Translation of "Denize" in Japanese

0.019 sec.

Examples of using "Denize" in a sentence and their japanese translations:

Güzel denize baktık.

我々は美しい海を見下ろした。

Ben denize baktım.

私は海を見下ろした。

Cesurca denize atladım.

私は意を決して海の中に飛び込んだ。

Denize bakarak durdu.

彼女は海の方を見ながら立っていた。

Evi denize yakın.

彼女の家は海の近くにあります。

Şehrin ışıkları denize taşıyor...

‎街の明かりが海にも届く

Denize kadar araba sürelim.

海までドライブしましょう。

Betty dün denize gitti.

ベティは昨日海へ行った。

Tekne denize doğru sürüklendi.

その船は漂流して外海に出た。

Nehir denize doğru akmaktadır.

その川は流れて海に注ぐ。

Balıkçılar ağlarını denize fırlattılar.

その漁師達は網を海に投げた。

İnsanlar denize Akdeniz derler.

その海を地中海と呼びます。

O, denize gitmek istedi.

彼は船乗りになりたかった。

O, denize doğru yürüyordu.

彼は海の方へ歩いていきました。

O, mavi denize ulaştı.

彼は青い海に着いた。

O denize Akdeniz denir.

その海を地中海と呼びます。

Bu otel denize bakıyor.

このホテルは海に面している。

Şu göl denize benziyor.

あの湖は海のように見えます。

Dağı denize tercih ederim.

私は海より山が好きだ。

Gemi denize geri döndü.

船が海の上に返されました。

Bir kadın, gemiden denize düştü.

ひとりの女性が船から海の中へ落ちた。

Gemi yarın Honolulu'ya denize açılacak.

その船は明日ホノルルに向かって出航する。

O, denize bir atla gitti.

彼は海まで馬に乗った。

Saatlerce otururdu ve denize bakardı.

- 彼は何時間も座って海を眺めたものだった。
- 彼はよく何時間も座って海を眺めたものだったよ。
- 彼はよく何時間も座って海を眺めたものだ。

O, yüzünü denize doğru döndü.

彼は海の方を向いた。

O, denize doğru bakarak durdu.

彼女は海の方を見ながら立っていた。

Amcam 18 yaşında denize gitti.

私の伯父は18歳で船乗りになった。

O yüzmek için denize gitti.

- 彼は泳ぐために海は行った。
- 彼は海に泳ぎに行った。

- Evim denize bakıyor.
- Benim evim denize doğru bakar.
- Evim full deniz manzaralı.

僕の家は海に面している。

Denize ulaşan yavruların üçte birini kapacaklar.

‎海に入れても ‎3分の1はサメの餌になる

Yeni bir yakıt tankeri denize indirildi.

新しいオイル・タンカーが進水した。

Denize yarım milden daha fazla değil.

- 海まではわずか半マイルだ。
- 海までわずか半マイルだ。

- Saatlerce denize baktım.
- Saatlerce denizi seyrettim.

何時間も海を眺めた。

Kaptan on dokuz yaşındayken denize gitti.

その船長は19歳のとき船乗りになった。

Nehir yavaş yavaş denize doğru akar.

その川はゆっくりと海まで流れる。

Dalgalar tarafından kıyıdan denize doğru sürüklendi.

彼は岸から沖へと波にさらわれていった。

Sadece 14 yaşında iken denize gitti.

彼はまだ十四歳の時に船乗りになった。

Gemi Şikoku sahili boyunca denize açıldı.

船は四国の海岸にそって進んだ。

O ahtapot yenilmeden denize geri döndü.

食べられることなくそのたこは、海に帰ったのであった。

Yarın hava iyi olursa denize gideceğim.

あす晴れれば海に行きます。

Bu nehir güneye denize doğru akar.

この川は南へ流れて海に注ぎこむ。

Denize yakın yaşamasına rağmen o hala yüzemiyor.

海の近くに住んでいるのが、彼女は泳げない。

Biz onun arabasına bindik ve denize gittik.

我々は彼の車に乗り込んで海岸へ行った。

Paramı Tom'a verebileceğim gibi denize de fırlatabilirim.

トムに金を貸すのは海に金を投げ捨てるようなものだ。

Yarın hava güzel olursa arkadaşlarımla denize açılacağım.

明日天気が良ければ、友達とヨット乗りに行きます。

- Evim denize bakıyor.
- Evim full deniz manzaralı.

私の家は海に面している。

Denize gitmek için henüz hava çok soğuk.

あまりに寒くてまだ海には行けない。

Denize yakın yerde büyüdü fakat yüzmekten nefret eder.

彼女は海の近くで育ったが、泳ぐのが大嫌いだ。

Dağa mı yoksa denize mi gideceklerine karar veremediler.

彼らは山に行くべきか海に行くべきか決められなかった。

O, sık sık oturur ve saatlerce denize bakar.

彼は何時間も座って海を見ていることがよくある。

Mary bazen saatler boyu öylece oturup denize bakar.

- メアリーは何時間もずっと座って海を眺めている事がある。
- メアリーは何時間もじっと座って海を眺めていることがある。

Mary bazen saatlerce hareketsiz oturur ve denize bakar.

- メアリーは何時間もずっと座って海を眺めている事がある。
- メアリーは何時間もじっと座って海を眺めていることがある。

Rüzgar durduktan sonra, tekneyle açık denize yelken açalım.

風がやんだら沖まで船を出そう。

Denize yakın yaşıyorum. Bu yüzden sık sık plaja giderim.

私は海の近くに住んでいるのでよく海岸に行きます。

Ağır bombardıman, yağmur ve kırık sulama kanallar savaş alanını bir denize dönüştürür

激しい砲撃、雨、壊れた用水路が 戦場を泥の海に変えた

Nereye pikniğe gideceğimizi görüştüğümüzde bazıları ormana gitmek istedi, diğerleri denize gitmek istedi.

どこにピクニックに行くかを私達が話し合った時、森に行きたがる人もいれば、海に行きたがる人もいた。

- Deniz kıyısında yaşadığım için sık sık plaja giderim.
- Evim denize yakın olduğu için sık sık sahile inerim.

私は海の近くに住んでいるのでよく海岸に行きます。