Translation of "Davetiye" in English

Sana davetiye gönderemem.

- I can't send you the invitation.
- I cannot send you the invitation.

Bir davetiye aldım.

I received an invitation.

Ben davetiye almadım.

I didn't get the invitation.

Ben sana davetiye gönderemem.

- I can't send you the invitation.
- I cannot send you the invitation.

Maksimum davetiye sayısını aştınız.

You have exceeded the maximum number of invites.

Davetiye, eşinizi getireceğinizi söyledi.

The invitation said to bring your significant other.

Hala bir davetiye bekliyorum.

I'm still waiting for an invitation.

Felakete davetiye çıkarmak bu.

That's a recipe for disaster.

Tom kazaya davetiye çıkarıyor.

Tom is flirting with disaster.

Davetiye, " Hediyeler yok, lütfen" diyordu.

The invitation said, "No gifts, please."

Tom, Mary'ye bir davetiye gönderdi.

Tom sent Mary an invitation.

Doğum günü partisine bir davetiye aldım.

I received an invitation to the birthday party.

Az önce Tom'a bir davetiye verildi.

Tom has just been given an invitation.

Ben sadece senin için bir davetiye gönderdim.

I've just sent an invitation for you.

Evlilik büyük oranda yolsuzluğa davetiye çıkarıyor. Ancak bunu

created lots of incentives for corruption on a massive scale. But that’s something

- Burada kaza "geliyorum" diyor.
- Burası kazaya davetiye çıkarıyor.

This place is an accident waiting to happen.

Davetiye patlamış mısır ve meşrubat hizmeti verileceğini söylüyordu.

The invitation said that popcorn and soft drinks would be served.

- Sami bir davetiye aldı.
- Sami bir davet aldı.

Sami received an invitation.

- Tom kazaya davetiye çıkarıyor.
- Tom, Azrail'le dans ediyor.

Tom is flirting with disaster.

İyi bir elbise bir davetiye kartı gibidir, iyi bir fikir bir tavsiye mektubu gibidir.

A good dress is a card of invitation, while a good mind is a letter of recommendation.

- Çok fazla incir tüketmek motoru bozmaya neden olabilir.
- Aşırı incir tüketmek cırcıra davetiye çıkarabilir.

Consuming figs in excess could cause loose stools.