Translation of "Yapamayacak" in English

0.012 sec.

Examples of using "Yapamayacak" in a sentence and their english translations:

- O, işi yapamayacak.
- İşi yapamayacak.

He will not be able to do the work.

Tom bunu yapamayacak.

- Tom won't be able to do that.
- Tom will be unable to do that.
- Tom isn't going to be able to do that.

Insanlar sivil yolculuk yapamayacak

people will not be able to travel civilian

Ödevimi yapamayacak kadar tembelim.

I'm too lazy to do my homework.

Tom onu asla yapamayacak.

- Tom will never be able to do that.
- Tom won't ever be able to do that.

Sami bugün onu yapamayacak.

Sami won't be able to do that today.

Tom onu bugün yapamayacak.

Tom won't be able to do that today.

Tom muhtemelen onu yapamayacak.

Tom isn't likely to be able to do that.

Tom hastayken bunu yapamayacak.

Tom won't be able to do that while he's sick.

Onu yapamayacak kadar aptalsın.

You're too stupid to do that.

Bunu yapamayacak kadar sarhoşsun.

You're too drunk to do that.

Onu yapamayacak kadar meşgulüm.

I'm too busy to do that now.

Onu yapamayacak kadar hastayım.

I'm too sick to do that.

Tom yakında bunu yapamayacak.

Tom won't be able to do that anytime soon.

Onu yapamayacak kadar meşgulüz.

We're too busy to do that.

Senin gibi biri onu yapamayacak.

Someone like you won't be able to do that.

Tom yapmasını istediğimiz şeyi yapamayacak.

Tom won't be able to do what we want him to do.

Onu yapamayacak kadar çok gencim.

I'm too young to do that.

Tom muhtemelen bunu asla yapamayacak.

Tom is probably never going to be able to do that.

Tom bunu yapamayacak, değil mi?

Tom isn't going to make it, is he?

Onu yapamayacak kadar meşgul olacağım.

I'll be too busy to do that.

Artık onu yapamayacak kadar yaşlıyım.

I'm too old to do that anymore.

Belki de Tom bunu yapamayacak.

Perhaps Tom won't be able to do that.

- Tom onu o kadar çabuk yapamayacak.
- Tom bunu o kadar kısa sürede yapamayacak.

Tom won't be able to do that that soon.

Ev ödevimi yapamayacak kadar çok uykuluyum.

I'm too sleepy to do my homework.

O, onu yapamayacak kadar çok utangaçtır.

He was too shy to do that.

O bunu yapamayacak kadar çok utangaçtı.

He was too embarrassed to do it.

Tom onu yapamayacak kadar çok yaşlı.

Tom is too old to do that.

Ödevimi yapamayacak kadar çok uykum var.

I'm too sleepy to do my homework.

Tom hariç hiç kimse onu yapamayacak.

No one except Tom will be able to do that.

Tom benim yardımım olmadan onu yapamayacak.

Tom won't be able to do that without my help.

Tom onun hakkında bir şey yapamayacak.

Tom won't be able to do anything about that.

Tom bunu tek başına asla yapamayacak.

Tom will never be able to do it by himself.

Bir şey yapamayacak kadar çok korkmuştum.

I was too scared to do anything.

Babam yürüyüş yapamayacak kadar çok meşgul.

My father is too busy to take a walk.

Tom asla bunu tek başına yapamayacak.

Tom will never be able to do that by himself.

Tom onun yapmasını istediği şeyi yapamayacak.

Tom won't be able to do what you want him to do.

Bunu burada yapamayacak tek kişi Tom.

- The only one here who can't do that is Tom.
- The only one here who isn't able to do that is Tom.

Tom muhtemelen yardım almadan bunu yapamayacak.

Tom probably won't be able to do that without help.

Bunu yapamayacak tek kişi ben miyim?

Am I the only one who can't do that?

Tom asla bunu kendi başına yapamayacak.

Tom is never going to be able to do that by himself.

Tom asla bunu bir daha yapamayacak.

Tom is never going to be able to do that again.

Onu kendi başıma yapamayacak kadar gencim.

I'm way too young to do that by myself.

Tom biraz yardım olmadan onu asla yapamayacak.

Tom will never be able to do that without some help.

Tom bunu yapamayacak kadar çok fazla genç.

Tom is way too young to be doing this.

Tom bunu yapamayacak kadar çok fazla yaşlı.

Tom is way too old to be doing this.

Tom bunu yapamayacak kadar çok fazla yaşlı

Tom is far too old to be doing this.

Tom bir şey yapamayacak kadar çok yorgundu.

Tom was too tired to do anything.

Şimdi bir şey yapamayacak kadar çok yorgunum.

I'm too tired to do anything now.

Şu anda bir şey yapamayacak kadar yorgunum.

I'm too tired to do anything right now.

Senin yardımın olmadan Tom onu asla yapamayacak.

Tom will never be able to do that without your help.

Tom şu an bunu yapamayacak kadar hasta.

Tom is too sick to do that now.

Tom muhtemelen Mary'nin yardımı olmadan bunu yapamayacak.

Tom isn't likely to be able to do that without Mary's help.

Tom, Mary ona yardım etmezse bunu yapamayacak.

Tom won't be able to do that if Mary doesn't help him.

Bu sabah kahvaltı yapamayacak kadar çok geç kalktım.

This morning I got up too late to have breakfast.

Tom bu tür şey yapamayacak kadar çok yaşlı.

Tom is too old to be doing this kind of thing.

Bugün sadece bir şey yapamayacak kadar çok sıcak.

It's simply too hot to do anything today.

Tom, Mary'nin onun yapmasını istediği her şeyi yapamayacak.

Tom won't be able to do everything Mary asked him to do.

Tom daha fazla yapamayacak kadar yorgun olduğunu söyledi.

- Tom said he was too tired to do any more.
- Tom said that he was too tired to do any more.

Tom bu hafta sorun hakkında bir şey yapamayacak.

Tom won't be able to do anything about the problem this week.

Tom senin ona yapmasını söylediğin her şeyi yapamayacak.

Tom won't be able to do everything you've asked him to do.

- Onu yapamayacak kadar gençsiniz.
- Bunun için çok gençsin.

- You're too young to do that.
- You're too young for that.

Tom bunu kendi başına yapamayacak kadar çok genç.

Tom is too young to be doing that on his own.

Tom bunu kendi başına yapamayacak kadar çok yaşlı.

Tom is too old to be doing that on his own.

Belki Tom bu tür şeyi yapamayacak kadar çok yaşlı.

Perhaps Tom is too old to do this kind of thing.

Tom başka bir şey yapamayacak kadar yorgun olduğunu söyledi.

- Tom said he was just too tired to do anything else.
- Tom said that he was just too tired to do anything else.

- Onu yapmak için fazla gençsin.
- Onu yapamayacak kadar gençsiniz.

You're too young to do that.

Tom daha fazla iş yapamayacak kadar çok yorgun olduğunu söylüyor.

Tom says he's too tired to do any more work.

Tom bir pop şarkıcısı olarak onu yapamayacak kadar çok yaşlı.

Tom is too old to make it as a pop singer.

Tom başka bir şeye yapamayacak kadar çok yorgun olduğunu söyledi.

Tom said that he was too tired to do anything else.

Sorunu onun hakkında bir şey yapamayacak kadar çok geç fark ettim.

I noticed the problem too late to do anything about it.

- Onu yapmak için henüz çok gencim.
- Henüz onu yapamayacak kadar gencim.

I'm too young to do that yet.

- Tom bunu yapmak için çok utangaçtı.
- Tom onu yapamayacak kadar utangaçtı.

Tom was too shy to do that.

Tom bunu tek başına yapamayacak, bu yüzden birinin ona yardım etmesini istememiz gerekiyor.

Tom won't be able to do it by himself, so we need to ask someone to help him.

Tom başka bir şey yapamayacak kadar çok yorgun olduğunu kabul etmek zorunda kaldı.

- Tom had to admit that he was too tired to do anything else.
- Tom had to admit he was too tired to do anything else.

- Öyle bir şey yapmak için fazla yaşlıyım.
- Öyle bir şeyi yapamayacak kadar yaşlıyım.

I'm too old to do something like that.

Onunla konuşmaya çalıştığımda, ben her zaman kekelemekten ya da aptalca bir şey yapmaktan daha fazlasını yapamayacak kadar kendimi çok utangaç buldum.

When I tried to speak to her, I always found myself too shy to do more than stammer or say something stupid.

- Hadi bu gece akşam yemeğini dışarda yiyelim, yemek yapmak için çok yorgunum.
- Hadi bu gece dışarıda yiyelim, yemek yapamayacak kadar yorgunum.

Let's dine out tonight. I'm too tired to cook.