Translation of "Elmas" in German

0.005 sec.

Examples of using "Elmas" in a sentence and their german translations:

- Bu hakiki elmas.
- Bu gerçek bir elmas.

Das ist ein echter Diamant.

Bu elmas sahte.

- Dieser Diamant ist falsch.
- Dieser Diamant ist eine Fälschung.

Elmas saf görünüyor.

Der Diamant scheint echt zu sein.

Elmas çok serttir.

Diamanten sind sehr hart.

Elmas pırıl pırıl parlıyordu.

Der Diamant funkelte hell.

Elmas gerçek gibi görünüyor.

Der Diamant scheint echt zu sein.

Bu bir taklit elmas.

Das ist eine Diamantenimitation.

Bu yüzükteki elmas parlatılır.

Der Diamant in diesem Ring ist geschliffen.

Bu elmas gerçek değil.

Dieser Diamant ist nicht echt.

Bu elmas gerçek değildir.

Dieser Diamant ist nicht echt.

Bu elmas gerçek mi?

Ist dieser Diamant echt?

Bu elmas servet tutar.

Dieser Diamant kostet ein Vermögen.

Yıldızlar elmas gibi parıldıyor.

Die Sterne funkeln wie Diamanten.

Lisa elmas arazisinde yürüyor olsa

Wenn Lise über Diamantwiesen liefe,

Bu gerçek bir elmas olamaz.

Das kann kein echter Diamant sein.

Elmas yüzüğümü kesinlikle geri istiyorum.

Ich will unbedingt meinen Diamantring wiederhaben!

O gerçek bir elmas mı?

Ist das ein echter Diamant?

Bu gerçek bir elmas değil.

Das hier ist keine echter Diamant.

Ona elmas bir bilezik verdi.

Er schenkte ihr ein diamantenes Armband.

Onun gözleri elmas gibi parladı.

Ihre Augen funkelten wie Diamanten.

Mary'nin gözleri elmas gibi parladı.

Marias Augen funkelten wie Diamanten.

Hiçbir şey elmas kadar sert değildir.

Nichts ist so hart wie ein Diamant.

O, odasına döndüğünde elmas yüzük gitmişti.

Als sie in ihr Zimmer zurückkehrte, war der Diamantring weg.

Tom Mary'ye elmas bir yüzük verdi.

Tom schenkte Maria einen Ring mit Diamanten.

Tom, Maria'ya elmas bir yüzük verdi.

Tom schenkte Maria einen Ring mit Diamanten.

Tom bunun bir elmas olduğunu söyledi.

- Tom sagte, es handle sich um einen Diamanten.
- Tom sagte, es sei ein Diamant.

Tom Mary'ye bir elmas yüzük aldı.

Tom hat Mary einen Ring mit Brillanten gekauft.

Sen asla gerçek bir elmas görmedin.

Du hast nie einen echten Diamanten gesehen.

Tom Mary'ye bir elmas yüzük vermemeliydi.

Tom hätte Mary keinen Diamantring geben sollen.

Mary'nin elmas yüzüğünü çalan kişi bendim.

- Ich war es, die Marias Diamantring gestohlen hat.
- Ich war es, der Marias Diamantring gestohlen hat.

Ben bir elmas yüzük takmıyorum, ama mutluyum.

Ich trage zwar keinen Diamantring, aber ich bin glücklich.

Elmas 1873 yılında bir çocuk tarafından keşfedildi.

Der Diamant wurde 1873 von einem Jungen entdeckt.

O elmas yüzük, bir servete mal oldu.

Dieser Diamantring kostete ein Vermögen.

Tom Mary'ye bir çift elmas küpe verdi.

Tom schenkte Maria Diamantohrringe.

Bu elmas gerçek mi yoksa sahte mi?

Ist das ein echter Diamant oder eine Fälschung?

Bu elmas yüzük benim için çok abartılı.

Dieser Diamantring ist zu extravagant für mich.

Elmas dolu bir arazide yürümekten hiç de farklı değil.

Es ist nicht anders, als über Diamantwiesen zu laufen.

Tom bir elmas ve bir zümrüt arasındaki farkı bilmiyor.

Tom kennt nicht den Unterschied zwischen einem Diamanten und einem Smaragd.

Zengin bir adam olsaydım sana elmas bir yüzük alırdım.

Wäre ich ein reicher Mann, würde ich dir einen Diamantring kaufen.

Tom evlilik yıldönümü için Mary'ye bir elmas bilezik verdi.

- Tom schenkte Maria zum Hochzeitstag ein Diamantenarmband.
- Tom hat Maria zum Hochzeitstag einen Diamantenarmband geschenkt.

Sizin için kara elmas, kandan daha değerli değil mi?

Für Sie ist schwarzer Diamant wertvoller als Blut, nicht wahr?

Kate her zaman nişanlısından aldığı büyük elmas yüzükle hava atar.

Kate gibt immer mit dem großen Diamantring an, den sie von ihrem Verlobten bekommen hat.

Aşk elmas gibidir. Hiçbir zaman değerini kaybetmez. Bilakis, zaman ilerledikçe değeri artar.

Die Liebe ist wie ein Diamant. Sie verliert nie an Wert, ganz im Gegenteil, mit zunehmender Zeit wird sie wertvoller!

Tom'un sağlam delili yoktu, fakat o, annesinin elmas yüzüğünü çalan kişinin Mary olduğunu düşünüyordu.

Tom hatte zwar keine handfesten Beweise, hielt aber Maria für diejenige, die den Diamantring seiner Mutter gestohlen hatte.

Tom restoranda herkesin önünde dizlerinin üzerine çöktü, cebinden bir elmas yüzük çıkardı ve herkes alkışlarken Mary'ye evlenme teklif etti.

- Tom fiel vor den Augen aller im Restaurant auf die Knie, nahm einen Diamantring aus der Tasche und machte Maria unter dem Beifall aller Anwesenden einen Heiratsantrag.
- Tom fiel vor den Augen aller im Restaurant auf die Knie, nahm einen Diamantring aus der Tasche und machte Maria einen Heiratsantrag. Alle Anwesenden applaudierten.