Translation of "Vermemelisin" in English

Ebeveynlerine karşılık vermemelisin.

You shouldn't talk back to your parents like that.

Öyle karşılık vermemelisin.

You shouldn't talk back like that.

Çocuklara likör vermemelisin.

You should not give liquor to children.

İçeri girmemize izin vermemelisin.

You shouldn't let us in.

İçeri girmeme izin vermemelisin.

You shouldn't let me in.

Bu sorulara cevap vermemelisin.

- You don't have to answer these questions.
- You don't have to answer those questions.

Onun yaşamasına izin vermemelisin.

You must not let him live.

Çocukların burada oynamasına izin vermemelisin.

You must not allow the children to play here.

Onların içeri girmesine izin vermemelisin.

You shouldn't let them in.

Onun içeri girmesine izin vermemelisin.

You shouldn't let him in.

Tom'un bunu yapmasına izin vermemelisin.

You shouldn't let Tom do that.

Tom'un araba sürmesine izin vermemelisin.

You shouldn't let Tom drive.

İnsanların seni böyle kullanmasına izin vermemelisin.

You shouldn't let people use you like that.

Çocukların fazla tatlı yemelerine izin vermemelisin.

You shouldn't let children eat too many sweets.

Sen Tom'a hiç ödünç para vermemelisin.

You shouldn't lend Tom any money.

Çocukların mutfak bıçağıyla oynamasına izin vermemelisin.

- Don't let your boy play with a knife.
- You shouldn't let children play with the kitchen knife.

Kız arkadaşının İphonunu ödünç almasına izin vermemelisin.

You shouldn't let your girlfriend borrow your iPhone.

Diğer insanların senin çekindiğini fark etmelerine izin vermemelisin.

You mustn't let the other person notice that you flinched.

Oğluna her zaman kendi bildiğini okumasına izin vermemelisin.

- Keep your son from having his own way.
- You shouldn't allow your son to act like a selfish brat.
- You shouldn't allow your son to always have his own way.

Oğlunun bencil bir çocuk gibi davranmasına izin vermemelisin.

You shouldn't allow your son to act like a selfish brat.

Çocukların bu kadar çok televizyon seyretmesine izin vermemelisin.

You shouldn't let the children watch so much television.

- Onun eksanterik hareketlerine önem vermemelisiniz.
- Onun eksanterik hareketlerine hiç önem vermemelisin.

You shouldn't pay any attention to his eccentricities.