Translation of "Taşıyor" in English

Tencere taşıyor.

The pot is boiling over.

Ve gitgide taşıyor.

and increasingly overflowing.

Silah taşıyor musun?

Do you carry weapons?

Çok önem taşıyor.

It matters a lot.

Tom ne taşıyor?

What's Tom carrying?

Tom, Mary'yi taşıyor.

Tom is carrying Mary.

Yarasalar hastalık taşıyor.

Bats carry diseases.

Leyla bebeğimi taşıyor.

Layla is carrying my baby.

- İşçi, bir kürekle kum taşıyor.
- İşçi, kürekle kum taşıyor.

The worker is carrying sand with a shovel.

Şehrin ışıkları denize taşıyor...

Light from the town spills out over the sea...

Onun sesi iyi taşıyor.

Her voice carries well.

Mary bir karpuz taşıyor.

Mary is carrying a watermelon.

Tom bir şemsiye taşıyor.

Tom is carrying an umbrella.

Bir silah taşıyor musun?

Do you carry a weapon?

O, intihar düşünceleri taşıyor.

She's having suicidal thoughts.

O, ölüm riski taşıyor.

He runs the risk of dying.

Gemi işlenmemiş pamuk taşıyor.

The ship is carrying raw cotton.

Tom bazı sandalyeler taşıyor.

Tom is carrying some chairs.

Haber değeri taşıyor mu?

Is this newsworthy?

Bu matara... Ağırlığımı taşıyor gibi.

This flask... seems be taking my weight.

Lisa Stan'a karşı kin taşıyor.

Lisa bears a grudge against Stan.

Gemi Endonezya'dan ham madde taşıyor.

The ship transports raw materials from Indonesia.

Tom bir evrak çantası taşıyor.

Tom is carrying a briefcase.

Bu ağaç tatsız meyveler taşıyor.

This tree bears ugly fruits.

Mary çantasında biber gazı taşıyor.

Mary carries pepper spray in her purse.

Tom bir sırt çantası taşıyor.

Tom is carrying a backpack.

Bu zırhlı kamyon altın taşıyor.

That armored truck is carrying gold.

Penisinin başı kemerin dışına taşıyor.

The head of your penis is sticking out of your belt.

Tom kolunun altında keman taşıyor.

Tom is carrying a violin under his arm.

Tom siyah bir çanta taşıyor.

Tom is carrying a black bag.

Tom bu yüzden silah taşıyor.

That's why Tom carries a gun.

Grönland'tan su ve buzu okyanusa taşıyor.

that funnel ice and water off of Greenland and into the ocean.

Polen taşımada çok büyük önem taşıyor

pollen is very important in carrying

Onu sırtında taşıyor tırtılın sırtından inmiyor

Carrying it on its back the caterpillar does not come off its back

Bu, onu farklı bir seviyeye taşıyor.

It takes that animal to a different level.

O, sırtında bir sırt çantası taşıyor.

She is carrying a backpack on her back.

Tom sol elinde bir şey taşıyor.

Tom's carrying something in his left hand.

Tom bir silah taşıyor gibi görünmüyor.

Tom doesn't appear to be carrying a weapon.

Sağ kolunun altında bir paket taşıyor.

He is carrying a parcel under his right arm.

Tom omuzunda bir spor çantası taşıyor.

Tom is carrying a duffel bag on his shoulder.

Tom omuzunda bir spor çanta taşıyor.

Tom is carrying a duffel bag over his shoulder.

Tom siyah bir el çantası taşıyor.

Tom is carrying a black satchel.

Ve "aptalca" sözcüğünü yeni bir sınıra taşıyor.

and pushes the word "asinine" to new frontiers.

O, bu ıssız yerde tek başına taşıyor.

He lives in this lonely place by himself.

Tom bir çeşit silah taşıyor gibi görünüyor.

Tom seems to be carrying some kind of weapon.

O, yağmur yağdığı için bir şemsiye taşıyor.

He's carrying an umbrella because it's raining.

Tom çalışmak için bir evrak çantası taşıyor.

Tom carries a briefcase to work.

Şebeke gösterinizi başka bir zaman aralığına taşıyor.

The network is moving your show to another time slot.

Her zaman yanında bir bıçak taşıyor musun?

Do you always carry a knife with you?

Beyindeki enerji üretimi için büyük bir önem taşıyor.

is really key for energy production in the brain.

Aslında yarasalar muazzam derecede önem taşıyor insanlık için

In fact, bats are of tremendous importance for humanity.

Modern toplum her türlü bilgi ile dolup taşıyor.

Modern society is overflowing with all sorts of information.

Tom bir milyon dolar içeren bir çanta taşıyor.

Tom is carrying a bag containing a million dollars.

Harika şekilde regoliti alıyor, ve yapı inşası için taşıyor.

great at taking regolith and bringing it to the structure.

Onun yardımı, bu planın başarısı için hayati önem taşıyor.

Her help is vital to the success of this plan.

Tom bir elinde silah ve diğerinde bir bıçak taşıyor.

Tom is carrying a gun in one hand and a knife in the other.

Kalp hastalığı, felç ve kanser açısından daha düşük risk taşıyor

of heart disease, of stroke and of cancer,

Bütün bu karmaşa içinde Washington da büyük bir sorumluluk taşıyor

Washington also holds a large responsibility in this whole mess.

Etiypya ve Somali'deki sivil toplum örgütlerinden insanları ve askerleri taşıyor.

from NGOs that travel to places like Somalia or Ethiopia.

- Bu neredeyse hiç güncel görünmüyor.
- Bu, haber değeri taşıyor gibi görünmüyor.

This hardly seems newsworthy.

Tom bir şemsiye taşıyor çünkü evini terk ettiği zaman yağmur yağıyordu.

Tom is carrying an umbrella because it was raining when he left his house.

Tom bugünlerde sosyal mesafeyi korumak için hava durumundan bağımsız olarak protokol şemsiyesi taşıyor.

Nowadays, Tom carries a golf umbrella to keep social distancing, regardless of weather.

Tom'un tavernası da bir teslimat hizmeti sunmaya başladığından beri taverna telefon görüşmeleriyle dolup taşıyor.

Since Tom's Tavern has started offering a delivery service too, it has been flooded with phone calls.