Translation of "Kağıt" in English

0.014 sec.

Examples of using "Kağıt" in a sentence and their english translations:

- Kağıt beyazdır.
- Kağıt beyaz.

- Paper is white.
- The paper is white.

Kağıt beyaz.

Paper is white.

Yazıcıya kağıt lazım.

The printer needs paper.

Kağıt ağaçtan yapılır.

Paper is made from wood.

Bu kağıt beyaz.

This paper is white.

Kağıt kolaylıkla tutuşur.

Paper catches fire easily.

Taş, Kağıt, Makas

Rock, paper, scissors.

Kağıt kase ucuzdur.

The paper bowl is cheap.

Kağıt hızlı yanar.

Paper burns quickly.

Kağıt kolayca yakar.

Paper burns easily.

Ben kağıt istiyorum.

I want paper.

Kağıt tüketimi arttı.

Consumption of paper has increased.

Bu kağıt pürüzlü.

This paper is rough.

Kağıt havlu kullanmıyorum.

I don't use paper towels.

Kağıt parçasını parçaladı.

He ripped up the piece of paper.

Kağıt oynayarak eğleniyorduk.

We had fun playing cards.

Kağıt beyazdır; kar da beyazdır. Kağıt ve kar beyazdır.

The paper is white; the snow is also white. The paper and the snow are white.

Çok az kağıt kaldı.

There's very little paper left.

Bana kağıt mendili getir.

Bring me the Kleenex.

Sadece beyaz kağıt yeterli.

Plain white paper will do.

Onun kağıt uçağı narindi.

His paper plane was fragile.

Biraz kağıt kullanabilir miyim?

May I use some paper?

Kağıt Çin'de icat edilmiştir.

Paper was invented in China.

Tom kağıt parçasını açtı.

Tom unfolded the piece of paper.

Öğrenciler birbirlerine kağıt atıyorlardı.

The students were throwing paper at one another.

Bana biraz kağıt getir.

Get me some paper.

Bu bir kağıt bilet.

This is a paper ticket.

İşte bir parça kağıt.

Here's a piece of paper.

Kağıt, yazmak için yararlıdır.

Paper is useful for writing.

Çocuk kağıt uçak yaptı.

The boy made a paper plane.

Çok fazla kağıt kalmadı.

There's not much paper left.

Kitaplar insanlığın kağıt hafızasıdır.

Books are the paper memory of mankind.

Bu kağıt, mürekkebi emmez.

- This paper does not absorb ink.
- This paper doesn't absorb ink.

Bu kağıt mürekkep emmez.

- This paper does not absorb ink.
- This paper doesn't absorb ink.

Kağıt beyazdır, karbon siyahtır.

Paper is white; carbon is black.

Bana bir kağıt verin.

Give me a sheet of paper.

Kağıt bir Çin icadıdır.

Paper is a Chinese invention.

Bu iyi bir kağıt.

This is a good paper.

Origami kağıt katlama sanatıdır.

Origami is the art of folding paper.

Tom kağıt parçasını parçaladı.

Tom ripped up the piece of paper.

Bu kağıt parçasını yırtacağım.

I'm going to rip up this piece of paper.

Bir parça kağıt istiyorum.

I want some paper.

Sınavda boş kağıt verdi.

He turned in a blank test paper.

- Bir kağıt torba alabilir miyim?
- Kağıt bir torba alabilir miyim?

Can I have a paper bag?

- Tom kağıt uçaklar yapmada iyidir.
- Tom kağıt uçak yapmakta iyidir.

Tom is good at making paper airplanes.

- Fotokopi makinesine biraz kağıt koy.
- Fotokopi makinesine biraz kağıt koyun.

Put some paper in the copy machine.

Asıl sihir kağıt üzerinde olmuyor.

was that the real magic doesn't happen on paper.

Yazmak için hiç kağıt yok.

There is no paper to write on.

Herhangi bir kağıt işe yarar.

Any paper will do.

Lütfen bana bir kağıt getir.

Bring me a sheet of paper, please.

Ona bir yaprak kağıt verdi.

He gave her a piece of paper.

O, bir parça kağıt çıkardı.

He took out a piece of paper.

Taş, kağıt, makas oynayalım mı?

Shall we play rock-scissors-paper?

Bana bir parça kağıt ver.

Give me a piece of paper.

O, arkadaşına üç kağıt yaptı.

He played a trick on his friend.

Bu sadece bir kağıt ağırlığı.

This is just a paperweight.

Tom kağıt uçak yapmaktan hoşlanır.

- Tom likes making paper aeroplanes.
- Tom likes to make paper airplanes.
- Tom likes making paper airplanes.

Büyükannemin cildi kağıt gibi görünüyordu.

My grandma's skin seemed like paper.

Kağıt Çinliler tarafından icat edildi.

Paper was invented by the Chinese.

Hayır, bu kağıt beyaz değil.

No, this paper isn't white.

İhtiyacımdan fazla kağıt kullanmamaya çabalıyorum.

I try not to use more paper than I need.

Ben bir kağıt bardak değilim.

I am not a paper cup.

Kağıt torbaları tekrar tekrar kullanmalısın.

You should use the paper bags again and again.

Bana bir kağıt mendil ver.

Hand me a tissue.

Tom Mary'ye bir kağıt uzattı.

Tom handed Mary a sheet of paper.

Bu sadece bir kağıt parçası.

It's just a piece of paper.

Tom asla kağıt havlu kullanmaz.

Tom never uses paper towels.

Masada bir yığın kağıt vardı.

There was a pack of paper on the table.

Bir kağıt mendile ihtiyacım var.

I need a Kleenex.

Tom kağıt uçaklar yapmayı seviyor.

Tom likes to make paper airplanes.

Kahverengi kağıt torbanın içine koyun.

Put it in a brown paper bag.

Ben bir kağıt uçak yaptım.

I made a paper plane.

Şirket, çeşitli kağıt ürünleri üretmektedir.

The company manufactures a variety of paper goods.

Bir kağıt delicin var mı?

Do you have a perforator?

Yere bir parça kağıt düştü.

A piece of paper fell on the ground.

Bir kağıt al ve yaz!

Take a sheet of paper and write!

Bu kağıt parçasına adını yaz.

Write your name on this piece of paper.

Tom'a bir kağıt mendil ver.

- Give Tom a tissue.
- Give a tissue to Tom.

Sana bir kağıt mendil alayım.

Let me get you a tissue.

Benim bir kağıt bardağım var.

I have a paper glass.

Bu kağıt parçasına adınızı yazın.

Write your name on this sheet of paper.

Onun tüm hayatı kağıt parçalarıydı.

His whole life was pieces of paper.

Bu kağıt parçasından okumam gerekiyor.

I'm supposed to read off this piece of paper.

Leyla kağıt satarak milyonlarını kazandı.

Layla made her millions by selling paper.

Tom bir kağıt uçak yapıyor.

Tom is making a paper airplane.

Bu kağıt ağırlığı dedeme aitti.

This paperweight belonged to my grandfather.

- Lütfen yazmak için bana kağıt verin.
- Lütfen yazmak için bana kağıt ver.

Please give me paper for writing.

Kağıt üzerinde daha iyiydim tabii ki:

On paper, of course, I was better: