Translation of "Denize" in Portuguese

0.006 sec.

Examples of using "Denize" in a sentence and their portuguese translations:

Atlantis denize battı.

A Atlântida afundou no mar.

Yarın denize açılacağız.

Amanhã vamos velejar.

Cesurca denize atladım.

Pulei corajosamente no mar.

Denize gitmek istemedim.

Eu não queria exagerar.

Şehrin ışıkları denize taşıyor...

A luz da cidade estende-se até ao mar...

O, denize gitmek istedi.

Ele queria ir para o mar.

Korsan, monoküleriyle denize gözlüyordu

O pirata observava o mar com o seu monóculo.

Önümüzdeki yıl denize gideceğim.

No ano que vem, vou para o mar.

O, denize çıplak daldı.

Ela mergulhou pelada no mar.

Mavi gök, denize yansıyor.

O azul do céu reflete-se no mar.

O, denize doğru yürüyordu.

Ele caminhava em direção ao mar.

Benim evim denize yakın.

Minha casa fica perto do mar.

Dağı denize tercih ederim.

Prefiro a montanha ao mar.

Ben asla denize gitmem.

Eu nunca vou para o mar.

Büyükbabam denize gitmekten hoşlanıyor.

O vovô gosta de exagerar.

Birçok nehir denize akar.

- Muitos rios desembocam no mar.
- Muitos rios deságuam no mar.

O, yüzünü denize doğru döndü.

Ele estava de frente para o mar.

Yazın denize giderim, kışın dağlara.

No verão eu vou para o mar, no inverno para as montanhas.

Bu, denize su getirmek gibidir.

Isto é como levar água ao mar.

O yüzmek için denize gitti.

Ele foi no mar nadar.

- Evim denize bakıyor.
- Benim evim denize doğru bakar.
- Evim full deniz manzaralı.

Minha casa tem vista para o mar.

Denize ulaşan yavruların üçte birini kapacaklar.

Matarão um terço das crias que chegam ao mar.

Bir denize göre çok fazla derin

profundo demais para um mar

Nehir boyunca denize kadar seyahat edeceğiz.

Viajaremos pelo rio até ao mar.

O ahtapot yenilmeden denize geri döndü.

Aquele polvo voltou ao mar sem ser comido.

- Küçüklüğümden beri, ailemle birlikte denize gitmeyi severim.
- Küçüklüğümden beri ailemle birlikte denize gitmeyi sevdim.

Desde quando eu era pequeno, adoro ir para o mar com a minha família.

Biz onun arabasına bindik ve denize gittik.

- Entramos no carro dele e fomos ao mar.
- Entramos em seu carro e fomos para o mar.

Yarın hava güzel olursa arkadaşlarımla denize açılacağım.

- Se amanhã estiver bom, irei velejar com meus amigos.
- Se amanhã estiver bom, irei navegar com meus amigos.

Sen bir köprüden denize atladın mı hiç?

Você já pulou de uma ponte para o mar?

- Evim denize bakıyor.
- Evim full deniz manzaralı.

- Minha casa fica de frente para o mar.
- Minha casa fica de frente para a praia.

John onun cesetini yaktırdı ve külleri denize attı.

João teve o corpo cremado e as cinzas atiradas ao mar.

Denize yakın yaşıyorum. Bu yüzden sık sık plaja giderim.

Eu moro perto do mar, então eu frequentemente vou para a praia.

Hellespont'u açtım, o zamana kadar Persler hala denize komuta ettiler.

Eu abri o Helesponto, ainda que naquela época os persas ainda comandassem o mar.

Ağır bombardıman, yağmur ve kırık sulama kanallar savaş alanını bir denize dönüştürür