Translation of "Hoşlanmadım" in English

0.007 sec.

Examples of using "Hoşlanmadım" in a sentence and their english translations:

Bundan hoşlanmadım.

I'm not happy about it.

Ondan hoşlanmadım.

I didn't like it.

Filmden hoşlanmadım.

I didn't enjoy the movie.

Başlangıçta, ondan hoşlanmadım.

At first, I didn't like him.

Tom'dan hiç hoşlanmadım.

- I've never liked Tom.
- I have never liked Tom.

Onu yapmaktan hoşlanmadım.

I didn't enjoy doing that.

Gerçekten ondan hoşlanmadım.

I really didn't like that.

Duyduğum şeyden hoşlanmadım.

I didn't like what I heard.

Ben konserden hoşlanmadım.

I didn't like the concert.

Gördüğüm şeyden hoşlanmadım.

I didn't like what I saw.

Fakir olmaktan hoşlanmadım.

I didn't like being poor.

Ben partiden hiç hoşlanmadım.

I didn't enjoy the party at all.

Zaten ondan asla hoşlanmadım.

I never liked that one anyway.

Gitmesine gittim, lakin hoşlanmadım.

Of course I could have gone, but I didn't feel like it.

Oyunun üçüncü perdesinden hoşlanmadım.

I didn't care for the third act of the play.

O zaman biradan hoşlanmadım.

I didn't like beer at that time.

Çok uzun bekletilmekten hoşlanmadım.

I didn't like being kept waiting so long.

Ben gerçekten ondan hoşlanmadım.

I didn't really enjoy that.

Ben ondan hiç hoşlanmadım.

I didn't like that at all.

Ondan çok fazla hoşlanmadım.

I didn't enjoy it very much.

Okul oyunlarımda oynamaktan hoşlanmadım.

I didn't like to play in my school games.

Zaten ondan hiç hoşlanmadım.

I never liked him anyway.

Ben filmden çok hoşlanmadım.

I didn't like the movie very much.

Balığa gitmekten hiç hoşlanmadım.

I never liked going fishing.

Tom'un fikirlerinin hiçbirinden hoşlanmadım.

I didn't like any of Tom's ideas.

Onu yapmaktan hiç hoşlanmadım.

- I never liked doing that.
- I've never liked doing that.

Bu kitapların hiçbirinden hoşlanmadım.

I didn't like any of these books.

Ondan hoşlanmadım çünkü çok kibirli.

I don't like him because he is too proud.

Ben resmi mektup yazmaktan hoşlanmadım.

I didn't like to write official letters.

Ben onun söylediğinden hiç hoşlanmadım.

I didn't like what he said at all.

Dinini okudum ama ondan hoşlanmadım.

I studied your religion, but I didn't like it.

İlk zamanlar bunu yapmaktan hoşlanmadım.

I didn't like doing this at first.

Ama yapılacaklar listesi fikrinden hoşlanmadım;

But I didn't like the idea of bucket lists;

Filmin sona eriş biçiminden hoşlanmadım.

I didn't like the way the movie ended.

Tom'la ilk karşılaştığımda ondan hoşlanmadım.

When I first met Tom, I didn't like him.

Tom'un köpeğine davranış biçiminden hoşlanmadım.

- I didn't like the way Tom treated his dog.
- I didn't like the way that Tom treated his dog.

Aslında onu Tom'la yapmaktan hoşlanmadım.

I didn't really enjoy doing that with Tom.

Ondan hoşlanacağımı düşündüm ama hoşlanmadım.

- I thought I'd like it, but I didn't.
- I thought that I'd like it, but I didn't.

Sinemaya gittim ama filmden çok hoşlanmadım.

I went to the cinema, but I didn't enjoy the film much.

Topluluk önünde konuşmaktan asla çok hoşlanmadım.

I never much liked public speaking.

Şimdiye kadar gördüğüm hiçbir şeyden hoşlanmadım.

I haven't liked anything I've seen so far.

Gerçeği söylemek gerekirse, Tom'dan hiç hoşlanmadım.

To tell the truth, I never did like Tom.

Son işimden hoşlanmadım. Bu yüzden ayrıldım.

I didn't enjoy my last job. That's why I quit.

Ben partiden hoşlanmadım ama Tom hoşlandı.

I didn't enjoy the party, but Tom did.

Gerekli arama fikrinden hoşlanmadım, fakat o yapılmalıydı.

I disliked the idea of the necessary call, but it had to be done.

Doğruyu söylemek gerekirse, onun konuşma tarzından hoşlanmadım.

To tell the truth, I don't like his way of talking.

Başlangıçta ben ondan hoşlanmadım ama şimdi hoşlanıyorum.

In the beginning I did not like him, but now I do.

Onun, benim telefonumu çok fazla kullanmasından hoşlanmadım.

I didn't like her using my phone too much.

Ondan hiç hoşlanmadım ve de asla hoşlanmayacağım.

I have never liked her and I never will.

Yemekten hoşlanmadım ama onu yemek için kendimi zorladım.

I did not like the food, but I forced myself to eat it.

- Gerçekten Tom'dan hiç hoşlanmadım.
- Tom'u gerçekten hiç sevmedim.

I never really liked Tom.

Baştan başlamak zorunda kaldım ve ben bundan hiç hoşlanmadım.

I had to start from the beginning, and I didn't like that at all.

İlk başta işimden hoşlanmadım ama artık ondan hoşlanmaya başlıyorum.

At first I didn't like my job, but I'm beginning to enjoy it now.