Translation of "John'un" in English

0.015 sec.

Examples of using "John'un" in a sentence and their english translations:

John'un gerekçesi şuydu:

John's justification was quite simple:

John'un yanına oturdum.

I sat next to John.

John'un eli temiz.

John's hand is clean.

O John'un elması.

- It is John's apple.
- It's John's apple.

John'un geleceğini umuyorum.

I hope that John comes.

Tom, John'un ikizidir.

- Tom is John's twin.
- Tom is John's twin brother.

John'un gelmesini umuyorum.

I hope for John to come.

John'un ölümüne şaşırdım.

I was surprised at John's death.

Tom John'un ağabeyi.

Tom is John's older brother.

- John'un ölümünden dolayı şoka girdim.
- John'un ölümü beni çok sarstı.
- John'un ölümüyle dehşete düştüm.

I was shocked about John's death.

- O, John'un onu sevdiğini biliyordu.
- John'un kendisini sevdiğini biliyordu.

She knew that John loved her.

- Tom, John'un kazağını giyiyordu.
- Tom'un üstünde John'un kazağı vardı.

Tom was wearing John's sweater.

Rod John'un karşısında yaşıyor.

Rod lives across the street from John.

John'un evi kilisenin karşısındadır.

John's house is opposite the church.

John'un beş elması var.

John has five apples.

Mary, John'un kız kardeşidir.

Mary is John's sister.

Tom John'un tıpatıp benzeri.

Tom is a dead ringer for John.

Tom John'un göbek adıdır.

Tom is John's middle name.

Tom John'un pijamalarını giyiyordu.

Tom was wearing John's pajamas.

Tom, John'un tişörtünü giyiyor.

Tom is wearing John's T-shirt.

Tom John'un ayakkabılarını giyiyor.

Tom is wearing John's shoes.

John'un hata yapması olasıdır.

John is likely to make a mistake.

Tom John'un bir arkadaşı.

Tom is a friend of John's.

Tom John'un bir arkadaşıydı.

Tom was a friend of John's.

John'un iki oğlu var.

John has two sons.

Tom John'un tek oğlu.

Tom is John's only son.

Tom, John'un ikiz kardeşidir.

Tom is John's twin brother.

Tom John'un pijamasını giyiyor.

Tom is wearing John's pajamas.

Tom, John'un dudağını patlattı.

Tom gave John a fat lip.

- Tom, John'un eski karısıyla evli
- Tom, John'un eski eşiyle evli.

Tom is married to John's ex-wife.

- Tom Mary'ye John'un resmini gösterdi.
- Tom Mary'ye John'un bir resmini gösterdi.

- Tom showed Mary a picture of John.
- Tom showed a picture of John to Mary.

O, John'un onu sevdiğini biliyor.

She knows that John loved her.

Tom John'un hücre arkadaşı idi.

Tom was John's cellmate.

John'un hazır bir dili var.

John has a ready tongue.

Tom John'un söylediğini Mary'ye söylememeliydi.

Tom shouldn't have told Mary what John did.

Tom Mary'ye John'un mesajını verdi.

Tom gave Mary John's message.

Tom John'un eski eşine aşık.

- Tom's in love with John's ex-wife.
- Tom is in love with John's ex-wife.

John'un parlak bir düşüncesi vardı.

John had a brilliant idea.

John'un yeni bir düşüncesi vardı.

John had a novel idea.

Tom John'un midesine yumruk attı.

Tom punched John in the stomach.

John'un karısı bir İngilizce öğretmenidir.

John's wife is an English teacher.

Tom John'un takma sakalını çekti.

Tom yanked off John's fake beard.

Tom üniversitede John'un oda arkadaşıydı.

Tom was John's roommate in college.

Tom ve Mary, John'un çocuklarıdır.

Tom and Mary are John's children.

Tom, John'un en büyük oğludur.

Tom is John's oldest son.

John'un bir Tin Lizzie'si var.

John has a Tin Lizzie.

Tom ve Mary, John'un cenazesindeydiler.

Tom and Mary were at John's funeral.

Tom John'un gömleklerinden birini giydi.

Tom put on one of John's shirts.

Tom Mary'ye John'un fotoğrafını gösterdi.

Tom showed Mary John's photo.

John'un burada olması gerekmiyor muydu?

Wasn't John supposed to be here?

John'un bir Japon arabası var.

John has a car from Japan.

Tom John'un küçük erkek kardeşi.

Tom is John's younger brother.

Tom John'un en iyi adamı

Tom was John's best man.

John'un burada hiç arkadaşı yok.

- John has no friends here.
- John doesn't have any friends here.

Geçen hafta sonu John'un evindeydik.

We were at John's house last weekend.

Tom Mary'ye John'un resmini gösterdi.

- Tom showed Mary John's picture.
- Tom showed John's picture to Mary.

Tom John'un oda arkadaşı oldu.

Tom became John's roommate.

Tom, John'un yaptığını Mary'ye söylememeliydi.

Tom shouldn't have told Mary what John did.

Tom, John'un erkek kardeşi olmalı.

Tom must be John's brother.

Tom Mary'ye John'un olmadığını söyledi.

Tom told Mary that John was absent.

Tom, Mary'ye John'un yüzemediğini söyledi.

Tom told Mary John couldn't swim.

Tom ve Mary, John'un ebeveynleri.

Tom and Mary are John's parents.

Tom ve Mary, John'un kuzenleridir.

Tom and Mary are John's cousins.

Tom, Mary'ye John'un kazanmayacağını söyledi.

- Tom told Mary that John wouldn't win.
- Tom told Mary John wouldn't win.

Tom Mary'ye John'un ağlamayacağını söyledi.

Tom told Mary that John wouldn't cry.

Tom, Mary'ye John'un kazanamadığını söyledi.

Tom told Mary that John didn't win.

Tom Mary'ye John'un ağlamadığını söyledi.

Tom told Mary that John didn't cry.

Tom, Mary'ye John'un kazanacağını söyledi.

Tom told Mary that John would win.

Tom, Mary'ye John'un ağlamayacağını söyledi.

Tom told Mary John wouldn't cry.

Tom Mary'ye John'un kazanabileceğini söyledi.

Tom told Mary John could win.

Tom ve John'un sakalı var.

Tom and John have beards.

Tom, John'un eski oda arkadaşı.

Tom is John's former roommate.

Tom, John'un evinden Mary'yi aradı.

Tom called Mary from John's house.

Tom ve Mary, John'un arkadaşlarıdır.

Tom and Mary are John's friends.

Tom Mary'ye John'un numarasını verdi.

Tom gave Mary John's number.

Tom John'un gömleklerinden birini giyiyor.

Tom is wearing one of John's shirts.

John'un annesi öyle genç görünüyor ki, sık sık John'un ablası olduğu sanılıyor.

John's mother looks so young that she is often mistaken as John's older sister.

- John'un aklına müthiş bir fikir geldi.
- John'un aklına muhteşem bir fikir geldi.

A splendid idea occurred to John.

John'un bayrağının yere düştüğünü gören Sigismund,

Seeing John’s banner falling, Sigismund ordered a full charge, in a desperate attempt

John'un niçin aniden gittiğini anlayabiliyor musun?

Can you make out why John left so suddenly?

John'un sahip olduğu aynı gitardan istiyorum.

I want the same guitar as John has.

Tom Mary'den John'un telefon numarasını istedi.

Tom asked Mary for John's telephone number.

John'un Bay Brown ile konuştuğunu duydum.

- I heard John speak to Mr Brown.
- I heard John speak to Mr. Brown.

John'un köpeğini besleyemem. O çok yırtıcı.

I cannot feed John's dog. It's too vicious.

Tom ve Mary John'un kedisiyle oynuyor.

Tom and Mary are playing with John's cat.

Tom Mary'ye John'un bazı fotoğraflarını gösterdi.

Tom showed Mary some photos of John.

Mary'ye John'un numarasını Tom'un verdiğini düşündüm.

- I thought Tom would give Mary John's phone number.
- I thought that Tom would give Mary John's phone number.

Tom John'un ölümü için Mary'yi suçluyor.

Tom blames Mary for John's death.

Tom, Mary'yi John'un evinin önünde bıraktı.

Tom dropped Mary off in front of John's.

Mary ve John'un ikisi de yüzemez.

Mary and John both can't swim.

Tom şimdi John'un eski karısıyla evli.

Tom is now married to John's ex-wife.

Tom Mary ve John'un öpüştüğünü gördü.

Tom saw Mary and John kissing.

Tom, Mary ve John'un hepsi burada.

Tom, Mary and John are all here.

Tom Mary'nin John'un partisinde olacağını düşünüyordu.

- Tom thought that Mary would be at John's party.
- Tom thought Mary would be at John's party.

Tom John'un söylediğini Mary'ye söyledi mi?

Did Tom tell Mary what John said?

Tom, Mary'ye John'un ona söylediklerini anlattı.

Tom told Mary what John had told him.