Translation of "çıkarıyor" in English

0.015 sec.

Examples of using "çıkarıyor" in a sentence and their english translations:

- Leyla tesettürünü çıkarıyor.
- Leyla türbanını çıkarıyor.

Layla is taking off her hijab.

Motor hırıltı çıkarıyor.

The engine is purring.

Tom ayakkabılarını çıkarıyor.

Tom is taking off his shoes.

Tom ceketini çıkarıyor.

Tom is taking off his coat.

Tom eşyalarını çıkarıyor.

Tom is unpacking his stuff.

Tom olay çıkarıyor.

Tom is causing a scene.

Tüm gerçekliğiyle ortaya çıkarıyor.

as a way of being in the world.

TT: (Pes ses çıkarıyor)

TT: (Low pitch)

TT: (Tiz ses çıkarıyor)

TT: (High pitch)

...güçlü yırtıcıları ortaya çıkarıyor.

stalking Mumbai’s streets.

Hoş görüntüler ortaya çıkarıyor

reveals nice images

Iyi bir iş çıkarıyor.

but she does a good job.

Bu beni çileden çıkarıyor.

- It's driving me crazy.
- This is driving me crazy.

Tom iyi iş çıkarıyor.

Tom does a good job.

Tom güneşin keyfini çıkarıyor.

Tom is basking in the sun.

Tom bunun tadını çıkarıyor.

Tom loves this.

Şehrin keyfini çıkarıyor musun?

Are you enjoying the city?

Otomat garip sesler çıkarıyor.

The vending machine is making strange noises.

Tom evini satışa çıkarıyor.

Tom is putting his house up for sale.

Bebek şimdilerde diş çıkarıyor.

The baby is teething now.

Onun ikiyüzlülüğü çileden çıkarıyor.

His hypocrisy is infuriating.

Tom kazaya davetiye çıkarıyor.

Tom is flirting with disaster.

Altı aylık oğlum diş çıkarıyor.

My six-month old son is teething.

Tatil günlerinin tadını çıkarıyor musun?

Are you enjoying the holidays?

Çocuklar çok fazla gürültü çıkarıyor.

The kids are making too much noise.

Tom bana çok sorun çıkarıyor.

Tom causes me a lot of trouble.

Geçmişin sırlarını arkeoloji ortaya çıkarıyor.

Archeology reveals the secrets of the past.

Bebek diş çıkarıyor bu aralar.

The baby is growing teeth now.

Tom müthiş bir iş çıkarıyor.

Tom is doing a fantastic job.

Hafta sonunun tadını çıkarıyor musun?

Are you enjoying your weekend?

Bu çocuk şimdi diş çıkarıyor.

This child is teething now.

Motor garip bir ses çıkarıyor.

The engine makes a strange noise.

Tom başıma fazladan iş çıkarıyor.

Tom causes me a lot of extra work.

O kuşlar güzel ses çıkarıyor.

Those birds sound lovely.

Tom Boston'da hayatının tadını çıkarıyor.

Tom is enjoying his life in Boston.

Kamyon şoförlüğü yaparak ekmeğini çıkarıyor.

He drives a truck for a living.

TT: (Tiz ve pes sesler çıkarıyor)

TT: (High and low pitches)

Morötesi ışık gizli avcıları ortaya çıkarıyor.

Ultraviolet light reveals hidden hunters.

Gece, hayvanların önüne olağanüstü zorluklar çıkarıyor.

Night presents animals with extraordinary challenges

...gece, hayvanların önüne olağanüstü zorluklar çıkarıyor.

night presents animals with extraordinary challenges...

Gece kameraları gizli dünyalarını ortaya çıkarıyor.

Night cameras reveal their secret world.

Nasıl bunu benim karşıma çıkarıyor diye

how does it make me face this?

Blackie yemek yerken çok ses çıkarıyor.

Blackie makes a lot of noise while he eats.

Japonya savaştan beri refahın tadını çıkarıyor.

Japan has enjoyed prosperity since the war.

Tom bir meydan okumanın tadını çıkarıyor.

Tom relishes a challenge.

O hâlâ sana sorun çıkarıyor mu?

Is that still giving you problems?

Sırtlanın havlaması kahkaha gibi ses çıkarıyor.

The hyena's bark sounds like laughter.

Köpeğini her gün yürüyüşe çıkarıyor musun?

Do you walk your dog every day?

- O ses çıkarıyor.
- O, gürültü yapıyor.

She makes noise.

Fakat alçalan güneş fokun silüetini ortaya çıkarıyor.

But the low sun reveals the seal's silhouette.

Yurt dışı şubeleri seçkin ürünleri dışarı çıkarıyor.

Overseas subsidiaries are putting out top-of the-line products.

Yazın, Avrupalı insanlar uzun tatilin keyfini çıkarıyor.

In summer, European people enjoy long holidays.

Benim çalar saatim çok gürültülü ses çıkarıyor.

My alarm clock's ticking is too loud.

Onlar ülkede sağlıklı bir yaşamın tadını çıkarıyor.

They are enjoying a healthy life in the country.

Maymunların algılamadığı kızılötesi ışık tünedikleri yerleri ortaya çıkarıyor.

Infrared light, invisible to the monkeys, reveals their high perches.

Bu kişiyi tanıyor olabilir misiniz diye karşınıza çıkarıyor

you might know this person

Evlilik büyük oranda yolsuzluğa davetiye çıkarıyor. Ancak bunu

created lots of incentives for corruption on a massive scale. But that’s something

- Hayatını kazanmak için çok çalışır.
- Ekmeğini taştan çıkarıyor.

He works hard to earn his living.

O, insanlara her zaman bir sürü sorun çıkarıyor.

He is always giving people a lot of trouble.

Bay White şimdiye kadar çok iyi iş çıkarıyor.

Mr. White is doing very well so far.

- Burada kaza "geliyorum" diyor.
- Burası kazaya davetiye çıkarıyor.

This place is an accident waiting to happen.

Tom'un boyu onu bir kalabalıkta ön plana çıkarıyor.

Tom's height makes him stand out in a crowd.

Bazı konuşmalar, hata ve yanlış anlamaları açığa çıkarıyor.

Some conversations clarify mistakes and misunderstandings.

- Bu sesi ne çıkarıyor?
- Bu gürültüyü yapan ne?

What's making that noise?

- Tom kazaya davetiye çıkarıyor.
- Tom, Azrail'le dans ediyor.

Tom is flirting with disaster.

Gece kameralarımız, yeni davranış denilebilecek bir şeyi ortaya çıkarıyor.

And our night cameras reveal what may be new behavior.

Ben ailemle birlikte pazar günün keyfini çıkarıyor olmam gerekir.

I should be enjoying Sunday with my family.

Tom ve Meryem Fransa'daki hac yolu yürüyüşünün keyfini çıkarıyor.

Tom and Mary are enjoying a walk along the pilgrims' trail in France.

Tom ve Mary tek başlarına oldukça iyi bir iş çıkarıyor.

Tom and Mary are doing a pretty good job of that all by themselves.

Tom, hava durumunu tahmin etmede oldukça iyi bir iş çıkarıyor.

Tom does a pretty good job of forecasting the weather.

Tom gerçekliğin değişmiş algısından acı çekmiyor. O onun tadını çıkarıyor.

Tom isn't suffering from an altered perception of reality. He's enjoying it.

- Bütün bu gürültüyü yapan kim?
- Bütün bu gürültüyü kim çıkarıyor?

Who's making all that noise?

Hannibal tarafına geçmesini sağladığı Galya'lılar ile neredeyse ordusunu iki katına çıkarıyor.

Hannibal succeeded in bringing the Gauls to his side, nearly doubling his army.

Anne puma ile dört küçük yavrusu gece gelmeden sıcağın tadını çıkarıyor.

A mother puma and her four young cubs make the most of the warmth before nightfall.

Belli bir algoraitma düzeni içerisinde düzenli bir şekilde bizim karşımıza çıkarıyor.

it regularly emerges in a certain algoraitma order.

Leyla ve Sami gerçek bir sevgi bağının tadını çıkarıyor gibi görünüyorlardı.

Layla and Sami did seem to enjoy a true loving bond.

Isıya duyarlı kamera daha yükseklerde, karanlıkta saklanan bir başka avcıyı ortaya çıkarıyor.

Higher up, a heat-sensitive camera reveals another hunter hiding in the darkness.

Kaderinin bu yönüyle bir kez daha uğraşmakla çok daha iyi bir iş çıkarıyor.

of once again tackling this aspect of the woman's fate in Vietnam.

Ama düşük ışıkta çalışan kameralar farklı bir yaklaşımı olan bir türü ortaya çıkarıyor.

But low-light cameras reveal a species with a different approach.

Tom polisin elinden kaçma konusunda oldukça iyi bir iş çıkarıyor, ama sonunda yakalanacak.

Tom has been doing a pretty good job of eluding the police, but eventually he'll get caught.

- Tom bizi it gibi çalıştırıyor.
- Tom bizi eşek gibi çalıştırıyor.
- Tom pestilimizi çıkarıyor.

Tom works us too hard.

- Tom harika bir iş çıkarıyor, değil mi?
- Tom harika bir iş yapıyor, değil mi?

Tom is doing a great job, isn't he?