Translation of "Zayıfladı" in English

0.005 sec.

Examples of using "Zayıfladı" in a sentence and their english translations:

Tom zayıfladı.

- Tom has lost weight.
- Tom became weak.

Düşman zayıfladı!

The enemy is weakened!

O zayıfladı.

He has lost weight.

Ses gittikçe zayıfladı.

The sound grew fainter and fainter.

Yaşlanırken, sağlığım zayıfladı.

As I grew older, my health declined.

Tom çok zayıfladı.

Tom lost a lot of weight.

Hastayken, çok zayıfladı.

While he was sick, he became very thin.

Onun sağlığı zayıfladı.

His health has become weak.

Işık giderek zayıfladı.

The light became weaker and weaker.

Bağırma sesi giderek zayıfladı.

The sound of shouting grew faint.

Kızın sesi gittikçe zayıfladı.

The girl's voice became weaker and weaker.

O, hastayken çok zayıfladı.

While he was sick, he lost a lot of weight.

Egzersiz eksikliğinden kas gücüm zayıfladı.

My muscular strength has weakened from lack of exercise.

Onun hafızası yıllarla birlikte zayıfladı.

Old age has undermined her memory.

Türkiye'den döndükten sonra Türkçem zayıfladı.

After I returned from Turkey, my Turkish deteriorated.

Tom çok zayıfladı, değil mi?

Tom has lost a lot of weight, hasn't he?

- Avrupa para birimleri dolar karşısında zayıfladı.
- Avrupa para birimi dolar karşısında zayıfladı.

European currencies weakened against the dollar.

Avrupa para birimleri dolar karşısında zayıfladı.

- European currencies weakened against the dollar.
- The European currencies have weakened against the dollar.

Ses gittikçe zayıfladı, artık duyulmayıncaya kadar.

The noise grew fainter, till it was heard no more.

Ses sonunda kayboluncaya kadar gittikçe zayıfladı.

The sound became fainter and fainter, till at last it disappeared.

O diyete başladığından beri çok zayıfladı.

She's lost a lot of weight since she went on a diet.

O, hastalık ve yaralanma ile zayıfladı.

He was weakened by illness and injury.

- Tom çok zayıfladı.
- Tom çok güçsüzleşti.

Tom got very weak.

Tom onu son gördüğümden beri çok zayıfladı.

Tom has lost a lot of weight since the last time I saw him.

Zavallı yaşlı adam o kadar zayıfladı ki şimdi sadece bir deri bir kemik.

The poor old man became so thin that now he's just skin and bones.