Translation of "Cankurtaran" in English

Tom bir cankurtaran.

Tom is a lifeguard.

O bir cankurtaran.

He's a lifeguard.

Cankurtaran sandalları nerede?

Where are the lifeboats?

Kumsalda cankurtaran yok.

There isn't a life guard at the beach.

Görevli cankurtaran yok.

There's no lifeguard on duty.

Bir cankurtaran yeleğin yok.

You don't have a life jacket.

cankurtaran beni fark edip kurtarabilirdi.

the lifeguard would have noticed and come to save me.

- Cankurtaran sandalları nerede?
- Filikalar nerede?

Where are the lifeboats?

Cankurtaran yüksek kaliteli malzemelerden yapılmış olmalıdır.

The life preserver must be made of high quality materials.

Tom, Mary'ye bir cankurtaran simidi attı.

Tom threw Mary a life preserver.

Tom geçen yaz cankurtaran olarak çalıştı.

Tom worked as a lifeguard last summer.

Havuzda görevlendirilmiş bir cankurtaran var mı?

Is there a lifeguard posted at the pool?

Cankurtaran başkalarına yardım etmeye her zaman hazırdır.

The lifeguard is ever ready to help others.

Büyük gemilerin hepsi bir cankurtaran ile donatılmıştır.

Large ships are all equipped with a lifeboat.

Tom yerel bir yüzme havuzunda bir cankurtaran.

Tom is a lifeguard at the local swimming pool.

Tom yaz boyunca bir cankurtaran olarak çalıştı.

Tom worked as a lifeguard during the summer.

Bu gemide kaç tane cankurtaran sandalı var.

How many lifeboats are on this ship?

Tom cankurtaran göreve başlayıncaya kadar suya girmek istemiyor.

Tom doesn't want to get into the water until the lifeguard goes on duty.

Bu yüzden cankurtaran beni ne görebilmiş ne de duyabilmişti.

so he couldn't actually see or hear me struggle.

Cankurtaran henüz görevde olmamasına rağmen yüzmeye gitmeye teşvik edildim.

I was tempted to go swimming even though the lifeguard was not yet on duty.