Translation of "Dövüşmek" in English

Dövüşmek zorundasın.

You have to fight.

Dövüşmek zorundayım.

I have to fight.

Dövüşmek değil, kaçmak.

is not to fight, but to run.

Kim dövüşmek istiyor?

Who wants to fight?

Artık dövüşmek istemiyorum.

I don't want to fight anymore.

Dinle, dövüşmek istemiyorum.

Listen, I don't want to fight.

Dövüşmek için kalacağız.

We'll stay and fight.

Neden dövüşmek zorundayım?

Why do I have to fight?

Madenciler dövüşmek istemiyordu.

The miners did not want to fight.

Onlar dövüşmek istiyor.

They want to fight.

Tom'la dövüşmek istemiyorum.

- I don't want to fight Tom.
- I don't want to fight with Tom.

- Dövüşmek için buraya gelmedim.
- Dövüşmek için burada değilim.

I'm not here to fight.

Gerçekten dövüşmek ister misin?

Do you really want to fight?

Tom dövüşmek istemediğini söylüyor.

Tom says he doesn't want to fight.

Sadece seninle dövüşmek istemiyorum.

I just don't want to fight with you.

Hiç kimse dövüşmek istemiyor.

No one wants to fight.

Dövüşmek istememizin nedeni o.

That's the reason we need to fight.

Gerçekten hiç dövüşmek istemiyordu.

He did not really want to fight at all.

Dövüşmek için tahriklere kapılmayın.

Don't let yourself be provoked into a fight.

- Bu konuda sizinle dövüşmek istemiyorum.
- Bu konuda seninle dövüşmek istemiyorum.

I don't want to fight you on this.

Bunun hakkında tekrar dövüşmek istemiyorum.

I don't want to fight about this again.

Gerçekten benimle dövüşmek istiyor musun?

Do you really want to fight me?

Dövüşmek zorunda olmamızın nedeni bu.

That's the reason we must fight.

Tom dövüşmek istemediğini açıkça belirtti.

Tom made it very clear that he didn't want to fight.

Tom seninle dövüşmek zorunda kalmak istemiyor.

Tom doesn't want to have to fight you.

Tom dövüşmek için yeterince güçlü değil.

Tom isn't strong enough to fight.

Onların seçtikleri bir yerde onlarla dövüşmek çok riskli.

It's too risky to fight them at a place they choose.

Bu, elinin biri arkanda bağlıyken biriyle dövüşmek gibidir.

This is like fighting someone with one arm tied behind your back.

Ortak düşmanı yenmek için birlikte dövüşmek zorunda olduklarını biliyorlardı.

They knew they must fight together to defeat the common enemy.

Çevreyi korumak için kendi hükümetimizle dövüşmek zorunda olmamız korkunç.

It is horrifying that we have to fight our own government to save the environment.

Neyden nefret ettiğini bana söylediğin için teşekkür ederim. Şimdi seninle dövüşmek daha kolay oldu.

Thank you for telling me what you hate. Now it has become easier to fight you.