Translation of "Dönük" in English

0.004 sec.

Examples of using "Dönük" in a sentence and their english translations:

İçe dönük müsünüz?

Are you psyched?

Sen bir içe dönük mü yoksa dışa dönük müsün?

Are you an introvert or an extrovert?

İçe dönük biri sayılırım.

I'm sort of an introvert.

Tom çok içe dönük.

Tom is very introverted.

Tom oldukça içe dönük.

Tom is quite introverted.

Tom içe dönük değil.

Tom isn't introverted.

Sen dışa dönük müsün?

Are you extroverted?

İçe dönük olduğumu sanmıyorum.

- I don't think I'm introverted.
- I don't think that I'm introverted.

Ben içe dönük biriyim.

- I'm an introvert.
- I am an introvert.

İçe dönük kimselerin dışa dönük kimselerden daha kısa ömürleri mi var?

- Do introverts not live as long as extroverts?
- Do introverts have shorter lives than extroverts?

Bir hayalet içe dönük bir korkunun dışa dönük ve görünür işaretidir.

A ghost is an outward and visible sign of an inward fear.

Tom dışa dönük, değil mi?

Tom is extroverted, isn't he?

Tom içe dönük ve utangaç

Tom is introverted and shy.

Tom içe dönük bir kimse.

- Tom is introverted.
- Tom is an introvert.

Tom dışa dönük bir kimse.

- Tom is extroverted.
- Tom is an extrovert.

Sen çok dışa dönük görünüyorsun.

You seem to be quite outgoing.

Tom çok dışa dönük değildi.

Tom wasn't very outgoing.

Sami çok dışa dönük görünüyordu.

Sami seemed very outgoing.

Tom'un dışa dönük olduğunu biliyorum.

- I know Tom is outgoing.
- I know that Tom is outgoing.

Siyam kedileri dışa dönük olarak bilinirler.

Siamese cats are known to be extroverts.

Siyam kedilerinin dışa dönük olduğu bilinir.

It is known that Siamese cats are extrovert.

Tom Mary'nin dışa dönük olduğunu söyledi.

Tom said that Mary was easygoing.

Yağmur beni garip ve içe dönük yapar.

The rain makes me strange and introspective.

Biz hoşgörüsüz, içe dönük bir toplum olduk.

We have become an intolerant, inward-looking society.

Tom'un güzel kızlara dönük bir zayıflığı vardır.

Tom has a weakness for pretty girls.

Yani sadece Vietnam kültürünün geriye dönük olduğunu varsaymazlar

so that they don't just assume that Vietnamese culture is backwards,

- Onun aleyhindeki suçlama nedir?
- Ona dönük suçlama nedir?

What's the accusation against him?

İleriye dönük gidişat hakkındaki her şey için endişelenmek istemedim.

All the things that I didn't want to worry about, going forwards.

Leyla cesur, mutlu ve dışa dönük bir küçük kızdı.

Layla was a brave, happy and outgoing little girl.

Sami, Leyla'yı çok dışa dönük ve akıllı olarak hatırlıyor.

Sami remembers Layla being very outgoing and intelligent.

Tom ve Mary ikisi de çok dışa dönük, değil mi?

Tom and Mary are both very outgoing, aren't they?

Satış yapmayı, dışa dönük olmayı ve insanlarla konuşmayı içeren bir şey.

something which involves selling, being extroverted, and talking to people.

Girişimleriniz sayesinde basın tarafından ilerici ve ileriye dönük düşünce kuruluşu olarak tanınmaktayız.

Thanks to your initiatives we've been recognized as a progressive and forward-thinking enterprise by the press.

- Onun gerçeğe dönük alerjisi var.
- Onun gerçeğe alerjisi var.
- O, gerçekleri duymaktan korkar.

He is allergic to the truth.

Tom, bir nesneye dokunarak o nesne hakkında geçmişe dönük bilgi verebildiğini iddia ediyor.

- Tom claims he has psychometry.
- Tom claims he can read an object's history by touching it.

Japonya görünüşte içe dönük ve yetersiz uluslararası yapıya sahip olduğundan dolayı sık sık eleştirilmektedir.

The Japanese are often criticized for being inward looking and insufficiently international in their outlook.