Translation of "çikolatalı" in French

- Ben çikolatalı dondurmayı severim!
- Çikolatalı dondurmayı severim.

J'aime la glace au chocolat !

Çikolatalı keke düşkündür.

Elle a un faible pour les gâteaux au chocolat.

Çikolatalı dondurmayı severim.

J'aime la glace au chocolat !

Çikolatalı pastayı seviyorum.

J'aime le gâteau au chocolat.

Çikolatalı süt sever misin?

- Aimez-vous le lait au chocolat ?
- Aimes-tu le lait au chocolat ?

Lütfen çikolatalı keke buyurun.

Sers-toi en gâteau au chocolat, je t'en prie.

Özellikle çikolatalı kekini seviyorum.

- J'aime particulièrement votre gâteau au chocolat.
- J'aime particulièrement ton gâteau au chocolat.

Çikolatalı keki sevdiğini umuyorum.

J'espère que tu aimes le gâteau au chocolat.

Bir çikolatalı dondurma istiyorum.

J'aimerais une glace au chocolat.

Ben çikolatalı dondurmayı severim!

J'aime la glace au chocolat !

Ohh! Çikolatalı tatlı krema. Nefis.

Ooh ! De la mousse au chocolat. Délicieux.

Çikolatalı içeceğinizi sıcak mi seversiniz?

Aimez-vous votre chocolat chaud?

Tom çikolatalı dondurmayı sevmediğini söylüyor.

Tom dit qu'il n'aime pas la glace au chocolat.

Tom, çikolatalı dondurmayı sevmediğini söyledi.

Tom a dit qu'il n'aimait pas la glace au chocolat.

Buraya gel ve çikolatalı kek ye!

Viens ici et mange du gâteau au chocolat.

Al, söz verdiğim gibi, işte çikolatalı pasta.

Tiens, comme promis, voilà mon gâteau au chocolat.

"Ne yiyorsun?" "Ben bir çikolatalı dondurma yiyorum."

« Que prenez-vous ? » « Je prends une glace au chocolat. »

O diyette olsa da çikolatalı kek onu cezbetti.

Le gâteau au chocolat la tenta bien qu'elle soit au régime.

O, dört kişi için vanilya çikolatalı kek yaptı.

Elle a fait un gâteau au chocolat et à la vanille pour quatre personnes.

Tatlı için, Marie çikolatalı pasta ve bir meyve salatasını yapmıştı.

Pour le dessert, Marie avait fait son gâteau au chocolat et une salade de fruits.

Ümit; bir saat önce bitirdiğin çikolatalı çörek kutusunun sihirle tekrar dolup dolmadığını kontrol etmek için çılgın bir adam gibi birdenbire mutfağa doğru koştuğundadır.

L'espoir, c'est quand tu cours soudainement à la cuisine comme un fou pour vérifier que la boîte de gâteaux au chocolat que tu as finie une heure plus tôt s'est comme par magie remplie à nouveau.