Translation of "Hissetti" in Japanese

0.010 sec.

Examples of using "Hissetti" in a sentence and their japanese translations:

Tehlikeyi hissetti, kaçtı.

危険を察知して彼は逃げた。

O, yaşlandığını hissetti.

彼は自分が老いていくのを感じた。

Karanlıkta yolunu hissetti.

彼は暗闇の中を手探りで進んだ。

O huzursuz hissetti.

- 彼は不安になった。
- 彼は不安な気持ちだった。

O, huzursuz hissetti.

彼は不安な気持ちだった。

Tom rahatlamış hissetti.

トムはホッとした。

- Kendini kaldırılmış hissetti.
- Kız ona nankörlük ettiğini hissetti.

彼女は体がもちあげられるのを感じた。

Dokundu, hissetti, tadına baktı.

‎触って 感じて 味わった

O çok yalnız hissetti.

彼は大変さびしいと思った。

O, tamamen aşağılanmış hissetti.

彼は全く恥ずかしい思いを。

O, dizlerinin titrediğini hissetti.

彼女は膝が震えるのを感じた。

O, yağmuru yüzünde hissetti.

彼は顔に雨があたるのを感じた。

O biraz yorgun hissetti.

彼女は少しばかり疲れを感じた。

O, kullanılmakta olduğunu hissetti.

彼は、自分が利用されていると感じた。

O evindeymiş gibi hissetti.

- 彼はくつろいだ。
- 彼はくつろいだ気分になった。

O, vicdan azabı hissetti.

彼は良心のとがめを感じた。

Binadaki herkes depremi hissetti.

ビルの中にいた誰もが地震を感じた。

Tom biraz yorgun hissetti.

トムは少しばかり疲れを覚えた。

Tom çok yalnız hissetti.

トムは酷く寂しくなった。

O düştü ve utanmış hissetti.

彼女は失敗して恥ずかしく思った。

Boynuna bir şeyin dokunduğunu hissetti.

彼女は何かが首に触れるのを感じた。

O, birinin arkasına dokunduğunu hissetti.

彼女はだれかが背中をさわるのを感じた。

O gün boyu huzursuz hissetti.

彼女は1日中、心が落ちつかなかった。

O, kaybolmuş ve rahatsız hissetti.

彼は当惑して落ち着きませんでした。

Eşi öldüğünde büyük üzüntü hissetti.

彼は妻が死んだとき大きな悲しみを感じた。

O, ani bir ağrı hissetti.

彼は急に痛みを覚えた。

O, keskin bir acı hissetti.

彼は鋭い痛みを意識していた。

Kanı görünce bayılacak gibi hissetti.

- 彼女は血を見て卒倒しそうになった。
- 彼女は血を見て気が遠くなりました。

O, kalbinin hızlı çarptığını hissetti.

彼女は心臓がどきどきするのを感じました。

O, geleceği hakkında güvensiz hissetti.

彼女は自分の将来に不安を感じた。

Göğsünde akut bir ağrı hissetti.

彼は胸に激痛を覚えた。

O, sırtında bir ağrı hissetti.

彼は背中に痛みを感じた。

Haberi duyduğunda ağlayacak gibi hissetti.

- 彼女はそのニュースを聞いて泣きたい気分になった。
- 彼女はそのニュースを聞いて、泣きそうになった。

Onu duyduğunda, ağlayacakmış gibi hissetti.

それを聞いて彼女は泣きたい気がした。

Binanın içindeki herkes depremi hissetti.

ビルの中にいた誰もが地震を感じた。

Depremden sonra mahalle emniyetsiz hissetti.

地震の後、この辺りは物騒だ。

O, kalbinin hızlı attığını hissetti.

彼は心臓がどきどき打っているのを感じた。

Ellerini mermer kadar soğuk hissetti.

彼女の手は冷たい大理石のような感じがした。

Tom, Mary'nin samimi olmadığını hissetti.

メアリさんは素直じゃないとトムさんが思いました。

Yakıcı bir acı hissetti, kıvrandıracak şiddetteydi.

焼けるような 強烈な痛みでした

Bir şey olmak üzere olduğunu hissetti.

何事かが今にも起こりそうなけはいを感じていた。

Mary seçim sonuçlarını öğrendiğinde mutlu hissetti.

メアリーは選挙の結果を知ったとき、嬉しく思った。

O çocuk annesinin kollarında güvenli hissetti.

その子供は母親の腕の中に抱かれて安心した。

O, yan tarafında bir ağrı hissetti.

彼女はわき腹に痛みを感じた。

Haberi duyduktan sonra ağlayacak gibi hissetti.

彼女はそのニュースを聞いて、泣きそうになった。

O bir hayalet görmüş gibi hissetti.

彼女はおばけでも見たかのような気分だった。

Başarabilmesinin sebebinin arkadaşlarının yardımından kaynaklandığını hissetti.

彼は自分が成功できたのは、友人達が助けてくれたお陰だと思った。

Seçkin bilim adamları arasında huzursuz hissetti.

彼はそうそうたる学者に混じって落ち着かなかった。

O sanki bir rüyadaymış gibi hissetti.

彼はまるで夢見ているような感じだった。

O, o gün çok kötü hissetti.

彼女はその日とても気分が悪かった。

Ona kaba davrandığı için pişmanlık hissetti.

彼女は彼に失礼な態度をとったことを後悔した。

O her öksürdüğünde çok acı hissetti.

彼女は咳をするたびに、とても苦しんだ。

Çocuklar eve gelmediği zaman huzursuz hissetti.

子供たちが帰ってこないので、彼女は不安な気持ちになった。

Bir şeyin bacağından yukarı çıktığını hissetti.

彼は足に何かが這い上がってくるのを感じた。

George trenin hareket etmeye başladığını hissetti.

ジョージは、列車が動き出すのを感じた。

Julia haberi duyduğunda ağlayacak gibi hissetti.

ジュリアはその知らせを聞いて泣きたい気がした。

Küçük çocuk babasının kollarında kendini güvende hissetti.

その小さな男の子は父親の腕に抱かれて安心した。

O, arabasında yanlış giden bir şey hissetti.

彼女は自分の車がどこか調子が悪いと感じた。

Aşk ve nefret arasında bir şey hissetti.

彼女は愛とも憎しみともつかないものを感じた。

Bütün arkadaşları eve gittiğinde o yalnız hissetti.

友達がみんな家へ帰って彼女はさびしかった。

O çok fazla yediği için hasta hissetti.

彼は食べすぎたので病気になった。

Onun mektuplarını gördüğünde kendini biraz tedirgin hissetti.

彼女から来た手紙を見たとき、彼は何だか胸騒ぎがした。

O, kibritlerini hissetti ve onları arka cebinde buldu.

マッチがないか手でさわってみたら、うしろのポケットに入っているのに気がついた。

Julia o haberi duyduktan sonra ağlıyor gibi hissetti.

ジュリアはその知らせを聞いて泣きたい気がした。

Bir roman yazmak için ani bir dürtü hissetti.

彼は急に小説を書きたいという衝動にかられた。

John, karanlık bir odada bir hayaletin varlığını hissetti.

ジョンはその暗い部屋に幽霊の存在を感じた。

Ama kızlardan biri diğerinin daha fazla masaj yaptığını hissetti.

そんな中 娘の片方が 相手の番のほうが長かったと感じたようで

Her zamankinden daha uzun çalıştığı için, o, yorgun hissetti.

彼はいつもより長く働いたので疲れを感じていた。

O her zamankinden daha çok çalıştığı için yorgun hissetti.

彼はいつもより長く働いたので疲れを感じていた。

Hanako arabasıyla ilgili son ödemeyi yaptı ve çok memnun hissetti.

花子は車の最後のローンを支払い、とても満足した。

O, öğle yemeğinden önce çok iyiydi, ama sonrasında hasta hissetti.

彼女は昼食前はとても元気だったがその後気分が悪くなった。

O bunun kaçırılmayacak kadar çok iyi bir fırsat olduğunu hissetti.

これは逃してはならない絶好の機会だと彼は思った。

Bayan Pate yüz kişinin önünde bir konuşma yapma hakkında çekingen hissetti.

ペート先生は百人の人間の前で喋るのが怖い気がした。

Tom şapkasını kaybetti, ve yeni bir tane almak zorunda olduğunu hissetti.

トムは帽子をなくしたので、新しいのを買わなければならないと思った。

Test sırasında o çok hasta hissetti, bu yüzden tuvalete gitmek için izin aldı.

試験中、彼女は気分が悪くなったのでお手洗いにたたせてもらった。

- Görevli memur arkasından yaşlı bir adamın geldiğini hissetti.
- Görevli polis memuru, ardından gelen yaşlı bir adamı algıladı.

勤務中の警官は、一人のお年寄りが自分の背後に近づいてくるのを感じた。