Translation of "Biliyorsunuz" in English

0.009 sec.

Examples of using "Biliyorsunuz" in a sentence and their english translations:

Yanılabileceğinizi biliyorsunuz.

You know you're fallible.

Yasayı biliyorsunuz.

You know the law.

Yani biliyorsunuz değil mi? Anlatmayacağım. Biliyorsunuz!

so you know? I will not tell. You know!

Bunu hepiniz biliyorsunuz.

You all know that.

Ama gerçekliği biliyorsunuz...

but you know reality --

Ve ne biliyorsunuz!

And what do you know!

Ne dediklerini biliyorsunuz.

You know what they say.

Kim olduğumu biliyorsunuz.

You know who I am.

Gretel'i nasıl biliyorsunuz?

How do you know Gretel?

Biliyorsunuz bu kişisel.

You know what, this is kind of personal,

Içten içe biliyorsunuz ki

you know to your core,

Hangi anlaşmazlıklardan bahsettiğimi biliyorsunuz.

You know the kinds of disagreement I mean.

biliyorsunuz virüsü laboratuvarda yaptılar

you know they did the virus in the lab

Bunu nasıl biliyorsunuz, efendim?

How do you know that, sir?

Çok şey biliyorsunuz arkadaşlar.

You guys know too much.

İkinizi de sevdiğimi biliyorsunuz.

- You know I love you both.
- You know that I love you both.

Biliyorsunuz, ben iyi eğlendim.

You know, I had a lot of fun.

Bunu nasıl biliyorsunuz, Tom?

How do you know that, Tom?

- Sırrımı biliyorsun.
- Sırrımı biliyorsunuz.

You know my secret.

Tatoeba hakkında ne biliyorsunuz?

What do you know about Tatoeba?

Tom'a güvenebileceğinizi nasıl biliyorsunuz?

- How do you know you can trust Tom?
- How do you know that you can trust Tom?

Ne alacağınızı nasıl biliyorsunuz?

How do you know what to buy?

Biliyorsunuz, haber ve siyasetçiler de

You know, stories and politicians

Fakat siz bunu zaten biliyorsunuz.

But you already know that.

Özel güçlerimizin neler olduğunu biliyorsunuz.

You know what your superpowers are.

Tom'un Mary'den hoşlanmadığını nasıl biliyorsunuz?

- How do you know that Tom doesn't like Mary?
- How do you know Tom doesn't like Mary?

Ona sahip olmadığımı nasıl biliyorsunuz?

How do you know I don't have it?

Benim hakkımda her şeyi biliyorsunuz.

You know all about me.

Hepiniz ne yapmanız gerektiğini biliyorsunuz.

You all know what you have to do.

Hepiniz bir suçlu olmadığımı biliyorsunuz.

You all know I'm not a criminal.

Ne zaman durulacağını nereden biliyorsunuz?

How do you know when to stop?

Onun adını biliyorsunuz, değil mi?

You know his name, don't you?

Ben nasılım biliyorsunuz, sizden ne haber?

You know how I do, how you doing?

Benim hakkımda şimdiden iki şey biliyorsunuz:

Now there's two things you know about me already:

Elbette, cumaları ne yapmanız gerektiğini biliyorsunuz.

And, of course, on Fridays, you should all know what to do.

Biliyorsunuz ki tüm bu yeni teknolojiler..

And you know, all new technologies --

- Kim olduğumu biliyorsun.
- Kim olduğumu biliyorsunuz.

You know who I am.

Tom'un bir şey gizlemediğini nasıl biliyorsunuz?

How do you know Tom wasn't hiding something?

- Ne yapacağını biliyorsun.
- Ne yapacağınızı biliyorsunuz.

You know what to do.

Hastanın hasta numarası yapmadığını nasıl biliyorsunuz?

How do you know that the patient is not feigning illness?

- Haklı olduğumu biliyorsun.
- Haklı olduğumu biliyorsunuz.

- You know I'm right.
- You know that I'm right.
- They know I'm right.

Tom'un işi hakkında ne kadar biliyorsunuz?

How much do you know about Tom's job?

Sanırım bugün hiç ders olmadığını biliyorsunuz.

- I assume you know there are no classes today.
- I assume that you know there are no classes today.

Tom'un kim olduğunu biliyorsunuz, değil mi?

You know who Tom is, don't you?

Tom adında kaç tane erkek biliyorsunuz?

How many men named Tom do you know?

Onların gerçek elmas olduklarını nereden biliyorsunuz?

How do you know those are real diamonds?

Mary'nin erkek arkadaşı hakkında ne biliyorsunuz?

What do you know about Mary's boyfriend?

Siz kim olduğumu biliyorsunuz, değil mi?

You guys know who I am, don't you?

- Adını biliyorsunuz, öyle değil mi?
- Onun adını biliyorsunuz, değil mi?
- Onun adını biliyorsun, değil mi?

- You know his name, don't you?
- You know her name, don't you?

Biliyorsunuz ki, bireyler arasında değişiklik bile gösterecek.

You know what, they're even going to vary within individuals.

çünkü hepiniz bu şarkıyı ve sözlerini biliyorsunuz.

because you know the song and you know the words.

Fakat eğer bisiklet sürebiliyorsanız yanıtları zaten biliyorsunuz.

But if you can ride a bike, you do have the answers,

Biliyorsunuz Android'i,hepimiz biliyoruz.İşte o da Google'ın.

You know Android, we all know, that's Google.

Yasadışı silah satışı ile ilgili ne biliyorsunuz?

What do you know about illegal weapon sales?

Ama biliyorsunuz ki böyle büyük bir zafer kazandığınızda

But you know, when you have a great victory like this,

- Orada olmak isterim, biliyorsun.
- Orada olmak isterim, biliyorsunuz.

I want to be there, you know.

- Ne duymak istediğimi biliyorsun.
- Ne duymak istediğini biliyorsunuz.

You know what I want to hear.

- Tom'u tanıyorsun.
- Tom'u biliyorsun.
- Tom'u tanıyorsunuz.
- Tom'u biliyorsunuz.

You know Tom.

Gidiş-geliş bütün yolları, yan sokakları da biliyorsunuz.

street just in case.

- Almanya hakkında ne biliyorsun?
- Almanya hakkında ne biliyorsunuz?

What do you know about Germany?

- Onu biliyorsun, değil mi?
- Onu biliyorsunuz, değil mi?

You know it, don't you?

- Bunu denemek istediğimi biliyorsun.
- Bunu denemek istediğimi biliyorsunuz.

You know that I'm willing to try this.

- Fransızca biliyorsun, değil mi?
- Fransızca biliyorsunuz, değil mi?

You know French, don't you?

- Tom'un portakal sevdiğini biliyorsun.
- Tom'un portakal sevdiğini biliyorsunuz.

- You know Tom likes oranges.
- You know that Tom likes oranges.

- Hangi yabancı dilleri biliyorsun?
- Hangi yabancı dilleri biliyorsunuz?

What foreign languages do you know?

- Artık her şeyi biliyorsun.
- Artık her şeyi biliyorsunuz.

You know everything now.

Doğrusu çok şey biliyorsunuz ama onları öğretmede iyi değilsiniz.

Indeed you know a lot of things, but you're not good at teaching them.

Belki bir kaç kelime biliyorsunuz ama güvenli bir şekilde kullanabiliyorsunuz,

or maybe you only know a few words, but you're able to use them confidently,

çünkü biliyorsunuz, bu soru günlük hayatımızda insanların bize sorduğu sorulardır,

Because you know, this is a question people ask us

- Senin ne söylemeni istediğimi biliyorsun.
- Sizin ne söylemenizi istediğimi biliyorsunuz.

You know what I want you to say.

- Hangi şarkıyı söylemek istediğimi biliyorsunuz.
- Hangi şarkıyı söylemek istediğimi biliyorsun.

You know what song I want to sing.

- Elbette bunun mantıksız olduğunu biliyorsun.
- Elbette bunun mantıksız olduğunu biliyorsunuz.

You do know it makes no sense.

- Tom'un blöf yaptığını nereden biliyorsunuz?
- Tom'un blöf yaptığını nasıl biliyorsun?

How do you know Tom is bluffing?

- Tom'u sevmediğimi biliyorsun.
- Biliyorsun ki Tom'dan hoşlanmıyorum.
- Biliyorsunuz, Tom'u sevmem.

- You know that I don't like Tom.
- You know I don't like Tom.

Beyler, biliyorsunuz ki tek bir şey bile büyük bir fark yaratır.

You know, one single thing would make a huge difference, guys.

Biliyorsunuz, Paris kentinde her 100 doğumdan 28'i piç olarak kayıtlıdır.

You know that in the city of Paris, 28 bastards are registered for every 100 births.

- Beni başkasıyla karıştırmadığınızı nereden biliyorsunuz?
- Beni başka biriyle karıştırmadığınıza emin misiniz?

- How do you know that you aren't mistaking me for somebody else?
- How do you know you aren't mistaking me for somebody else?

- Neden kızgın olduğumu biliyorsun, değil mi?
- Neden kızgın olduğumu biliyorsunuz, değil mi?

You know why I'm angry, don't you?

- İki yabancı dil biliyorsunuz, değil mi?
- İki yabancı dil biliyorsun, değil mi?

You speak two foreign languages, don't you?

- Onun nasıl meydana geldiğini gayet iyi biliyorsun.
- Onun nasıl meydana geldiğini gayet iyi biliyorsunuz.

You know very well how it happened.

- Yumurtaları sevmediğimi biliyorsun.
- Yumurta sevmediğimi bilirsin.
- Yumurta sevmediğimi biliyorsun.
- Yumurta sevmediğimi bilirsiniz.
- Yumurta sevmediğimi biliyorsunuz.

- You know that I don't like eggs.
- You know I don't like eggs.

- İlk yardım hakkında ne biliyorsun?
- İlk yardım hakkında ne biliyorsunuz?
- İlk yardım hakkında ne bilirsin?
- İlk yardım hakkında ne bilirsiniz?

What do you know about first aid?

- Hitachi ve NEC gibi rakipler bir araya geldiğinde zamanların değiştiğini biliyorsunuz.
- Hitachi ve NEC gibi rakiplerin birleşmesi taşları yerinden oynatıyor.

You know times have changed when rivals like Hitachi and NEC get together.

Siz oldukça iyi biliyorsunuz ki, onların sözünüzü dinleyesi gelmiyor ve de sözünüzü dinlemiyorlar. Duymayan kulağa tavsiye vermenin ne faydası var?

You know very well that they don't want to, and won't, listen to you. Why preach to deaf ears?

Ama biliyorsunuz, tüm bu cümleleri toplamak ve kendimiz için saklamak hazin olacaktır. Ki Tatoeba'nın açık olmasının nedeni budur. Bizim kaynak kodumuz açıktır. Bizim bilgimiz açıktır.

But you know, it would be sad to collect all these sentences, and keep them for ourselves. Because there's so much you can do with them. Which is why Tatoeba is open. Our source code is open. Our data is open.