Translation of "Birbirlerine" in English

0.031 sec.

Examples of using "Birbirlerine" in a sentence and their english translations:

birbirlerine vurabilirsiniz.

you can click them together if you want.

Birbirlerine güvenirler.

They trust each other.

Birbirlerine yazdılar.

They wrote to each other.

Birbirlerine bakıyorlar.

They're staring at each other.

Birbirlerine güveniyorlar.

They trust each other.

Birbirlerine hayranlar.

They admire each other.

Birbirlerine doyamadılar.

They couldn't get enough of each other.

birbirlerine neler yaptığı

what he did to each other

Hemen birbirlerine kenetleniyorlar

they snap together immediately

Kızlar birbirlerine bakıyorlar.

The girls are facing each other.

İkizler birbirlerine benziyorlar.

The twins do resemble each other.

Onlar birbirlerine akrabalar.

- They are of kin to each other.
- They're related to each other.

Onlar birbirlerine hayrandır.

They admire each other.

Onlar birbirlerine baktılar.

They looked at each other.

Birbirlerine sıkıca sarıldılar.

They embraced tightly.

Birbirlerine âşık olacaklar.

- They will fall in love with each other.
- They'll fall in love with each other.

Onlar birbirlerine gülümsediler.

- They smiled at each other.
- They smiled at one another.

Onlar birbirlerine gülümsüyorlar.

They're smiling at each other.

Onlar birbirlerine fısıldadılar.

They whispered to each other.

Kızlar birbirlerine baktılar.

The girls looked at each other.

Çocuklar birbirlerine baktı.

The boys looked at each other.

Birbirlerine hediyeler verirler.

They give presents to one another.

Arabalar birbirlerine çarptılar.

The cars crashed into each other.

Garsonlar birbirlerine çarptılar.

The waiters bumped into each other.

Onlar birbirlerine gülümsedi.

They smiled at each other.

Onlar birbirlerine güvenmezler.

They don't trust each other.

Olar birbirlerine gülümsedi.

They exchanged smiles.

Onlar birbirlerine sarıldı.

They hugged each other.

Birbirlerine doğru çekilirler.

They are pulled straight to one another.

Küçük aileler birbirlerine yaklaşır.

Small families draw closer together.

Kız kardeşler birbirlerine benziyorlar.

The sisters look like each other.

Birbirlerine dostluk bağıyla bağlılar.

Friendship bound them together.

Arkadaş birbirlerine yardımcı olmalıdır.

Friends should help one another.

Onlar birbirlerine yardım ettiler.

They helped each other.

Öğrenciler birbirlerine kağıt atıyorlardı.

The students were throwing paper at one another.

Birbirlerine dik dik baktılar.

They stared at each other.

Onlar birbirlerine karşı kibardı.

They were nice to each other.

Onlar birbirlerine özlemle baktılar.

They stared longingly at each other.

Onlar endişeyle birbirlerine baktılar.

They stared apprehensively at one another.

Onlar birbirlerine hayran kaldılar.

They admired each other.

Onlar birbirlerine hediyeler verir.

They give each other presents.

Onlar birbirlerine yardımcı olurlar.

They help each other.

Onlar birbirlerine saygı duyarlar.

They respect one another.

Öğrenciler birbirlerine kartopu atıyorlardı.

Students were throwing snowballs at each other.

Son sesleriyle birbirlerine küfrediyorlardı.

They were swearing at each other at the top of their voices.

Onların birbirlerine ihtiyacı vardı.

They needed one another.

Onlar birbirlerine yardım edebilir.

They can help each other.

Onlar kanepede birbirlerine sarılıyordu.

They were cuddling on the couch.

Komünistler birbirlerine "yoldaş" derlerdi.

The communists called each other "comrades".

Birbirlerine âşık gibi görünüyorlar.

They seem to be in love with each other.

Uzaktan, birbirlerine ateş ettiler.

From a distance, they shot at each other.

Ödevde birbirlerine yardım ettiler.

They helped each other with homework.

Çocuklar birbirlerine kartopu attılar.

The children threw snowballs at each other.

Birbirlerine adları ile seslendiler.

They called each other names.

Birbirlerine kızıyor gibi görünüyorlardı.

They seemed to be mad at each other.

İki kız birbirlerine sarıldılar.

The two girls hugged each other.

- Tom ve Mary birbirlerine deli oluyor.
- Tom ve Mary birbirlerine bayılıyor.
- Tom ve Mary birbirlerine divane oluyor.

Tom and Mary are crazy about each other.

birbirlerine olan güveni konusunda ise

about trust in each other

birbirlerine tutunarak bir köprü yapıyoralar

they make a bridge by holding on to each other

. Paris'te tanıştıklarında birbirlerine ısındılar; Napolyon

task of imposing his ‘Act of Mediation’ on Switzerland, which he carried out with

Bütün kızlar birbirlerine yardım ettiler.

All the girls helped each other.

Üç komşu birbirlerine yardımcı oldular.

The three neighbours helped each other.

Tom ve Mary birbirlerine sarıldılar.

Tom and Mary hugged each other.

Onların birbirlerine âşık olduğunu biliyorum.

- I know they're in love with each other.
- I know that they're in love with each other.

Tom ve Mary birbirlerine bakakaldılar.

Tom and Mary stared at each other.

Birbirlerine alışmaları biraz zaman aldı.

It took them some time to get used to each other.

Tom ve Mary birbirlerine katlanamıyorlar.

Tom and Mary can't stand each other.

Birbirlerine hızlı bir öpücük verdiler.

They gave each other a quick kiss.

Tom ve Mary birbirlerine güldüler.

Tom and Mary laughed at each other.

Tom ve Mary birbirlerine bakıyorlardı.

Tom and Mary were looking at each other.

Tom ve Mary birbirlerine güvenmiyor.

Tom and Mary don't trust each other.

Tom ve Mary birbirlerine aşıktılar.

Tom and Mary were in love with each other.

Tom ve Mary birbirlerine seslendiler.

Tom and Mary yelled at each other.

Tom ve Mary birbirlerine hayranlar.

Tom and Mary admire each other.

Tom ve Mary birbirlerine bağırıyorlardı.

Tom and Mary were screaming at each other.

Onlar mıknatıs gibi birbirlerine çekildiler.

They were drawn to each other like magnets.

Manyetik bir çekimle birbirlerine çekildiler.

They were drawn to each other by a magnetic attraction.

Birbirlerine sık sık mektup yazdılar.

They wrote letters to each other frequently.

Tom ve Mary birbirlerine baktılar.

Tom and Mary looked at one another.

Tom ve Mary birbirlerine akraba.

Tom and Mary are related to each other.

Tom ve Mary birbirlerine gülümsedi.

- Tom and Mary smiled at one another.
- Tom and Mary were smiling at each other.

Tom ve Mary birbirlerine yazdılar.

Tom and Mary wrote to each other.

Tom ve Mary birbirlerine güvenirler.

Tom and Mary trust each other.

Tom ve Mary birbirlerine aitler.

Tom and Mary belong together.

Tom ve Mary birbirlerine aşıklar.

Tom and Mary are in love with each other.

Sık sık birbirlerine yardım ederler.

They often help each other.

Birbirlerine alışmak biraz zamanlarını aldı.

It took them some time to get used to one another.

Kadın öğretmenler birbirlerine baktılar, afallamışça.

The women teachers looked at each other, astonished.

Birbirlerine iyi geceler öpücüğü verdiler.

They kissed each other goodnight.

İnsanlar birbirlerine karşı dürüst olmalı.

People should be honest with one another.

Tom ve Mary birbirlerine baktı.

Tom and Mary looked at each other.

Tom ve Mary birbirlerine bağlılar.

Tom and Mary are dependent on each other.