Translation of "Denize" in Spanish

0.013 sec.

Examples of using "Denize" in a sentence and their spanish translations:

Ben denize baktım.

Miré abajo hacia el mar.

Atlantis denize battı.

La Atlántida se hundió en el mar.

Yarın denize açılacağız.

Mañana vamos a navegar.

Denize bakarak durdu.

Ella se quedó mirando hacia el mar.

Evi denize yakın.

Su casa está cerca del mar.

Şehrin ışıkları denize taşıyor...

La luz del pueblo se derrama sobre el mar

Denize kadar araba sürelim.

Conduzcamos hasta el mar.

Nehir denize doğru akmaktadır.

El río fluye hasta el mar.

O, denize gitmek istedi.

- Él quería viajar al mar.
- Él quería ir al mar.

Korsan, monoküleriyle denize gözlüyordu

El pirata observaba el mar con su catalejo.

O, denize çıplak daldı.

Se echó un clavado desnuda al mar.

Mavi gök, denize yansıyor.

El cielo azul se refleja en el mar.

Tom denize çapa attı.

Tom lanzó el ancla por la borda.

O, denize doğru yürüyordu.

Él caminaba en dirección al mar.

O, mavi denize ulaştı.

Llegó al mar azul.

Dün Betty denize gitti.

Betty ayer fue al mar.

Şu göl denize benziyor.

Ese lago se ve como el mar.

Dağı denize tercih ederim.

Prefiero la montaña al mar.

Ben denize açılmak istedim.

Quería salir a navegar.

Bir kadın, gemiden denize düştü.

Una mujer cayó de un barco al mar

Gemi yarın Honolulu'ya denize açılacak.

El barco zarpa a Honolulu mañana.

Biyologlar bazı kaplumbağaları denize bıraktılar.

Los biólogos liberaron a algunas tortugas en el mar.

Denize atlayamam. Nasıl yüzeceğimi bilmiyorum.

No puedo saltar al mar. No sé nadar.

O yüzmek için denize gitti.

Él se fue al mar para nadar.

Bu nehrin suyu denize akar.

El agua de este río desemboca en el mar.

- Evim denize bakıyor.
- Benim evim denize doğru bakar.
- Evim full deniz manzaralı.

Mi casa tiene vista al mar.

Denize ulaşan yavruların üçte birini kapacaklar.

Tomarán un tercio de las crías que llegan al mar.

Bir denize göre çok fazla derin

demasiado profundo para un mar

- Saatlerce denize baktım.
- Saatlerce denizi seyrettim.

Contemplé el mar durante horas.

Nehir yavaş yavaş denize doğru akar.

El río fluye lentamente hacia el mar.

O ahtapot yenilmeden denize geri döndü.

Ese pulpo regresó al mar sin ser devorado.

Nasıl denize açılacağını sana kim öğretti.

- ¿Quién te enseñó a navegar?
- ¿Quién os enseñó a navegar?
- ¿Quién le enseñó a usted a navegar?
- ¿Quién les enseñó a ustedes a navegar?

Denize en yakın evde oturmak isterim.

Quisiera vivir en la casita más cercana del mar.

Biz onun arabasına bindik ve denize gittik.

Entramos en su carro y nos fuimos al mar.

Sen bir köprüden denize atladın mı hiç?

¿Alguna vez has saltado al mar desde un puente?

Denize yakın yerde büyüdü fakat yüzmekten nefret eder.

Se crió cerca del mar, pero odia nadar.

Dağa mı yoksa denize mi gideceklerine karar veremediler.

No logragaban decidir si ir a la montaña o al mar.

John onun cesetini yaktırdı ve külleri denize attı.

A Juan lo cremaron y sus cenizas fueron echadas al mar.

Denize yakın yaşıyorum. Bu yüzden sık sık plaja giderim.

- Voy seguido a la playa porque vivo cerca del mar.
- Voy con frecuencia a la playa porque vivo cerca del mar.

- Deniz kıyısında yaşadığım için sık sık plaja giderim.
- Evim denize yakın olduğu için sık sık sahile inerim.

Yo vivo cerca del mar y a menudo voy a la playa.

Elveda ey şanlı İstanbul! Elveda Pera ve Permas! Elveda iskele, Çıfıt Çarşısı ve de Gedikpaşa! Güzel hasbahçe, elveda! Şimdi büyük bir cami olarak kullanılan ulu mabet Ayasofya, elveda! Tersaneler, elveda! Şeytan görsün yüzünüzü! Artık her gün denize indirebilirsiniz karinadan yelkene seyir için gerekli her şeyi hazır bir kadırga!

¡Adiós, Constantinopla famosísima! ¡Pera y Permas, adiós! ¡Adiós, escala, Chifutí y aun Guedí! ¡Adiós, hermoso jardín de Visitax! ¡Adiós, gran templo que de Santa Sofía sois llamado, puesto que ya servís de gran mezquita! ¡Tarazanas, adiós, que os lleve el diablo, porque podéis al agua cada día echar una galera fabricada desde la quilla al tope de la gavia, sin que le falte cosa necesaria a la navegación!