Translation of "Babamın" in French

0.017 sec.

Examples of using "Babamın" in a sentence and their french translations:

Babamın saçı grileşti.

Les cheveux de papa sont devenus gris.

Babamın arabası yenidir.

La voiture de mon père est nouvelle.

İşte babamın odası.

Voici la chambre de mon père.

Babamın işini devralacağım.

Je vais reprendre l'affaire de mon père.

Bu benim babamın.

- C’est à mon père.
- Ceci appartient à mon père.

Babamın işi ilginç.

Le travail de mon père est intéressant.

Babamın yardımını istedim.

J'ai demandé de l'aide à mon père.

Babamın hobisi balıkçılıktır.

Le passe-temps de mon père est la pêche.

Bu, babamın evi.

C'est la maison de mon père.

Babamın işini devraldım.

J'ai repris le travail de mon père.

- Profesör Hudson babamın arkadaşıdır.
- Profesör Hudson babamın arkadaşı.

Le professeur Hudson est un ami de mon père.

Babamın odası çok büyüktür.

La chambre de mon père est très spacieuse.

Babamın yıllık gelirini bilmiyorum.

Je ne connais pas le revenu annuel de mon père.

Babamın bir restoranı var.

Mon père a un restaurant.

Babamın arabası çok güzeldir.

La voiture de mon père est très belle.

Babamın fakir olmasından utanmıyorum.

Je n'ai pas honte que mon père soit pauvre.

Babamın fakirliğinden utanç duymuyorum.

Je n'ai pas honte de la pauvreté de mon père.

Burası babamın doğduğu yer.

- Voici le lieu où est né mon père.
- C'est le lieu où naquit mon père.

Babamın filmi izlemesini istiyorum.

Je veux que mon père voie le film.

Babamın beni öldüreceğini düşündüm.

J'ai cru que mon père allait me tuer.

O, babamın çalıştığı bina.

C'est le bâtiment où mon père travaille.

Uçak babamın çiftliğine indi.

L'avion a atterri sur la ferme de mon père.

Bu babamın öğrencilerinden biri.

C'est un des élèves de mon père.

Burası babamın çalıştığı yerdir.

C'est là que travaille mon père.

O benim babamın evi.

C'est la maison de mon père.

Bu, babamın doğduğu köydür.

- C'est le village où mon père est né.
- C'est le village dans lequel est né mon père.

Babamın birsürü kitabı var.

Mon père a beaucoup de livres.

Babamın arabası çok güzel.

La voiture de mon père est très belle.

Ben babamın hesabına çalışıyorum.

J'agis pour mon père.

Babamın arabası İtalya'da yapılmıştır.

La voiture de mon père a été fabriquée en Italie.

Babamın içki içmekten vazgeçmesi zordur.

C'est difficile pour mon père d'arrêter de boire.

Babamın işi yün satın almaktır.

La profession de mon père est négociant en laine.

Bu, babamın yazdığı ilk şey.

C'est la première chose que mon père écrivit.

Babamın bana verdiği saati kaybettim.

J'ai perdu la montre que mon père m'avait offerte.

O, babamın öğrettiği bir öğrencidir.

C'est un élève auquel mon père enseigne.

Babamın erkek kardeşi benim amcamdır.

Le frère de mon père est mon oncle.

Babamın kitaplığındaki her kitabı okudum.

J'ai lu tous les livres de la bibliothèque de mon père.

Babamın altın bir kalbi var.

Mon père a un cœur d'or.

Babamın bir kişilik bozukluğu var.

Mon père souffre d'un trouble de la personnalité.

Babamın kırmızı bir sakalı var.

Mon père a une barbe rousse.

Bu babamın en sevdiği kravattı.

Celle-ci était la cravate préférée de mon père.

Babamın bana yardım edeceğini biliyorum.

- Je sais que mon père m'aidera.
- Je sais que mon père va m'aider.

Bu, rahmetli babamın bir portresi.

- C’est un portrait de mon défunt père.
- C'est un portrait de mon défunt père.

Burası benim babamın çalıştığı yer.

C'est l'endroit où travaille mon père.

Babamın arabasını yıkamasına yardımcı oldum.

J'ai aidé mon père à laver la voiture.

Ben hâlâ babamın evinde yaşıyorum.

Je vis toujours chez mon père.

- Bazen babamın banyoda şarkı söylediğini duyuyorum.
- Ben bazen babamın duşta şarkı söylediğini duyuyorum.

J'entends parfois mon père chanter dans la douche.

Doktor, babamın sağlığıyla ilgili endişelerimi giderdi.

Le docteur me rassura quant à l'état de mon père.

Babamın 30 yıldır sakladığı günlüğünü buldum.

J'ai trouvé le journal que mon père a tenu pendant 30 ans.

Babamın otuz yıldır tuttuğu günlüğünü buldum.

J'ai trouvé le journal que mon père a tenu pendant 30 ans.

Bazen babamın banyoda şarkı söylediğini duyuyorum.

Quelquefois j'entends mon père chanter dans la salle de bain.

Babamın mavi gri bir kravatı var.

Mon père a une cravate bleue et grise.

Yılda iki kez babamın evine giderim.

Je vais chez mon père deux fois par an.

Babamın hapiste olduğunu hiç kimseye söylemedim.

- Je n'ai jamais dit à personne que mon père est en prison.
- Je n'ai jamais dit à quiconque que mon père est en prison.
- Je n'ai jamais dit à personne que mon père était en prison.
- Je n'ai jamais dit à quiconque que mon père était en prison.

O babamın annesidir. Babam tarafından büyükannemdir.

Elle est la mère de mon père. C'est ma grand-mère paternelle.

Dün akşam, annemle babamın fısıldaştıklarını duydum.

J'ai entendu mes parents chuchoter la nuit dernière.

Bazen babamın banyoda şarkı söylediğini duyarım.

J'entends parfois mon père chanter dans le bain.

Babamın hâlâ sağ olduğunu düşünmeden edemiyorum.

Je ne peux m'empêcher de penser que mon père est toujours en vie.

Babamın tarafından anneannem yüz yaşına girdi.

Ma grand-mère paternelle a eu cent ans.

Tekrar anne ve babamın yanına taşındım.

Je suis retourné vivre avec mes parents.

Tom bana babamın kim olduğunu sordu.

Tom m'a demandé qui était mon père.

- Annem, babamın eski şortunu çaput olarak kullanıyor.
- Annem, babamın eski şortunu toz bezi olarak kullanıyor.

Ma mère utilise le vieux short de mon père comme chiffon à poussière.

"Babamın geçen yıl öldüğünü öğretmenimin bilmesini istiyorum

« J'aimerais que mon professeur sache que mon père est mort cette année,

Babamın beş erkek ve kız kardeşi var.

Mon père a cinq frères et sœurs.

Doktor, babamın ağır şeyler taşımasına müsaade etmedi.

Le médecin a interdit à mon père de porter des choses lourdes.

Babamın iyi bir aşçı olmasından gurur duyuyorum.

Je suis fier que mon père soit un bon cuisinier.

O zamandan önce babamın ağladığını hiç görmemiştim.

Je n'avais jamais vu mon père pleurer avant cela.

Gerçek anne ve babamın kim olduklarını bilmiyorum.

Je ne sais pas qui sont mes vrais parents.

Annem ve babamın kavga etmesinden nefret ediyorum.

Je déteste lorsque mes parents se battent.

Benim hiç hayalim olmayan ve babamın seçimi olan

Je n'allais sûrement pas être tuée pour quelque chose

Ailecek, babamın buluşlarına karşı özel bir sevgimiz var.

Ma famille est particulièrement attachée aux inventions de mon père.

Babamın bize arabayı ödünç vermeye istekli olduğunu sanmıyorum.

Je ne pense pas que mon père veuille nous prêter sa voiture.

Ben babamın iyi bir aşçı olmasından gurur duyuyorum.

Je suis fier que mon père soit un bon cuisinier.

Babamın ve annemin orada büyük bir çiftliği var.

Mon père et ma mère ont une grande ferme là-bas.

Her şey düşünüldüğünde, babamın hayatı mutlu bir hayattı.

Tout bien considéré, la vie de mon père fut heureuse.

Babamın, Rudy'nin babasını kurtarması için biraz geç olsa da

Même si mon père arrivait trop tard pour sauver le sien,

Doğrusunu söylemek gerekirse, babamın arabasını onun izni olmadan sürdüm.

- À dire vrai, j'ai conduit la voiture de mon père sans lui en demander la permission.
- À vrai dire, j'ai conduit la voiture de mon père sans sa permission.

O benim babamın babası. O benim baba tarafından büyükbabam.

C'est le père de mon père. C'est mon grand-père paternel.

Babamın bir çiftliği ve cins sığırları ve atları var.

Mon père a une ferme et il élève des bœufs et des chevaux.

Ben sana ben on üç yaşındayken babamın öldüğünü söyledim.

Je vous ai dit que mon père était mort quand j'avais treize ans.

Üniversiteden mezun olduktan sonra, babamın şirketinde bir iş aldım.

- Après que je fus diplômé de l'école, j'obtins un poste dans l'entreprise de mon père.
- Après que j'ai été diplômé de l'école, j'ai obtenu un poste dans l'entreprise de mon père.

Babamın doğum günü bu yıl pazar gününe denk geliyor.

Cette année, l'anniversaire de mon père tombe un dimanche.

Babamın bir dinlenmeye ihtiyacı var. O üç saattir bahçede çalışmaktadır.

Papa a besoin de repos. Cela fait 3 heures qu'il travaille dans le jardin.

Bir köpek kulübesini tamir etmek için babamın çekicini ödünç aldım.

J'ai emprunté le marteau de mon père pour construire une niche.

Babamın öldüğünde bıraktığı antikalar değersiz hurdalardan başka bir şey değildi.

Les choses anciennes que mon père a laissées quand il est mort se révélèrent n'être qu'un bric-à-brac sans valeur.

Erkek kardeşim babamın kazandığının yarısı kadar daha az para kazanıyor.

Mon frère gagne moitié moins d'argent que mon père.

Her şey göz önüne alındığında, babamın hayatı mutlu bir hayattı.

Tout bien considéré, mon père a eu une vie heureuse.

Beni dinle, o soğukkanlı bir biçimde babamın Kakongo kralı olduğunu söyledi.

Écoute, me dit-il d’un ton froid, mon père était roi au pays de Kakongo.

- O, babamı memnun edecek.
- O, babamı hoşnut edecek.
- Bu babamın hoşuna gidecek.

Ça plaira à mon père.

Bu ev anne ve babamın şimdiye kadar birlikte satın aldıkları ilk şeydi.

Cette maison a été la première chose que mes parents ont achetée ensemble.

Annem babamın İngilizce konuşmasından daha iyi Fransızca konuşur, bu yüzden onlar genellikle birbirleriyle Fransızca konuşur.

Ma mère parle mieux le français que mon père l'anglais, donc ils se parlent généralement en français.