es gibt sogar Kometen, deren Sonne sich um 30 Millionen Jahre dreht

Bilim insanları güneşin yörüngesinde yaklaşık 100 milyon kuyruklu yıldız olduğunu düşünüyorlar.

Wissenschaftler nehmen an, dass um die 100 Millionen Kometen die Somme umkreisen.

Güneşin Samanyolu etrafında tam bir tur atması yaklaşık 230 milyon yıl alır.

Die Sonne braucht ca. 230 Millionen Jahre, um einmal ihre Bahn durch die Milchstraße zu ziehen.

Bunun hakkında endişelenme. Bu, sadece güneşin ilk ışıklarıyla eriyecek kötü bir anı.

Mach dir darüber keine Sorgen; das ist nur eine schlechte Erinnerung, die sich mit den ersten Sonnenstrahlen auflösen wird.

- Tom Güneş'in, Dünya'nın etrafında döndüğünü sanıyor.
- Tom güneşin dünyanın etrafında döndüğünü düşünüyor.
- Tom'a göre güneş dünyanın etrafında dönüyor.

- Tom glaubt, dass sich die Sonne um die Erde dreht.
- Tom glaubt, die Sonne drehte sich um die Erde.
- Tom glaubt, dass sich die Sonne um die Erde drehte.
- Tom glaubt, dass sich die Sonne um die Erde drehen würde.

Antik Yunanlar Güneşin tanrı Heleius tarafından sürülen dört beyaz at tarafından çekilen bir arabada gökyüzünü boydan boya geçtiğine inanıyorlardı.

- Die alten Griechen glaubten, die Sonne würde in einem Wagen über den Himmel fahren, gezogen von vier weißen Rössern, gelenkt vom Gott Helios.
- Die alten Griechen glaubten, die Sonne fahre in einem von vier weißen Rössern gezogenen und vom Gott Helios gelenkten Wagen über den Himmel.

Bazen, Dünya güneşin etrafında dönerken o, güneşle ay arasına gelir. Bu olduğu zaman dünya ay karşısında karanlık bir gölge atar. Bu, bir ay tutulması ya da bir ay tutulması olarak bilinir.

Manchmal gerät die Erde beim Umkreisen der Sonne zwischen jene und den Mond. Wenn das geschieht, wirft sie auf den Mond einen dunklen Schatten. Man spricht von einer Mondfinsternis.