Translation of "Seçtin" in English

Seçtin mi?

Have you chosen?

Hangisini seçtin?

- Which did you choose?
- Which one did you pick?

Hangi yolu seçtin?

Which road did you choose?

Neden beni seçtin?

- Why did you pick me?
- Why did you choose me?

Daha seçtin mi?

Did you choose yet?

Neden Tom'u seçtin?

Why did you pick Tom?

Birini seçtin mi?

Did you pick one yet?

Neden bizi seçtin?

Why did you pick us?

Neden onları seçtin?

Why did you pick them?

Neden onu seçtin?

Why did you pick him?

Hangi oyunu seçtin?

Which game did you choose?

Bölüm seçtin mi?

Have you chosen a major yet?

Neden bu şirketi seçtin?

Why did you choose this company?

Sen zaten seçtin mi?

Have you already chosen?

Güzel bir tane seçtin.

You picked a nice one.

Sen iyi birini seçtin.

You chose a good one.

Bunu sen mi seçtin?

Did you pick this?

- İyi seçtin.
- İyi seçtiniz.

You've chosen well.

Bir başlık seçtin mi?

Have you chosen a topic?

Bu kariyeri neden seçtin?

Why did you choose this career?

O şarkıyı neden seçtin?

Why did you pick that song?

Niçin öyle bir konu seçtin?

Why did you choose such a subject?

Sen kötü bir zaman seçtin.

You picked a bad time.

Bu şarkıları kendin mi seçtin?

Did you choose those songs yourself?

Bu işi kendin seçtin, değil mi?

You chose this job yourself, right?

Takım için neden bu ikisini seçtin?

Why did you pick those two for the team?

Anne'ye göndermek için hangi kitabı seçtin?

Which book did you pick out to send to Anne?

Üniversitede ana branş olarak ne seçtin?

- What did you major in at college?
- What did you specialize in at university?

Esas branş olarak hangi konuyu seçtin?

What subject do you major in?

- Hangi yolu seçtin?
- Hangi yolu seçtiniz?

Which way did you choose?

Oğlun için ilginç bir kitap seçtin mi?

Did you choose an interesting book for your son?

Ziyarete gelmek için kötü bir zaman seçtin.

You picked a bad time to come visit.

Çadırını kurmak için gerçekten aptalca bir yer seçtin.

You really picked a stupid place to pitch your tent.

Boston'u ziyaret etmek için güzel bir zaman seçtin.

You've chosen a good time to visit Boston.

Bunu yapmayı sen seçtin. Hiç kimse kafana silah tutmadı.

You chose to do this. No one held a gun to your head.