Translation of "Yığın" in English

0.003 sec.

Examples of using "Yığın" in a sentence and their english translations:

Bir yığın teşekkürler.

Thanks a heap.

Bir yığın anahtar kaybettim.

I lost a bunch of keys.

Bu bir yığın çöp.

This is a bunch of junk.

Masada bir yığın kağıt vardı.

There was a pack of paper on the table.

Bu sadece bir yığın saçmalık!

This is just a pile of bullshit!

İzlanda'da bir yığın yanardağ var.

Iceland has many volcanoes.

Bir yığın cesetten sürüklenen Vöggr hariç.

Except Vöggr, who is dragged out of a pile of bodies.

Masanızda büyük bir yığın posta var.

There's a big pile of mail on your desk.

Ağacın altında bir yığın kozalak vardı.

There was a pile of pinecones under the tree.

Tom Mary'ye bir yığın para verdi.

Tom gave Mary a stack of money.

Tom'un masasında bir yığın çizgi roman var.

There's a stack of comic books on Tom's desk.

Tom Mary'nin masasına bir yığın mektup koydu.

Tom put a stack of letters on Mary's desk.

Tom'un masasında bir yığın ders kitabı var.

Tom has a pile of textbooks on his desk.

Tom, Mary'nin masasının üstüne bir yığın mektup koydu.

- Tom put a bunch of letters on Mary's desk.
- Tom put a stack of letters on Mary's desk.
- Tom put a pile of letters on Mary's desk.

Dan, Linda'nın bahçesinde bir yığın kirli elbise buldu.

Dan discovered a pile of dirty clothes in Linda's backyard.

Ebeveynlerimin evinde bir yığın National Geographic dergisi buldum.

I found a stack of old National Geographic magazines at my parents' house.

- Çok fazla ödevim var.
- Bir yığın ödevim var.

I have too much homework.

- Gemide bir sürü sıçan var.
- Gemide bir yığın fare var.

There are many rats on the ship.

- O bir yığın dil konuşmaz.
- O bir sürü dil konuşmaz.

She does not speak many languages.

Yeni bir yol kazıyorlardı ve bir yığın iskelet, yaklaşık 50 tuhaf

they were digging for a new road and they came upon a pile of skeletons, about 50 odd,

Sen bana sor çocuk, aşk nedir? Bir yığın gübrede bir yıldız.

You ask me, child, what love is? A star in a pile of dung.

- O bir yığın paraya mal oldu.
- O bir çuval paraya mal oldu.

It cost an arm and a leg.