Translation of "Buluşmak" in English

0.010 sec.

Examples of using "Buluşmak" in a sentence and their english translations:

Benimle buluşmak istedi.

She wanted to meet me.

Tom'la buluşmak üzereyiz.

We're about to meet Tom.

Nerede buluşmak istersin?

- Where do you want to meet?
- Where would you like to meet?

Buluşmak ayrılığın başlangıcıdır.

Meeting is the beginning of separation.

Seninle buluşmak istedim.

I wanted to meet you.

Öğretmeniyle buluşmak için kaçtı.

He ran off to meet his teacher.

Ne zaman buluşmak istersin?

What time do you want to meet?

Yarın buluşmak ister misiniz?

Would you like to meet tomorrow?

Okulda buluşmak için söz verdik.

We made a promise to meet at school.

Bu gece seninle buluşmak isterim.

I'd like to get together with you tonight.

En kısa sürede buluşmak istiyorum.

I'd like to get together as soon as possible.

Daha sonra buluşmak istiyor musunuz?

Do you want to get together later?

Tom seninle kütüphanede buluşmak istiyor.

Tom wants to meet you in the library.

Yarın ne zaman buluşmak istersin?

What time tomorrow do you want to meet?

Eski arkadaşımla buluşmak çok hoştu.

Meeting my old friend was very pleasant.

Yarın ne zaman buluşmak istiyorsun?

What time do you want to meet tomorrow?

Buraya seninle buluşmak için geldim.

I came here to meet you.

O, onunla tekrar buluşmak istiyor.

She wants to meet him again.

Seninle gerçek hayatta buluşmak harikaydı.

It was awesome to meet you in real life!

Tom, Mary'yle tekrar buluşmak istiyor.

Tom wants to meet Mary again.

Hayır, o onunla buluşmak istemedi.

No, she didn't want to meet up with him.

Sami ve Leyla buluşmak zorundalar.

Sami and Layla have to meet.

O, onunla tekrar buluşmak için isteklidir.

He is eager to meet her again.

Tom'un buluşmak için zaman sınırı var.

Tom has a deadline to meet.

Tom'la buluşmak için şehir merkezine gittim.

I drove downtown to meet Tom.

Bu hafta sonu buluşmak ister misin?

Do you want to get together this weekend?

Gelecek hafta buluşmak için söz verdik.

We made a promise to meet the next week.

Akrabalarla buluşmak için Vancouver'a gitmeyi düşünüyorum.

I'm thinking of going to Vancouver to meet relatives.

Tam onda buluşmak için anlaşma yaptık.

We made an agreement to meet exactly at ten.

Tom, Mary'yle buluşmak için lobiye indi.

Tom went down to the lobby to meet Mary.

Yarın bir yerde buluşmak ister misin?

Would you like to meet somewhere tomorrow?

Onlarla buluşmak için şehir merkezine gittim.

I drove downtown to meet them.

Onunla buluşmak için şehir merkezine gittim.

- I drove downtown to meet him.
- I drove downtown to meet her.

Bir kızla buluşmak için dışarı çıktı.

He slipped outside to meet up with a girl.

Tom, Mary'yle buluşmak için parka gitti.

Tom went to the park to meet Mary.

Dan, Linda ile buluşmak bile istemiyordu.

Dan didn't even want to date Linda.

Yakında buluşmak için bir randevu verdik.

We made a date to meet soon.

Bu hafta sonu nasıl buluşmak istersiniz?

How would you like to get together this weekend?

Avrupa'ya gitmeden önce seninle buluşmak istiyorum.

I'd like to get together with you before I leave for Europe.

Bay West'le buluşmak için havaalanına gitmişti.

He had gone to the airport to meet Mr West.

Okuldan sonra buluşmak için Tom'la anlaştım.

I've agreed to meet Tom after school.

Onunla buluşmak için ne zaman söz verdi?

When did she promise to meet him?

Bizimle buluşmak için dersi asmak zorunda kaldı.

Tom had to cut the class in order to meet us.

Tom, Mary'yle daha sonra buluşmak için sözleşti.

Tom made an appointment to meet Mary later.

Daha sonra bir yerde buluşmak ister misin?

Would you like to meet somewhere later?

Tom meseleyi görüşmek için seninle buluşmak istiyor.

Tom wants to meet with you to discuss the matter.

Gelecek hafta sonu tekrar buluşmak ister misin?

Would you like to get together again next weekend?

Tom Mary ile buluşmak için Boston'a gitti.

Tom went to Boston to meet Mary.

Tom Mary ile buluşmak için oraya gitti.

Tom went there to meet Mary.

Tom Mary ile yeniden buluşmak için istekli.

Tom is eager to meet Mary again.

- Ben Tom'la tanışmak istemiyorum.
- Ben Tom'la buluşmak istemiyorum.

I don't want to meet Tom.

- Sanırım Tom'la buluşmak istiyorum.
- Sanırım Tom'la tanışmak istiyorum.

- I think I want to meet Tom.
- I think that I want to meet Tom.

Sevgili küçük düşmanımla buluşmak için Kuzey Kore'ye gidiyorum.

I'm going to North Korea to meet my dear little enemy.

- Tom benimle buluşmak istedi.
- Tom benimle tanışmak istedi.

Tom wanted to meet me.

- Aynı sayfaya gitmek zorundayız.
- Bir noktada buluşmak zorundayız.

We have to get on the same page.

Sami, Leyla ile buluşmak için araçla Kahire'ye gitti.

Sami drove to Cairo to meet Layla.

Tom, ertesi gün Mary ile buluşmak için randevu verdi.

Tom made an appointment to meet Mary the following day.

Gelecek hafta Tom'la buluşmak için Boston'a gitmek zorunda kalacaksın.

You'll have to go to Boston to meet Tom next week.

Kenji ile buluşmak için az önce Ueno istasyonuna geldim.

I have just been to Ueno station to meet Kenji.

Tom Mary ile yarın saat ikide parkta buluşmak zorunda.

Tom has to meet Mary in the park tomorrow at 2:30.

Mary John'la buluşmak için çıksa, Tom kesinlikle memnun olmaz.

Tom certainly wouldn't be pleased if Mary went out on a date with John.

- Tom'la tanışmak istiyorum.
- Tom'la buluşmak istiyorum.
- Tom ile tanışmak istiyorum.

I want to meet Tom.

Tom dün gece benimle buluşmak için söz verdi ama gelmedi.

Tom promised to meet me last night, but he never showed up.

- Rüyalarımın kızı ile tanışmak istiyorum.
- Rüyalarımın kızı ile buluşmak istiyorum.

I want to meet the girl of my dreams.

- Sami biyolojik annesiyle buluşmak istedi.
- Sami biyolojik annesiyle tanışmak istiyordu.

Sami wanted to meet his biological mother.

Tom Mary ile buluşmak için aileden izin almadan dışarı çıktı.

Tom snuck out to meet Mary.

Burası Tom ve Mary'nin bize onlarla buluşmak için söylediği yer.

This is where Tom and Mary told us to meet them.

Buluşmak, Güney Kore sanayisini kontrol edenlerle. Bu grup SAMSUNG ve LG'nin

country, who controlled most of South Korea’s industries. This group included the founders

Biz Pazartesi günü saat akşam 6'da buluşmak için anlaşma yaptık.

We made arrangements to meet at 6 p.m. on Monday.

Tom ve Mary, ertesi hafta yine orada buluşmak için karar verdi.

Tom and Mary decided to meet there again the following week.

- Tom benimle tanışmak ister.
- Tom benimle görüşmek ister.
- Tom benimle buluşmak ister.

Tom wants to meet me.

- Sadece Tom'la tanışmak istedim.
- Sadece Tom'la buluşmak istedim.
- Sadece Tom'la görüşmek istedim.

I just wanted to meet Tom.

Ama Kral Harold Godwinson onunla buluşmak için kuzeye yürüdü, o kadar hızlı hareket etti ki

But King Harold Godwinson marched north to meet him, moving so rapidly he caught the

- Tom'un Boston'da Mary ile buluşma fırsatı vardı.
- Tom Mary ile Boston'da buluşmak için bir şans yakaladı.

Tom had a chance to meet Mary in Boston.