Translation of "Yapmanın" in French

0.012 sec.

Examples of using "Yapmanın" in a sentence and their french translations:

Egzersiz yapmanın ödülle ilişkilendirildiğini,

et faire de l'exercice aussi,

Bunu yapmanın avantajı yoktur.

Il n'y a pas d'intérêt à faire ça.

Onu yapmanın tadını çıkarıyorum.

- J'aime faire ça.
- J'apprécie faire ça.

Hastaymış gibi yapmanın anlamı yok.

Il n'y a aucun intérêt à feindre la maladie.

Bir şey yapmanın tam ortasındayım.

Je suis en plein en train de faire quelque chose.

Onu yapmanın kaç yolu var?

- Combien de façons y a-t-il de faire ça ?
- Combien de façons y a-t-il de faire cela ?

Köprüyü yapmanın maliyeti oldukça arttı.

Le coût de construction du pont a démesurément enflé.

Bunu yapmanın bir yolu var.

Il y a une manière de le faire.

Onu yapmanın bir yolunu görmüyorum.

Je ne vois aucun moyen de faire ça.

Bunu yapmanın kolay olacağını düşündüm.

Je me suis imaginé que ça serait facile à faire.

Onu yapmanın tek yolu bu.

- C'est le seul moyen de le faire.
- C'est la seule façon de le faire.

Bunu yapmanın yolu bu değil.

Ce n'est pas une façon de faire.

Bunu yapmanın bir yolunu bulacağım.

Je réfléchirai à un moyen de le faire.

Onu yapmanın bir anlamı yok.

- Cela ne sert à rien de faire cela.
- Il est inutile de faire cela.

Onu yapmanın gerekli olduğunu sanmıyorum.

Je ne pense pas qu'il soit nécessaire de faire ça.

Bunu yapmanın mümkün olduğunu sanmıyorum.

Je ne pense pas qu'il soit possible de faire ceci.

Onu yapmanın bir yolunu bulacağım.

Je trouverai un moyen de faire ça.

Bunu yapmanın zor olacağından eminim.

Je suis sûr que ce sera difficile de faire cela.

Onu yapmanın kolay olmayacağını biliyorum.

Je sais qu'il ne sera pas facile de faire ça.

Orada, asistanlarımızı görünmez yapmanın yanı sıra

où nous faisons non seulement disparaître les assistants,

Kültürel bir bina yapmanın yolu budur.

C'est comme ça qu'on crée un lieu culturel.

Bunu yapmanın biraz riskli olduğunu hissediyorum.

J'ai le sentiment que c'est un peu risqué de faire ça.

O öyle bir şey yapmanın ötesinde.

Il est au-dessus d'un tel acte.

Sanırım bu onu yapmanın tek yolu.

- Je pense que c'est le seul moyen de le faire.
- Je pense que c'est la seule façon de le faire.

Bunu yapmanın birçok farklı yolu var.

Il y a de nombreuses façons différentes de le faire.

Bunu yapmanın zor olacağını mı düşünüyorsun?

Penses-tu que ce sera dur de faire ça ?

Onu yapmanın çok kolay olmayacağından eminim.

Je suis sûr que ce ne sera pas facile à faire.

Sığınak yapmanın başka bir yolunu bulmamız gerek.

On doit trouver un autre moyen de s'abriter.

Bunun için bir şey yapmanın zamanı geldi.

Il est temps d'y faire quelque chose.

İnternette para yapmanın iyi bir yolunu düşündü.

Elle élabora une bonne méthode pour faire de l'argent sur Internet.

Sana onu yapmanın yeni bir yolunu öğreteyim.

- Laisse-moi te montrer une nouvelle manière de faire ça.
- Laisse-moi t'initier à une nouvelle façon de le faire.
- Laissez-moi vous présenter une nouvelle manière de faire cela.

Bunu yapmanın daha kolay bir yolu olmalı.

Il doit y avoir une façon plus simple de faire ça.

Onu yapmanın ne kadar zor olduğunu biliyorum.

Je sais à quel point c'est difficile de faire cela.

Bunu yapmanın daha iyi yolunu düşünebilir misin?

Pouvez-vous réfléchir à une quelconque meilleure façon de le faire ?

Belki bunu yapmanın daha iyi bir yolu vardır.

À mon avis, il y a un meilleur moyen de faire ceci.

Gölde kesinlikle yüzebilirsin fakat öyle yapmanın anlamı yok.

On peut certainement nager dans le lac, mais il n'y a pas de sens à le faire.

Bu teoriler zamanda yolculuk yapmanın mümkün olduğunu söylüyor işte

Ces théories disent qu'il est possible de voyager dans le temps.

Tom onu yapmanın ne kadar zor olacağını bildiğini söylüyor.

Tom dit qu'il sait à quel point il sera difficile de faire cela.

Federico Fellini, zekice hatalar yapmanın büyük sanat olduğunu düşünüyordu.

Federico Fellini pensait que commettre des erreurs intelligentes est du grand art.

Japonya'nın kuzeyinde yaşayan insanlar kışın karda kayak yapmanın tadını çıkarır.

Les habitants du nord du Japon aiment skier l'hiver.

Ama bunu yapmanın birkaç farklı yolu var. Buna siz karar vereceksiniz.

Mais il y a deux façons de procéder. Vous allez en choisir une.

Bunu yapmanın iyi yanı, yüksekte kalmayı sağlaması. Böylece yön belirlemek daha kolay olur.

L'avantage de cette méthode, c'est qu'on reste en hauteur. C'est plus facile de maintenir le cap.

- Onu yapmanın daha iyi bir yolunu biliyor musun?
- Bunu yapmak için daha iyi bir yol biliyor musun?

- Connais-tu un meilleur moyen de faire ça ?
- Connaissez-vous un meilleur moyen de faire ceci ?

- Bir piknik masası yapmanın bu kadar zor olacağını asla düşünmemiştim.
- Bir piknik masasını kurmanın bu kadar zor olacağını asla düşünmemiştim.

Je n'aurais jamais pensé que ce serait aussi difficile de construire une table de pique-nique.