Translation of "Masasına" in English

Avukatının masasına giderken

but I said her female name loud enough

Muayene masasına uzanın.

- Lie on the examining table.
- Lie down on the examination table.

Tom masasına oturdu.

Tom sat down at his desk.

Muayene masasına uzan.

- Lie on the examining table.
- Lie down on the examination table.

Tom masasına doğru yürüdü.

Tom walked over to the desk.

Tom çalışırken masasına oturdu.

Tom sat at his desk working.

Akşam yemeği masasına oturduk.

We were seated at the supper table.

Tom bilardo masasına uzandı.

Tom went over to the pool table.

Onu Tom'un masasına koy.

Put it on Tom's desk.

Müzakere masasına ne getirebilirsin?

What can you bring to the negotiating table?

Garson onun masasına geldi.

The waiter came up to his table.

Tom masasına geri döndü.

Tom went back to his desk.

- Tom alışveriş torbasını mutfak masasına koydu.
- Tom market poşetini mutfak masasına koydu.
- Tom pazar çantasını mutfak masasına koydu.

Tom put the bag of groceries on the kitchen table.

Sözlüğü Tom'un masasına geri koydum.

I put the dictionary back on Tom's desk.

Tom belgeleri Mary'nin masasına attı.

Tom tossed the documents on Mary's desk.

Tom evrakı Mary'nin masasına koydu.

Tom put the document on Mary's desk.

Mary çantasını mutfak masasına koydu.

Mary put her purse on the kitchen table.

Tom anahtarlarını yemek masasına koydu.

Tom put his keys on the dining table.

Tom Mary'nin masasına doğru yürüdü.

Tom walked over to Mary's desk.

Tom cep telefonunu masasına koydu.

Tom put his cell phone on his desk.

Tom çantaları mutfak masasına koydu.

Tom put the bags on the kitchen table.

Tom çantasını Mary'nin masasına koydu.

Tom put his bag on Mary's desk.

Eşyalarınızı yemek odası masasına koymayın.

Don't put your belongings on the dining-room table.

Tom anahtarlarını mutfak masasına koydu.

Tom laid his keys on the kitchen table.

Ben bacağımı kahve masasına çarptım.

I banged my leg on the coffee table.

Onlar ön çalışma masasına yaklaşıyorlar.

They approach the front desk.

Kitaplarınızı yemek odası masasına koymayın.

Don't put your books on the dining room table.

Tom masasına oturdu ve çalışmaya başladı.

Tom sat down at his desk and started working.

Tom mutfak masasına bir not bıraktı.

Tom left a note on the kitchen table.

Tom kahve kupasını piknik masasına koydu.

Tom put his coffee mug on the picnic table.

Tom masasına geri gitti ve oturdu.

Tom went back to his desk and sat down.

Tom Mary'nin masasına bir zarf koydu.

Tom put an envelope on Mary's desk.

Tom ev ödevini yaparken masasına oturdu.

Tom sat at his desk doing his homework.

Toplantıdan sonra o doğrudan masasına doğru yöneldi.

After the meeting she headed straight to her desk.

Tom Mary'nin masasına bir grup mektup koydu.

Tom put a bunch of letters on Mary's desk.

Tom Mary'nin masasına bir yığın mektup koydu.

Tom put a stack of letters on Mary's desk.

Günlük gazete dünya'nın sorunlarını kahvaltı masasına getirir.

The daily newspaper brings the world's problems to the breakfast table.

O, onun masasına aşk notları bırakmaya başladı.

He started leaving love notes on her desk.

Tom restorana geldi ve her zamanki masasına oturdu.

Tom came into the restaurant and sat at his usual table.

Yemek masasına doğru yol alın! Akşam yemeği sunuldu.

Make your way to the dining table! Dinner is served.

Biz kimlik belgelerimizi güvenlik masasına göstermek zorunda kaldık.

We had to show our papers at the security desk.

Tom yemek odası masasına üç tane mum koydu.

Tom put three candles on the dining room table.

Tom cebinden bir şey çıkardı ve onu masasına koydu.

Tom pulled something out of his pocket and put it on his desk.

Tom bir kamışla çikolatalı sütü içerken yemek odası masasına oturdu.

Tom sat at the dining room table, drinking chocolate milk through a straw.

Tom yeni bilgisayar masasına uyan yeni bir döner sandalye satın aldı.

Tom bought a new swivel chair to go with his new computer desk.

- Tom yakında evleniyor.
- Tom yakında nikâh masasına oturacak.
- Tom yakında dünyaevine girecek.

- Tom will get married soon.
- Tom is going to get married soon.

Tom öğretmen masasına oturdu ve o, sınıfa girdiği zaman kimya öğretmenini taklit ediyordu.

Tom sat down at the teacher's table and was imitating the chemistry teacher when she entered the classroom.