Translation of "Yaşamış" in English

0.005 sec.

Examples of using "Yaşamış" in a sentence and their english translations:

Benden önce yaşamış olup hayatlarını kendi istediği gibi yaşamış

I feel incredibly grateful for all who have come before me,

Bir asır önce yaşamış.

He lived a century ago.

Prostat sorunu yaşamış mıydınız?

Have you had any problems with your prostate?

Birkaç yenilgi yaşamış olmak gerekir.

to start enjoying tango.

O, İspanya'da yaşamış gibi görünüyor.

He seems to have lived in Spain.

Burada yaşamış olmayı dilemez misin?

Don't you wish you lived here?

Bu, ailemin yaşamış olduğu yerdir.

This is where my family used to live.

Bell, Londra'da yaşamış, değil mi?

Bell lived in London, right?

Tom'un büyükbüyükannesinin annesi İskoçya'da yaşamış.

Tom's great-great-great grandmother lived in Scotland.

Geçmişte yoksunluk belirtileri yaşamış mıydınız?

Have you experienced withdrawal symptoms in the past?

Efsanevi kahramanın yolculuğunu yaşamış olan biri,

someone who's lived the mythical hero's journey,

Ve cinsel kimlik karmaşası yaşamış olabilirler

and ambivalent by their gender -

Boston'da yaşamış olan birkaç arkadaşım var.

I have a couple of friends who used to live in Boston.

Hayatımı istediğim şekilde yaşamış olmayı dilerdim.

I wish I could live my life doing only what I wanted to do.

Bu, onların içinde yaşamış oldukları ev.

That's the house they were living in.

Önceki hamileliklerinizde hiç komplikasyon yaşamış mıydınız?

Have you ever had any complications during past pregnancies?

- Hititler, Anadolu'da yaşamış eski çağ uygarlıklarından bir tanesidir.
- Etiler, Anadolu'da yaşamış antik dönem medeniyetlerinden biridir.

The Hittites are one of the civilizations of the ancient era that lived in Anatolia.

çünkü okumakta sorun yaşamış bir çocuk olarak,

because I'd been practicing since I was a child

O şimdiye kadar yaşamış en büyük mimar.

He is the greatest architect that has ever lived.

O, şimdiye kadar yaşamış en büyük insandır.

He is the greatest man who has ever lived.

Onsekizinci yüzyılda yaşamış kölelerin trajik kaderinden bahsediyor.

It talks about the tragic fate of slaves in the eighteenth century.

Şu ana kadar yaşamış en büyük şarkıcıdır.

He is the greatest singer that ever lived.

Şu ana kadar yaşamış en büyük şair.

He is the greatest poet that ever lived.

Bazı kaplumbağalar 100 yıldan daha fazla yaşamış.

Some turtles have lived more than 100 years.

- Sanırım Beethoven, şimdiye kadar yaşamış en büyük besteci.
- Ben Beethoven'ın şimdiye kadar yaşamış en büyük besteci olduğunu düşünüyorum.
- Beethoven'ın şimdiye kadar yaşamış en büyük besteci olduğunu düşünüyorum.

I think Beethoven is the greatest composer who ever lived.

Ve bütün olanaksızlıklara rağmen masalı anlatmak için yaşamış,

and, against the odds, lived to tell the tale,

Batı medenıyeti ise yalnızca birkaç saniye yaşamış olurdu.

Western civilization has existed for a few seconds.

O şu ana kadar yaşamış cesur bir insandır.

He is as brave a man as ever lived.

O şu ana kadar yaşamış büyük bir müzisyendir.

He is as great a musician as ever lived.

Evliya Çelebi 17. yüzyılda yaşamış bir Türk seyyahıdır.

Evliya Celebi was a Turkish traveller who lived in the 17th century.

O şimdiye kadar yaşamış en büyük devlet adamıdır.

He is the greatest statesman that ever lived.

Keşke babam bu olanları görebilecek kadar yaşamış olsaydı.

I wish my father had lived to see this happen.

- Kendisi yaşamış en cesur askerdir.
- O gelmiş geçmiş en cesur askerdir.
- O, şimdiye kadar yaşamış en cesur askerdir.

He is the bravest soldier that ever lived.

Binlerce yıl önce yaşamış çoğu hayvanın şimdi nesli tükendi.

Many animals that lived thousands of years ago are now extinct.

O şimdiye kadar yaşamış olanlar kadar büyük bir alimdir.

He is as great a scholar as ever lived.

Yüzyılın sonuna gelindiğinde, dünya sıcaklıkta çarpıcı bir artış yaşamış olacak.

By the end of the century, the earth will have experienced a dramatic increase in temperature.

Rahibe Teresa Hindistan, Kalküta'da yaşamış ve çalışmış Katolik bir rahibeydi.

Mother Teresa was a Catholic nun who lived and worked in Calcutta, India.

Dahası, bu kadar zorlu koşullarda yaşamış olmasak bugün olduğumuz kişiler olmazdık.

In fact, we wouldn't be who we are if we hadn't lived through such a terrible and adverse political climate.

Bilim adamları tek boynuzlu atların bir zamanlar Sibirya'da yaşamış olduğunu keşfettiler.

Scientists have discovered that unicorns once lived in Siberia.

Beethoven'ın şimdiye kadar yaşamış olanlar kadar büyük bir besteci olduğunu düşünüyorum.

I think Beethoven is as great a composer as ever lived.

Tarih, 126 Himalayalı köylüyü yediği kaydedilen 19'uncu yüzyılda yaşamış bir kaçaktan,

History talks of the “man-eating leopard of Rudraprayag," a rogue from the 19th century

Mary şimdiye kadar yaşamış en mükemmel kadın değil ama Tom için en iyisidir.

Mary is not the most perfect woman ever lived but she's the best for Tom.

- Gelmiş geçmiş en büyük filozof kimdi?
- Bugüne kadar yaşamış en büyük filozof kimdi?

Who was the greatest philosopher that ever lived?

Kömür, doğal gaz ve petrol, milyonlarca yıl önce yaşamış bitki ve hayvanların kalıntılarıdır.

Coal, natural gas and oil are the remains of plants and animals that lived millions of years ago.

Latin Amerikalılar birkaç asır önce burada yaşamış olan yerlilerin geçmişi hakkında çok az şey bilmektedir.

Latin Americans know very little about the history of the indigenous peoples who used to live here several centuries ago.

Milattan önce 384 ve 322 yılları arasında yaşamış olan Aristo, Dünya'nın yuvarlak olduğuna inanıyordu. Dünya'nın evrenin merkezi olduğu; Güneş'in, Ay'ın ve bütün sabit yıldızların da onun çevresinde döndüğü görüşündeydi.

Aristotle, who lived from 384 to 322 BC, believed the Earth was round. He thought Earth was the center of the universe and that the Sun, Moon, planets, and all the fixed stars revolved around it.

Michelangelo Sistine Kilisesinin tavanına bazı figürler çizebilsin diye, Shakespeare bazı konuşmaları ve Keats şiirlerini yazabilsin diye, bana öyle geliyor ki sayısız milyonlarcasının yaşamış olmalarına ve acı çekmiş olmalarına ve ölmüş olmalarına değer.

So that Michelangelo might paint certain figures on the ceiling of the Sistine Chapel, so that Shakespeare might write certain speeches and Keats his poems, it seemed to me worthwhile that countless millions should have lived and suffered and died.