Translation of "Yumurta" in English

Onlar yumurta.

They're eggs.

Yumurta sevmez.

He doesn't like eggs.

Yumurta yedik.

We have eaten eggs.

Yumurta sert.

The egg is hard.

Yumurta beyazlarını yumurta sarısının içine katlayın.

Fold the egg whites into the egg yolks.

- Yumurta doğurganlık sembolüdür.
- Yumurta bereket simgesidir.

The egg is a symbol of fertility.

- Yumurtaları sevmediğimi biliyorsun.
- Yumurta sevmediğimi bilirsin.
- Yumurta sevmediğimi biliyorsun.
- Yumurta sevmediğimi bilirsiniz.
- Yumurta sevmediğimi biliyorsunuz.

- You know that I don't like eggs.
- You know I don't like eggs.

- Nasıl yumurta pişirileceğini biliyor.
- Yumurta pişirmesini biliyor.

He knows how to fry eggs.

- Yumurta tam kıvamında pişmişti.
- Yumurta mükemmel pişti.

This egg was perfectly cooked.

Peki yumurta kabukları?

The egg casings.

Ben yumurta sevmiyorum.

I don't like eggs.

Ben yumurta sevmem.

I dislike eggs.

Bir yumurta kaynat.

Boil one egg.

Yumurta yemekleri pişirdik.

We cooked egg dishes.

Yumurta boyamak eğlenceli.

Coloring eggs is fun.

Yumurta sarısını severim.

I love egg yolks.

Tom yumurta pişiriyor.

Tom is cooking eggs.

Biz yumurta yedik.

- We ate eggs.
- We have eggs.

Tom yumurta sevmiyor.

Tom doesn't like eggs.

Bu yumurta taze.

This egg is fresh.

Yumurta sarısı sarıdır.

Yolks are yellow.

Sen yumurta çırpamazsın.

You can't unscramble an egg.

O yumurta sevmez.

She doesn't like eggs.

Biz yumurta yiyoruz.

We eat eggs.

Biraz yumurta haşladım.

I boiled some eggs.

Yumurta almayı unuttum.

I forgot to buy eggs.

Üç yumurta kırdım.

I broke three eggs.

Yumurta ne kadar?

How much are eggs?

Ben yumurta yemem.

I don't eat eggs.

Yumurta yiyor musun?

Do you eat eggs?

Çırpılmış yumurta istiyorum.

I'd like scrambled eggs.

Tom yumurta almadı.

Tom didn't buy eggs.

- Birkaç yumurta almaya gitmeliyim.
- Birkaç yumurta almaya gitmem gerekiyor.
- Gidip biraz yumurta almalıyım.

I need to go get some eggs.

- Tek yumurta ikizleri doğurdum.
- Tek yumurta ikizleri dünyaya getirdim.

I delivered identical twins.

- İlk kez bir yumurta kızarttım.
- Bu ilk yumurta kızartışım.

- This is the first time I've fried an egg.
- This is the first time that I've fried an egg.

- Bir yumurta gibi görünüyor.
- Bu bir yumurta gibi görünüyor.

It looks like an egg.

Bir yumurta gibi görünüyor.

It looks like an egg.

Tavuk bir yumurta yumurtladı.

The hen has laid an egg.

Tavuk beş yumurta yumurtladı.

The hen hatched five eggs.

Bana birkaç yumurta kızart.

- Fry an egg for me.
- Fry me an egg.
- Fry me some eggs.

Kaynamış bir yumurta istiyorum.

I want a boiled egg.

O, bir yumurta çıkardı.

He took out one egg.

Tek yumurta ikizleri doğurdum.

I gave birth to identical twins.

Birkaç taze yumurta istiyorum.

I want some fresh eggs.

Yumurta silah olarak kullanılabilir.

Eggs can be used as weapons.

Annem on yumurta kaynattı.

- Mother boiled ten eggs.
- My mother boiled ten eggs.

Tom bir yumurta kızartıyor.

Tom is frying an egg.

Tom bir yumurta kaynatıyor.

Tom is boiling an egg.

Yılan bir yumurta yutuyor.

The snake is swallowing an egg.

İnsanlar politikacıya yumurta fırlattılar.

People threw eggs at the politician.

Bir yumurta bir zigottur.

An egg is a zygote.

Buzdolabından bir yumurta al.

- Get an egg from the fridge.
- Get an egg from the refrigerator.

Pastırma ve yumurta yedik.

We had bacon and eggs.

Yazın, yumurta çabuk bozulur.

In summer, eggs soon go bad.

Tom bir yumurta kızarttı.

Tom fried an egg.

Tom birkaç yumurta kaynattı.

Tom boiled some eggs.

Yumurta rulolarını sever misiniz?

Do you like egg rolls?

Bu yumurta kötü kokuyor.

This egg smells bad.

Sona kalan çürük yumurta.

Last one in is a rotten egg.

Hepsi on yumurta vardı.

There were ten eggs in all.

Kızım yumurta sarısını seviyor.

My daughter likes egg yolks.

O bir yumurta kızarttı.

She fried an egg.

Yumurta sarısını yumurtadan çıkardı.

She removed the yolk from the egg.

Bana bir yumurta kızart.

Fry me an egg.

Hiç yumurta aldın mı?

Did you buy any eggs?

Yarım düzine yumurta aldım.

I bought half a dozen eggs.

O düzineyle yumurta aldı.

She bought eggs by the dozen.

Kümeste hiç yumurta yok.

There are no eggs in the henhouse.

Onlar tek yumurta ikizleridirler.

They were identical twins.

Biraz yumurta likörü al.

Have some eggnog.

Pastırma ve yumurta pişireceğim.

I'll cook bacon and eggs.

Yumurta sıcak suda pişmeyecek.

The egg won't cook in warm water.

Bir yumurta kaç para?

How much does an egg cost?

Tom bir yumurta pişiriyor.

- Tom is boiling an egg.
- Tom is cooking an egg.

Kutuda birkaç yumurta var.

There are some eggs in the box.

Korunmuş bir yumurta yiyeceğim.

- I will eat century egg.
- I'll eat a preserved egg.
- I'll eat a hundred-year egg.

Tom bir yumurta kaynattı.

Tom boiled an egg.

Dolapta hiç yumurta yok.

- There aren't any eggs in the refrigerator.
- There are no eggs in the refrigerator.
- There are no eggs in the fridge.

Buzdolabında kaç yumurta var?

How many eggs are there in the fridge?

Umarım birkaç yumurta almışsındır.

I hope you bought some eggs.

Kaç tane yumurta istiyorsun?

How many eggs do you want?

Tom yumurta yer mi?

Does Tom eat eggs?

Kahvaltıda üç yumurta yedim.

I ate three eggs for breakfast.

Bir düzine yumurta istiyorum.

I want a dozen eggs.

Tom üç yumurta yedi.

Tom ate three eggs.

Birkaç yumurta satın aldım.

I bought some eggs.

Tom pastırmalı yumurta yiyor.

Tom is eating bacon and eggs.