Translation of "Hayatlarını" in English

0.004 sec.

Examples of using "Hayatlarını" in a sentence and their english translations:

O kaza hayatlarını değiştirdi.

That incident changed their lives.

Bunun için hayatlarını tehlikeye attılar.

They risked their lives for it.

Tehlikeli yolculukta hayatlarını riske attılar.

They risked their lives on the dangerous trip.

Biz insanların hayatlarını zenginleştirmek istiyoruz.

We want to enrich people's lives.

İnsanların hayatlarını kurtarmak için kaçtılar.

People ran for their lives.

Kaza, bazı insanların hayatlarını mal oldu.

The accident cost some people their lives.

İtfaiyeciler her zaman hayatlarını tehlikeye atarlar.

Firefighters always endanger their lives.

Binlerce ve binlerce asker hayatlarını kaybetti.

Thousands and thousands of soldiers lost their lives.

- Polis aracının zırh kaplaması apartman sakinlerinin hayatlarını kurtardı.
- Polis aracının zırhı yolcularının hayatlarını kurtardı.

The police vehicle's armor plating saved the lives of its occupants.

Savaş sırasında bir milyon kişi hayatlarını kaybetti.

A million people lost their live during the war.

çok büyük ve vatandaşların hayatlarını muazzam şekilde geliştiriyor.

yet it is massive and has vastly improved the lives of its citizens.

Çok geçmeden kendilerini hayatlarını kurtarmak için savaşırken buluyorlar.

They soon find themselves in a fight for their life.

Birçok mülteci, Avrupa'ya ulaşmak için hayatlarını tehlikeye attı.

Many refugees have risked their lives to reach Europe.

Bu abide ülkeleri için hayatlarını veren askerlere adandı.

This monument is dedicated to the soldiers who gave their lives to their country.

Benden önce yaşamış olup hayatlarını kendi istediği gibi yaşamış

I feel incredibly grateful for all who have come before me,

Ve karşılığında hayatlarını iyileştirme sözü verdiler ve kapıları açtılar.

and, with assurance that their lives and property would be spared, they opened the gates.

Ay ile gelgitler milyonlarca yıl boyunca deniz canlılarının hayatlarını şekillendirmiştir.

Over millions of years, the moon and tides have shaped the lives of marine creatures.

Birçok çalışan anne, ev ve iş hayatlarını dengede tutmaya çabalıyor.

Many working mothers struggle to balance their home and work lives.

Hayatlarını fırsatlar olmadan kırsal bir bölgede geçirmişlerdi ama onlar şimdi milyoner.

They spent their lives in a rural area with no opportunities, but now they're millionaires.

Derin su balıkları asla ışığı görmezler ve bütün hayatlarını yukarıdan gelen artıklarla yaşarlar.

Deep water fish never see the light and live all their lives from the scraps that come from above.

- Yaşı yüksek olanların koronadan ölme ihtimali daha yüksek.
- Yaşlıların korona virüsünden dolayı hayatlarını kaybetme ihtimalleri daha fazla.

Elderly people are more likely to die from the coronavirus.

Her iki erkek kardeş hem bir eşe hem de bir uçağa bakamayacaklarını söyledi, bu yüzden hayatlarını bekar olarak geçirdiler.

Both brothers said that they couldn't support both a wife and an airplane, so they spent their lives as bachelors.

Binlerce insan Bhopal Gaz Trajedisi'nde hayatlarını kaybetti ve bugün bile yüzlerce, hatta binlerce insan hâlâ zehirli gazın kötü etkilerinden muzdariptir.

Thousands of people lost their lives in the Bhopal Gas Tragedy, and even today hundreds of thousands of people still suffer from the ill-effects of the poisonous gas.

Çalışanların alışkanlıklarından biri sarhoş olmak ve ertesi güne kadar sefil hayatlarını unutmak için iş gününün sonunda bir barda ya da restoranda toplanmaktır.

One of the employees' habits is to gather in some bar or restaurant at the end of the workday to get drunk and forget their miserable life until the next day.

- "Kendi kendine birini öldürmeyi hiç düşündün mü?" "Hayır, ben onların kendi hayatlarını sonlandırmak isteyen biri değilim."
- "Sen hiç kendini öldürmeyi düşündün mü?" "Hayır ben kendi hayatına son verecek bir kişi değilim."

"Have you ever thought of killing yourself?" "No, I'm not a person who would end their own life."