Translation of "Bilgisayarın" in French

0.003 sec.

Examples of using "Bilgisayarın" in a sentence and their french translations:

Bir bilgisayarın var mı?

- Possèdes-tu un ordinateur ?
- Possédez-vous un ordinateur ?

Bu bilgisayarın fiyatı nedir?

Combien coûte cet ordinateur ?

- Tom bilgisayarın nasıl tamir edileceğini biliyordu.
- Tom bilgisayarın nasıl onarılacağını biliyordu.

Tom savait comment réparer l'ordinateur.

Gardırobunuz da bilgisayarın hafızası gibidir.

Votre penderie est exactement comme un processeur.

Bu bilgisayarın tamir edilmesini istiyorum.

Je veux que cet ordinateur soit réparé.

Kişisel bilgisayarın benimki ile aynı.

Ton PC est identique au mien.

İki tane bilgisayarın var mı?

- As-tu deux ordinateurs ?
- Avez-vous deux ordinateurs ?

Senin yanında dizüstü bilgisayarın var mı?

- As-tu ton ordinateur portable avec toi ?
- Avez-vous votre ordinateur portable avec vous ?

Bu bilgisayarın burada ne işi var?

Qu'est-ce que cet ordinateur fait ici ?

Bilgisayarın başında öylece oturmayın, bir karar vermelisiniz.

Ne restez pas assis devant l'ordinateur, il faut se décider.

Bilgisayarın başında öylece oturmayın. Bir karar vermelisiniz.

Ne restez pas assis devant l'ordinateur. Prenez une décision.

Şu ana kadar kaç tane bilgisayarın oldu?

- Combien d'ordinateurs as-tu eu jusqu'à présent ?
- Combien d'ordinateurs avez-vous eu jusqu'à présent ?

Bir bilgisayarın nasıl kullanılacağını bilmemiz bizim için önemli hale geliyor.

Ça devient important pour nous de savoir utiliser un ordinateur.

Bunun sebebi tıpkı bir bilgisayarın işlemcisinin çok yoğun bir şekilde çalışması gibi

En effet, le processeur d'un ordinateur travaille très dur

- Tom bilgisayar başında haddinden çok zaman geçiriyor.
- Tom bilgisayarın başında çok fazla zaman geçiriyor.

Tom passe trop de temps sur l'ordinateur.

Kişisel bilgisayarın gelişmesi insanların çalışma tarzında, yaşama tarzında ve birbirleriyle etkileşime girme tarzında devrim yapmıştır.

Le développement de l'ordinateur personnel a révolutionné la manière dont les gens travaillent, la façon qu'ils ont de vivre et d'interagir les uns avec les autres.