Translation of "Girdik" in English

İçeriye girdik.

We went inside.

Biz çıkmaza girdik.

We're stalled.

İçeri birlikte girdik.

We came in together.

Arka kapıdan odaya girdik.

We entered the room by the back door.

Ciddi bir konuşmaya girdik.

We entered into a serious conversation.

Odaya Tom'dan sonra girdik.

We entered the room after Tom.

Böcek aramak üzere ormana girdik.

We went into the woods in search of insects.

Biz onun arkasından odaya girdik.

We entered the room after him.

Dün büyük bir labirente girdik.

Yesterday we went into a huge maze.

Dün biyolojide bir sınava girdik.

We had an examination in biology yesterday.

Biz otobüs için sıraya girdik.

We queued up for the bus.

Tom ve ben tartışmaya girdik.

Tom and I got into an argument.

Geçen hafta matematikten bir sınava girdik.

We took an examination in math last week.

Biraz yiyecek almak için dükkâna girdik.

We went into a shop to get some food.

Restorana girdik ve öğle yemeği yedik.

We entered the restaurant and had lunch.

Biz manastırda durduk ve içeri girdik.

We stopped at the monastery and went inside.

Tom'un yaptığı şeyden dolayı şoka girdik.

We were shocked by what Tom did.

Uzun bir bekleyişten sonra içeri girdik.

We got in after a long wait.

Oraya ziyarete gittiğimde ev sahibiyle binaya girdik

When I went to visit there, my host walked me into the building

Biz konsere bilet almak için sıraya girdik.

We queued up to get tickets for the concert.

Tom ve ben anahtarla kapıyı açıp içeri girdik.

Tom and I let ourselves in.

- Otobüse binmek için sıra olduk.
- Otobüs sırasına girdik.

We queued for the bus.

İyi haber şu ki soğuk zincir güzergâhına yeniden girdik

[Bear] Good news, we've rejoined the cold chain route,

Odaya girdik ve Tom ile Mary'yi dans ederlerken gördük.

We went in the room and saw Tom and Mary dancing.

Biz bir restorana girdik ve akşam yemeğimizi yerken enerji krizini tartıştık.

We entered a restaurant and discussed the energy crisis over our dinner.

Uyku tulumlarımıza girdik ve sonra Tom hayaletler hakkında bir hikaye anlattı.

We got into our sleeping bags, and then Tom told a story about ghosts.